JustPaste.it

TALİBAN HİLAFET Mİ?

 

El Kebir, El Muteal olan Allah’a hamdolsun, salat ve selam güleç-savaşçı Allah Resulü’ne, iyi ve temiz ehline olsun. Ve sonra:

Malum olduğu üzere İslam Devletinin Hilafet ilanının ardından Sahab medya aracılığı ile El Kaide Lideri Şeyh Usame (rahimehullah)’ye ait bir ses kaydı yayınlayarak onun Molla Ömer’e büyük bey’at verdiği dolayısıyla Halife olduğu şüphesini yaymaya başladılar. Bu safi bir yalan ve şehid Şeyh’e (Allah ona rahmet etsin) ve dahası ‘Hikmetli’ diye vasfettiklerine iftiradır. Bu makalede nakiller ile bu konu hakkında ki gerçeği ortaya koymaya çalışacağız.

Birincisi: Şeyh Atiyyetullah El Libi’nin (rahimehullah) bey'at hakkındaki konuşması:

Bir soruya şöyle cevap vermişti:

‘Sana ve diğer Müslümanlara göre bugün Müslüman liderlerden birine yapılan bey'at, bu bey'atı bağlayıcı kılıyor mu?

-Zahir olan kendisine (büyük imamlık üzerine)  şer’i bey'at verilmesi için kararlaştırılmış bir imam bulunmadığı için bağlayıcı değildir. Müminlerin Emiri Molla Ömer’e gelince –Allah onu korusun, muvaffak etsin ve yardım etsin- her ne kadar büyük imam hükmü aldığı (kendi topraklarında kendisine isyan edilmez) kabul edilse de bu kendi topraklarında, çevresinde ve otoritesinin ulaştığı yerlerdedir. Allah doğrusunu bilir. Şeyh Usame –Allah onu korusun, muvaffak etsin ve yardım etsin- ise büyük mücahit liderlerden biridir. Onlar bunu ortaya koydu. İçlerinde büyük imam (halife) yok.’ (El Hisbe Ağı Forumlarındaki bir görüşmede verdiği cevaplar).

Ayrıca şöyle dedi:

‘El Kaide, mücahit İslami gruplardan biridir. Onda bey'at seçime ve şarta, Müslümanlar arasında şer’i sorumlulukların yerine getirilmesi için sözleşmenin meşruiyeti kaidesine bağlıdır. Yoksa insanları sıkıştırma, kısıtlama ve şer’an bağlayıcılık esasına dayalı değildir. Bu aynı zamanda büyük imamlık da değildir. Allah’a ve ahret gününe inanan bir kimsenin El Kaide’yi kendine imam olarak görerek iki gece geçirmesi caiz değildir. Hayır! Hatta Müminlerin Emiri Molla Muhammed Ömer’in –Allah onu korusun ve zafer versin- emirliği de yeryüzündeki tüm Müslümanlara göre öyle değildir. O, otoritesinin geçerli olduğu yerlerde ve eyaletlerinde emirdir, bey'atının altına giren kişilerin emiridir. Otoritesinin geçerli olduğu sınırlarda büyük imam hükmündedir. Yani sözünün dinlenip itaat edilmesi, bey'ata vefa gösterilmesi gerekir. Büyük imama bey'at için olmadıkça da kendisine karşı çıkılması haramdır. İşte böyle! Bu, alimlerimizin kesin olarak belirlediğidir. Bu meseleyi Şeyh Ebu Munzir El Saadi –Allah onu esaretten kurtarsın- araştırmış ve ‘Veblu’l Gamameti fi Ahkami’l İmame’ kitabında kaleme almıştır. (El Hisbe Ağı Forumlarındaki bir görüşmede verdiği cevaplar).

