JustPaste.it

file1.jpeg

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a olsun Salat ve Selam O’nun elçisine, ehline ve tüm takipçilerine olsun.

Bizler, İslam Devleti’nde yaşayan muvahhidler olarak, mü’minlerin emiri Şeyh Ebubekir el-Bağdadi’ye biat etmemiş hiçbir kimseye sırf biat etmedi diye düşmanlık etmedik. Bilakis onların doğru yola gelmesi ve işledikleri fısktan kurtulmaları için elimizden geldiği kadar nasihat ettik, davet ettik ve yardımcı olmaya çalıştık. Ebu Hanzala da dâhil, birçok kişi ve hoca görünümlü şahıslar İslam Devleti’ni eleştirmekten, kötülemekten ve karalamaktan geri durmadılar. Gerek özel ve gerekse de genel konuşmalarını ve yazılarını kardeşlerimiz bize ulaştırdılar. Lakin bizler, ümmetin vahdeti için onların yaptığı bu hatalardan ötürü hiçbir zaman onları kötülemedik, eleştirmedik ve haklarında herhangi bir beyanatta bulunmadık. Lakin bizler sustukça bu kimseler boş buldukları meydanda daha da ileri geri konuşmaya başladılar. İftira, yalan, hakaret, eleştiri ve kötüleme aldı başını gitti…

Allah’ın izniyle bu saatten sonra, Allah azze ve celle bize imkân tanıdığı sürece, tuğyan ve fesat yurdu Türkiye’de müşriklerle beraber yaşayan hoca vasıflı saptırıcıların sözlerine artık sessiz kalmayacağız. Bilakis her sapıklıklarını elimizden geldiği kadar izah edip şerlerinden insanları sakındırmaya gayret edeceğiz. Bizler isterdik ki; tevhid ehli Müslümanlar, hatalarını kendi aralarında gizli görüşüp nasihat ederek çözsünler. Lakin bizler, sizleri her davet ettiğimizde, sizler davetimize icabet etmediğiniz gibi eleştiri, kötüleme, hakaret ve iftiralarınıza devam ettiniz. Bizler sizin ayıp ve kusurlarınızı bu şekilde internette yayınlamak istemezdik, lakin bunu siz istediniz ve bunu hak ettiniz.

İşte bu reddiyemiz, Ebu Hanzala sapığının İslam Devleti ve muvahhidler aleyhinde pervasızca attığı iftiralarını ve hakaretlerini dile getirdiği bir pazar sohbetindeki konuşması üzerine olacaktır.

Reddiyeye başlamadan önce, Ebu Hanzala’nın gizlediği çirkin yüzünü bu kadar açık bir şekilde ilk defa gördüğümü itiraf etmek istiyorum. Çoğunun edepli ve ahlaklı bildiği bu şahsın, bir anda nasılda ahlaksızca kelimeler kullandığına, nasıl köpürdüğüne ve nasıl dengesizce konuştuğuna tanık olduk. Bu kadar hiddet ve nefret söylemleri ve sert konuşmaları neden? Elbette gerçek ahlakını ne kadar gizleyebilir ki? Şuan olduğu gibi bir gün mutlaka gizlediği ahlaksızlığını ve diğer şeylerini elbette deşifre edecekti. Bundan şüphemiz yok.

Ebu Hanzala konuşmasında diyor ki;

Ortadaki temel sorun şudur; bazı insanların tarafgirlikleri, hak batıl ölçüsüne göre değildir. Bazı insanların tarafgirlikleri, Allah için sevmek Allah için buğzetmek üzerine değildir. Sen onun cemaatinden misin? Sen onun partisinden misin? Sen onun devletinden misin? Eyvallah! Kâfir de olsan iyi bir şeysin. Allah’a yemin olsun ki; eğer ben İslam Devleti’ne destek verseydim ve ben bu yazıyı yazsaydım, ‘ulan ilme bak yav!’ diyeceklerdi. Âlim dediğin işte böyle olur, ilim dediğin şey budur, diyeceklerdi. Hoca yine döktürmüş, diyeceklerdi. Çünkü adam bir şey değerlendirirken karşı tarafın itikadına bakmıyor. Sen onun cemaatinden isen, sen onun devletinden isen, onun yandaşıysan, adam seni seviyor. Senin onun cemaatinden değilsen, gökten üstüne nur bile inse, sihirbaz derler adam. Yani ne yaparsan, ağzınla kuş da tutsan adam bir şekilde seni eleştirecek bir şey buluyor. Onun için bu meselenin hakikatinde hakkın ve hakikatin eleştirisi yok. Vs…