Genişleyip halifelik ilan etmesinden önce Irak İslam Devleti’ne bey'atın hükmü hakkında da şöyle demiştir:

‘Özetle: Irak İslam Devleti, Müslümanların ülkelerinden bu topraklar –bugünkü bilinen adıyla Irak’ı kastediyorum- üzerinde kurulmuş; ve imkan çerçevesinde belki de (Irak’ın) etrafında da olacak; Müslümanların devletidir. Bundan kasıt onun şu anda Büyük İslam Devleti (büyük imamlık ve hilafet) olduğu değildir. Allah en doğrusunu bilir ancak görünüşe ve içtihada göre bunun için hala erken. Bu devletin emirinin lakabı ‘müminlerin emiri’. Bu devlet, inşallah Büyük İslam Devleti’nin ve peygamberin menheci üzerine raşid halifeliğin çekirdeği ve bu takva, İslam ve Müslümanların menfaatinin gözetilmesi esaslarına dayalı olarak şer’i-siyasi bakışın gereklerine göre içtihad doğrultusunda; gelişmeye, ayarlanmaya ve yönlendirilmeye açık bir ara adım. (Irak İslam Devleti’ne destek sözleri)

Aynı mesajda mukaddimesini hazırladığı ve içerisindeki her şeyi onayladığı ‘Veblu’l Gamameti fi Ahkami’l İmame’ adlı kitaptan da ilgi çekici bir nokta aktardı:

‘Eğer şöyle denirse: Molla Muhammed Ömer, tüm Müslümanların halifesi olmadığı ve İslam topraklarından bir parça üzerinde Müslüman bir emir olduğu halde halife hükümlerinin kendisi için geçerli olduğuna nasıl delil getirirsin?

Cevap: Evet o, tüm Müslümanların halifesi değil. Ancak hükmettiği topraklarda şartları, tayin şekli ve sorumluluk ve pozisyon hükümleri gibi diğer açılardan halife hükmünü alır.

İbn Davyan El Hanbeli, Menaru’s Sebil’in El Gaye bölümünde şöyle demiştir:

‘’İmamın çok olması caiz değildir. Günümüzde olduğu gibi bir yerde hakimiyeti ele geçiren her hükümdarın hükmü imamın hükmü gibidir. (Menaru’s Sebil 2/353).

İmam San’ani, Muslim’in Ebu Hureyre’den rivayet ettiği:

‘Allah Resulü şöyle buyurmuştur: ‘Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve ölürse cahiliye ölümü ile ölür’ hadisinin şerhinde şöyle demiştir: ‘İtaatten çıkmak’ Yani üzerinde ittifak edilen halifenin itaatinden çıkmak demektir. Ya da bundan murad edilen toprak parçalarından herhangi biri üzerindeki bir halifedir. Çünkü insanlar, Abbasiler Devleti’nden bu yana tüm İslam ülkelerinde tek bir halife üzerinde ittifak etmemişlerdir. Aksine her bölge kendi işlerinde bağımsız oldu. Eğer hadis tüm İslam ehlinin üzerinde ittifak ettiği bir halifeye hamledilecek olursa hadisin faydası azalır. (Subulu’s Selam 3/1627 Daru’l Fikr).

Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab Et Temimi:

‘Tüm mezheplerden imamlar, bir ülke ya da ülkelerde hakimiyeti ele geçirenin tüm şeylerde imam hükmünde olduğunda birleşmişlerdir. Zira böyle olmasa dünya düzelmezdi. Çünkü insanlar uzun zamandan beri hatta İmam Ahmed’in öncesinden günümüze tek bir imam üzerinde hiç birleşmemişlerdir. ‘Hükümlerden biri sadece büyük imam için geçerlidir’ diyen  hiçbir alim de bilmemişlerdir.’ (Ed Duraru’s Sunniye 7/239).

Bu cevaba, imamlık araştırmalarının çoğunda ihtiyacın olacak. Bu nedenle iyi odaklan ve iyi anla, doğru yola ileten Allah’tır. (Irak İslam Devleti’ne destek sözleri).

Sonra Şeyh Atiyyetullah bu aktarımına şu yorumu ekledi: ‘’Emirliklerden biri (Irak İslam Devleti ve Afganistan İslam Emirliği) için geçerli olan diğeri için de geçerlidir. Zira onlar iki kardeştir. (Irak İslam Devleti’ne destek sözleri).