Öncelikle bu sözlerinle, gerek İslam Devleti’ndeki kardeşleri gerekse sempatizanlarına attığın iftira ve yaptığın zandan ötürü Allah’tan kork! Senin şirk ve küfür kokan bir yazından ötürü kardeşler seni eleştirdilerse, senin hakka isabet etmediğini düşündükleri içindir. Sen apaçık bir şekilde yemin ederek kardeşlerimize iftira atıyorsun ve zanda bulunuyorsun. Bu kardeşlerimiz seni haksız yere eleştirmek isteselerdi, eleştirecek çok şey bulurlardı. Hakkımızda sarf ettiğin tüm söylemlerin hiçbir delili yoktur, baştan sona zan ve iftiradır. Bir de utanmadan yemin ediyorsun. İslam dinindeki samimiyetini (!) çok güzel ortaya koymuşsun. Allah seni hakka hidayet etsin ve Müslümanlara karşı kalbindeki bu kini çıkartsın.

İslam Devleti mücahidleri tüm küfür cephelerine savaş açmış ve onlarla kıran kırana savaşırken, sen onların ‘Kâfir de olsan iyi bir şeysin’ dediklerini iddia etmektesin. Eğer biz de senin gibi kâfirlere ‘iyi bir şey’ demiş olsaydık bu kadar küfür toplumu başımıza üşüşmezdi. Senin gibi kâfir dostlarımız ve sevenlerimiz olurdu. Ama Allah’a hamd olsun ki; bizim kâfirlere karşı olan duruşumuzu kâfirler bile açık açık itiraf etmektedirler. Bu konuda yalancı iftiracıların dışında bunu dillendiren kimse de bulunmamaktadır.

Ebu Hanzala konuşmasında diyor ki;

Bir Müslüman olarak, dünyada benim Müslüman gördüklerimi birinci dereceden, Müslüman görmesem de kâfirlerin zulmüne maruz kalmış mazlumları ikinci dereceden, kim olursa olsun ben onların uğradıkları zulme verdikleri mücadeleyi alkışlarım. Kim olursa olsun. (Ve bu şekilde saçmalıklarına devam ediyor...)

Öncelikle, bu sözlerinde de yalancı olduğunu yine kendin ifade ediyorsun. Eğer doğru söylemiş olsaydın, kâfirlerin verdikleri mücadeleleri alkışladığın gibi İslam Devleti’ndeki Müslümanların mücadelelerini de alkışlardın. Kâfirleri desteklediğin gibi Müslümanları da desteklerdin. Sen kâfirleri desteklemeyi ve onları desteklemek için fetva vermeyi biliyorsun, lakin İslam Devleti’ndeki mücahidler ve mazlumlar için fetva verip desteklemeyi bilmiyorsun. Mücahidlerle ilgili senden duyduğumuz tek şey; onların aleyhinde yaptığın konuşmaların ve onları mescidlerinden kovmalarındır. Eğer gerçekten mazlumların yanında yer almış olsaydın, bir gün bizim de yanımızda olduğunu görürdük. Lakin biz seni hep aleyhimizde gördük. Müşrik diobendilere destek olup bunların mücadelelerini alkışlarken, içtihadi olarak senden farklı olduğunu söylediğin kişilere destek vermem diyorsun.