 

İkincisi: Molla Ömer’in sözü;

Molla Ömer imzasıyla yayınlanan bayram mesajında Emirliğin lideri şöyle dedi:

‘Afganistan İslam Emirliği, karşılıklı saygı çerçevesinde tüm komşu ülkelerle olumlu ikili ilişkiler kurulması gerektiğine inanıyor. Bu devletlerle ekonomik kalkınma ve iyi komşuluk alanlarında tam kapsamlı işbirliği için yeni bir kapı açmak istiyor. Bizler bölgenin tümünü, sömürgeye karşı direnişinde ‘tek bir ev’ gibi görüyoruz. Bölgede istikrarın sağlanmasında olumlu rolümüzü oynamak istiyoruz. Tüm devletleri de İslam Emirliği’nin, kendi içişlerine karışılmasına müsaade etmeyeceği gibi başkalarının işlerine karışmayacağı hususunda da temin ederiz… Düşman medyası bizi yalan ve yanlışlarla dünyadaki bazı ülkeler için tehdit unsuru olarak gösteriyor. Çağdaş uluslar arası normlar, dünyadaki herhangi bir ülkenin, komşu ülkelerin içişlerine karışmasına izin vermiyor. Bölgede ‘teröre karşı savaş’ yaftası altında emperyalizm ve sömürgeci genişleme amacıyla gerçekleşen savaş aslında insanlık, adalet ve barış değerlerine karşı açılmış bir savaştır. Ben bu bağlamda tüm İslam ülkelerinden, güçlü komşu ülkelerden ve Bağlantısızlar Hareketi ülkelerinden olumlu-tarihi rollerini oynamalarını istiyorum.’ (1433 H. Kurban Bayramı mesajından).

Ayrıca şöyle dedi:

‘Komşu ülkelere, İslami ülkelere ve İslami olmayan ülkelere karşı gelecekteki dış politikamız, karşılıklı ilişki esasına dayalı olacak. Bizler dış politikamızı, başkalarının verdiği zararı defetme ve başkalarına zarar vermeme esasına dayalı kılacağız. Bizim  müstakbel düzenimiz, barışın getirilmesi, refahın ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için bölgede ve dünyada meşru kararlar doğrultusunda harcanan tüm çabalara katılımda bulunacak. Rejimimiz, uyuşturucu sorunu, çevre kirlenmesi, ticari ve ekonomik sorunlar gibi bölgesel sorunların ortadan kaldırılmasında da bölge ülkeleriyle yardımlaşacak. (1431 H. Ramazan Bayramı mesajından).

Ve şöyle dedi:

Bu ülkenin siyasi kaderi hakkında bir kez daha diyorum ki biz otoriteyi tekel altına almayı düşünmüyoruz. İşgalcilerin gitmesinden sonra bir iç savaş düşünmüyoruz. Aksine tek çabamız ülkenin siyasi kaderinin, dünyadaki büyük güçlerin ve komşu ülkelerin müdahalesi olmaksızın Afganların kendi elinden tayin edilmesi ve bu kaderin İslami ve halis Afganlı bir renginin olmasıdır. Ülkenin Allah’ın yardımıyla kurtarılmasından sonra tüm ırkçı ve tutuculuk çeşitlerinden soyut bir hükümetin kurulması için çaba sarfedecek;  şer’i ve ulusçu rejimin keyfini çıkaracağız. Bu hükümet işleri ehline havale edecek, vatan topraklarının bütünlüğü koruyacak, aynı şekilde güvenliği sağlayacak, şeriatı uygulayacak, ülkenin; erkek-kadın tüm bireylerinin haklarının verilmesini güvence altına alacak, ülke altyapısının imarı ve ekonomisinin kalkındırılması için çalışacak, ülkedeki sosyal kurumları güçlendirecek, İslam usulleri ve ulusal çıkarlar çerçevesinde tüm halkın eğitiminde kolaylıklar sağlayacak, bu hükümet onurlu halkının yardımıyla bilimsel ve kültürel işlerin doğru yönde kolaylaştırılmasını sağlayacak. Bir iç savaş çıkarmayı ve ülkeyi bölmeyi düşünenlerin uğursuz hedeflerinin gerçekleştirilmesi yolu üzerinde engelleyici bir bariyer olacak. Afganistan’a bağımsız, egemen İslami bir devlet olarak saygı gösterecek, Afganistan’la ilişkileri ve münasebeti otoriter-sömürgeci bir yapıya sahip olmayacak tüm kesimlerle iyi ilişkileri muhafaza edeceğiz. Bunun, tüm özgür-Müslüman Afganlıların isteği ve arzusu olduğunu düşünüyorum.