Ayrıca kardeşlerimizin, seni eleştirmelerine kızıyorsun. Sen cihaddan uzak durup fasıkça oturursan, elbette kardeşlerimiz seni eleştirirler. Sen mücahidlere dil uzatırsan, elbette kardeşlerimiz seni eleştirirler. Sen meşru bir İslam Devleti’ni ve hilafeti kötülersen, elbette kardeşlerimiz seni eleştirirler. Eğer muvahhidim diye geçinip muvahhidleri mescidinden kovarsan, elbette kardeşlerimiz seni eleştirirler. Sen onlarca cihad dersi yapıp bir gün bile cihada çıkmazsan ve cihada çıkanları engellersen, elbette kardeşlerimiz seni eleştirirler. Sen yıllarca İslam Devleti hayalini insanlara anlatıp devlet kurulunca eften püften sebeplerle bundan yüz çevirirsen, elbette kardeşlerimiz seni eleştirirler. Sen, kardeşlerimizin haklı eleştirilerine karşı ahlaksızca cevaplar vermeden önce, girdiğin şu fısk ve fücur girdabından çık ve ne yaptığına bir bak! İnsanların muvahhid, davetçi, Müslümanlara sahip çıkan ve cihadı destekleyen olarak bildiği Ebu Hanzala’yı, müşrikleri ağırlayıp muvahhidleri mescidinden kovan, Müslümanlardan selamı kesen, cihada çıkanları engelleyen, hicret edenlerin hicretine mani olan, mücahidlere ve cihadlarına dil uzatan, halifeyi ve İslam Devleti’ni kötüleyen, cihadı kaos olarak ifade eden, kafirlerin tuğyan ve şirk yurtlarına selamet yurdu diyen, Erdoğan’ı desteklemek için fetvalar veren Ebu Hanzala olarak görünce, insanlar elbette onu eleştirirler ve kötülerler.  

Ebu Hanzala konuşmasında diyor ki;

Akidesi birbirine zıt olan ne kadar adam varsa çatının altında toplamışsın. Ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum, diyorum. Bir İslam cemaatinin akidesi safi olmalıdır, diyorum. Bir tanesi buna küfür der, öbürü buna İslam der, öbürü buna kâfir demeyen de kâfirdir der, öbürü bunlar cehaletle mazeretlidir der, öbürü cehalet mazeret diyen de kâfirdir der. Bunların hepsi bir çatı altında toplanmış. Ben böyle bir yapıya destek vermem. Ben böyle bir yapıya takılmam. Ben böyle bir yapının yanında yer almam. Ben bunu yeni mi söylüyorum peki. Ben, beni tanıyan insanlar beni tanıdıkları günden beri söylemiş olduğum bir mesele vardır. Akidesi net ve belli olmayan ne bireyler ne de cemaatler benim onlarla işim olmaz…

Burada da yalan, iftira ve karalamalarına devam ediyorsun. İslam Devleti’nin akidesi net ve safidir. İslam Devleti on binlerce mücahidi ve milyonlarca Müslüman halkı barındıran bir devlettir. İnsanlar bu devlete gelmeden önce, irca veya aşırı bir akideye sahip olabilirler. Müşrik veya kâfir de olabilirler. Ama insanlar hilafet devletine geldikten sonra, İslam Devleti’nin akidesine bağlı kalmak zorundadırlar.

Ayrıca İslam Devleti, net ve safi akidesini, radyo yayınları, dersler, sohbetler, kitaplar, dergiler, broşürler, kitapçıklar ve videolar gibi birçok medya araçlarıyla yaymaktadır. Bu konuda cahil kalmışsan bu İslam Devleti’nin değil, senin kabahatindir. İslam Devleti’ne hicret etmeden önce farklı akide ve menheclere sahip olanların buraya hicret etmesi bir çelişki ve akidesizlik veya akidevi bir karışıklık değildir. Bilakis sen, kendi cemaatine de baksan göreceksin ki; insanlar sana gelmeden önce ya müşrik, ya mürcie ya da aşırıydılar. Bu senin akidesiz veya net olmadığın anlamına gelmez. İslam Devleti’nde yaşan insanların hepsi İslam Devleti’nin kabul ettiği akideyi benimsemek zorundadırlar. İctihadi konular bundan müstesnadır. İslam Devleti, geneli ilgilendiren konular hariç, içtihadi konularda kimseye herhangi bir içtihad dayatmamaktadır. Eğer konu, içtihadi bir konu ise ve geneli ilgilendiren bir mesele değilse, dileyen dilediği içtihad üzere kalabilir. İslam Devleti, cehaleti mazeret görmemekte ve cehaleti mazeret görüp müşrikleri tekfir etmeyenleri istitabeye davet etmektedir. Tevbe etmeyenleri mürted olarak öldürmektedir. Burada, münafıklar hariç herkes bu akide üzeredir. Biz kimsenin kalbinde hangi akideyi sakladığını bilemeyiz. Lakin İslam Devleti’nin tüm yayın araçlarıyla yaydığı ve pratikte de uyguladığı akide budur. İslam Devleti’nde olmayan ve bize sempati duyup farklı akidede olan kişiler olabilir. Bizim bunlara yapacak bir şeyimiz yoktur. Biz, güç yetirdiğimiz insanlardan sorumluyuz.