Dış güçlerle karşılıklı anlaşma hususunda şunu söylüyorum: İslami ve ulusal hedeflerimizle arzularımızı gerçekleştirmek için askeri çalışmamızın yanında siyasi mücadelemizi de sürdüreceğiz. Siyasi ofis çerçevesinde siyasi gidişatı takip etmesi için özel bir kesim tayin ettik. Siyasi ofis, İslami ve cihadi menfaatlerimiz uyarınca yabancılarla ilişki kurar. (1433 H. Kurban Bayramı münasebetiyle yayınlanan bildiri).

Ayrıntılı bir yoruma girmeden burada cevabı bariz bir soru ortaya çıkıyor: Bu söz, tüm Müslümanlar için bir halifelik projesine mi yoksa ‘yeni’ sınırları dahilin de Afganistan topraklarına has; ulusçu, halifeliğin tüm Müslüman ülkeleri kurtarmak için ortadan kaldırması gereken mürted hükümetleri tehdit etmeyecek bir devlete mi delalet ediyor?

Üçüncüsü: Dr. Zevahiri’nin cevabı:

Zevahiri’ye soruldu:

-Eğer Afganistan ve Irak’ın her birinde iki ayrı İslami Emirlik ya da halifelik varsa bunlar iki ayrı devlet mi yoksa tek bir yöneticinin hükmü altındalar mı? Daha doğrusu: Molla Muhammed Ömer ya da Şeyh Ömer El Bağdadi ya da Şeyh Usame bin Ladin’in rolleri farklı mı? Rolleri arasındaki ilişki nedir?

O da hikmetle şöyle cevap verdi: ‘Irak İslam Devleti ve Afganistan İslam Emirliği bunlara ek olarak Kafkasya’daki İslam Emirliği bir tek yöneticiye tabi olmayan İslam emirlikleridir. Umulur ki yakında bu emirlikleri ve tüm Müslümanları toplayacak bir hilafet devleti kurulur. Şeyh Usame bin Ladin –Allah onu korusun- Müminlerin Emiri Molla Muhammed Ömer’in –Allah onu korusun- askerlerinden biridir. Bahsettiklerimin tümü İslam ve cihada destekte birbirleriyle yardımlaşıyor ve işbirliği yapıyor.’ (Açık görüşme-İkinci bölüm)

Zevahiri’ye ayrıca şöyle soruldu:

Molla Muhammed Ömer tüm müminlerin mi emiri yoksa Horasan topraklarındaki İslam Emirliği’nin mi emiri? Dünyada müminlerin emiri kim? İslam Emirliği açısından Şeyh Usame’nin dünyadaki konumu nedir?

Yine hikmetle şöyle cevap verdi: ‘Molla Muhammed Ömer –Allah onu korusun- Afganistan’daki İslam Emirliği’nin ve bu emirliğe katılan mücahitlerin emiridir. Şeyh Usame bin Ladin ise –Allah onu korusun- kendisinin askerlerinden biridir. Dünyadaki Emiru’l Müminin ise bizlerin ve tüm sadık Müslümanların geri kurulması için çabaladığı hilafet devletinin imamı olan kişi olacak.’ (Açık Görüşme- İkinci Bölüm)

Zevahiri konuşmasında hiç kimsenin halifeliğine inanmadığını açıkça ortaya koyuyor:

‘Biz, ümmetin yöneticilerini kendi iradesiyle özgürce seçebileceği, işitme ve itaatlerinin Allah’ın kitabı ve peygamberinin (s.a.s.) sünneti üzerine olacağına dair sözleşecekleri, Allah’a itaat ettiğinde kendisine itaat edecekleri bir İslami halifelik istiyoruz. Bizler ümmete Rabbinin kitabı, peygamberinin (s.a.s.) sünneti ile hükmedecek, Şer’i niteliklere sahip ve ümmetin seçeceği kişiye razıyız. O vakit biz onun yardımcıları ve destekçileri oluruz. El Kaide, ümmet için; kendi rızasıyla ve icması ile veya cumhurunun ittifakıyla seçeceği bir halife istiyor. Ancak eğer ümmet halifelik kurulmadan önce topraklarından bir parça üzerinde İslam’ın hakimiyetini kurabilirse Müslüman ümmetin bu toprak parçası üzerinde kendisinden imam olarak razı olacağı ve şer’i şartların kendisinde bulunduğu, kitap ve sünnetle yöneten bu kişiyi ilk kabul edecek biz oluruz. Biz iktidar istemiyoruz. Bizim istediğimiz İslam’ın hakimiyeti.’ (İman, kibri yere çalıyor).

 

Dördüncüsü: Şeyh Usame’nin sözünün manası:

Şeyh Atiyyetullah, Zevahiri ve Mollah Ömer’den aktardıklarıma binaen kesin olarak biliyoruz ki Şeyh Usame’ye (Allah ona rahmet etsin) ait kaydın manası; Molla Ömer’in o vakit otoritesinin geçerli olduğu yerde büyük imam hükmünde olduğu, onun topraklarındaki tüm Müslümanların onun imamlığına inanıp itaat etmeleri gerektiği yönündedir. Fitneci çılgınların, Şeyh Usame’nin Molla Ömer’i tüm Müslümanların halifesi olarak gördüğü iddiası ise Şeyh Usame’ye yakın örgüt liderlerinin; başlarında da Şeyh Atiyyetullah ve Zevahiri’nin aynı şekilde aralarında Molla Ömer de olmak üzere Taliban liderlerinin sözleriyle çelişmektedir.

Cevlani’nin avanesi, Şeyh’in sözünü yorumlamada bahsi geçenlerden daha mı iyiymişler?

Kureyşli şartı aranmamasına gelince; Evet bu (bir toprakta) galip gelen için geçerlidir. Ancak bu otoritesi dışındaki tüm Müslümanlar için imamlığının şer’i olduğu anlamı taşımaz. Ona kendi topraklarında itaat etmek gerekir. İşin en çirkin yanı ise emanetin (Asıl halifelik bey’atının) Kureyşli ehline verilmesi şer’i vacibini ortadan kaldırmak için (Molla Ömer’in daha eski olması iddiasıyla) ‘zorunluluk halinin’ öne sürülüp hiçbir gün, hiçbir an bu iddiada (halifelik iddiasında) bulunmamış bir kişinin (Molla Ömer’e) halife olduğunun iddia edilmesidir.

Beşincisi: Cevlanicilere sorular:

Siz Molla Ömer’i yakinen biliyor musunuz? Dünya kesin olarak resmini biliyor mu? (Ona ait olduğu iddia edilen yayınlanmış fotoğraf hiçbir resmi kanal tarafından doğrulanmadı). Şu anda tüm Afganistan kontrolü altında mı? Afganistan savaş halinde midir? Çekildiği şehirlere tekrar girip bu şehirlerin halklarına danışmadan yeniden hükmetmesi caiz midir? Molla Ömer yol kesicilere karşı savaşıyor mu? Amerikan uçakları Afganistan şehirlerini bombalıyor mu bombalamıyor mu? Amerika ağır silahlarla Afganistan’ı yerle bir edebilir mi edemez mi? Molla Ömer şu anda gizlenmiş durumda mı değil mi? Tüm yeryüzü halkına danıştı mı? Vs…

Eğer bu sorulara cevaplarınız ‘evet’ ise gerçeğiniz ortaya çıkar ve tüm insanlar tarafından ‘çıkarcı’ olduğunuz, hevalarınıza uyduğunuz anlaşılır. Bu tür şüphelerle İslam Devleti’nin meşruiyetini reddettiniz.  Cevlani’nin, Müminlerin Emiriyle bir gün buluştuğunu iddia etmesine karşın bu tür şüpheleri üst düzeyli kadılarınızdan defalarca duyduk!

Bizleri, sizi imtihan ettiği şeyden afiyette kılan ve yarattıklarının birçoğundan üstün kılan Allah’a hamdolsun.

 

‘’Ebu Meysera Eş’ Şami’nin yazdığı makaleden derlenmiştir.’’(Ekleme ve çıkarma yapılmıştır)

https://archive.org/download/Refutation_201407/Refutation_tr.pdf