Bunu yanı sıra Ebu Hanzala, İslam Devleti’ni hala kendisi gibi 300 veya 500 kişilik bir cemaat zan ediyor. Öncelikle şunu kafasının bir köşesine yazsın ki, burası bir devlettir. Biz onun anladığı gibi, bir cemaat değiliz. Burada 300 veya 500 kişi değil, milyonlarca insan yaşıyor. İhtilafın olması gayet doğaldır. Münafıkların olması gayet doğaldır. Casusların olması gayet doğaldır. Bunların hiçbirisi İslam Devleti’nin bir eksiği değildir. İslam devletlerinin hepsine bir bak! Ve bir tane devlette, senin dediğin gibi, halifesinden avamına kadar herkesin bir akidede olduğu bir devleti göster! Bu kadar ihtilaf ve mehzep, küfür diyarlarından değil, İslam diyarlarından çıkmıştır. İslam devletleri, kendi topraklarında yeşeren bu fırkaların mensuplarının bazılarını öldürmüşler, bazılarına da içtihadi farklılık deyip onlara karışmamışlardır. Ahmed bin Hanbel, İmam Şafi, Ebu Hanife, İmam Malik ve bunların takipçileri aralarındaki ihtilaflara rağmen İslam devletinde yaşamıyorlar mıydı? Eşariler, Maturidiler, Mutezileler, Kaderiyeler, Cebriyeler, Hariciler ve Mürcieler İslam devletinde yaşamıyorlar mıydı? Ebu Hanzala ve onun gibileri o dönemde yaşamış olsaydı, akide, fıkıh ve menheci ihtilaf var deyip İslam devletinden kaçıp Bizans’a mı, Perslilere mi, Romalılara mı yoksa Mukavkıs’a mı sığınırdı? Her akıl sahibi bilir ki; İslami konularda ihtilafın varlığı İslam diyarından kaçmayı veya oraya hicret etmemeyi gerektirmez. En sapık mezhepler ve sapık ilim ehli olanlar dahi böyle bir görüşü ileri sürmemişlerdir, Ebu Hanzala hariç! İslam Devleti’nde ihtilaf var diye, ne cihad iptal olur ne de hicret. Ne halife halifelikten azl olur, ne de İslam Devleti İslam devletliğinden çıkar. Ahmed bin Hanbel ve onun gibi yüzlerce selef uleması o dönemin halifesi Me’mun; Kur’an mahlûktur, dediği için İslam Devleti’ni terk etmediler. Bilakis, Ahmed bin Hanbel gelip Şam’da ribat tutuyordu. Hem de Ahmed bin Hanbel, Kur’an mahlûktur diyeni tekfir etmesine rağmen bunu yapıyordu.

Evet, ey Ebu Hanzala! Lafın fazlası ahmaklaradır. Senin İslam Devleti’ne hicret etmeni engelleyen sebepler nelerdir? Senin bu konuda selefin kimdir? Senin bugün verdiğin bu fetvanın aynısını söyleyen hangi selef âlimi vardır? İslam Devleti’nde, akidevi, menheci veya fıkhi ihtilaf olunca; hicret, cihad ve Müslümanları desteklemek iptal olur, diyen âlimin kim senin? Bilakis, İslam devleti tarihlerine baktığımızd,a en büyük zulümler, en büyük ihtilaflar, sapıklıklar, bidatler, şirkler ve haramlar çoğu zaman alıp başını gittiği halde, hangi selef alimi İslam devletinden çıkmış veya buraya hicret edilmez veya bu orduyla cihad edilmez demiştir?

Tüm bunlara rağmen, Allah’a hamd olsun ki; İslam Devleti’nin Halifesinin, şurasının, ilim ehlinin veya idarecilerinin, hatta askerlerinin ve halkının hiçbirinin akidesinde herhangi bir ihtilaf yoktur. Bu, bizim zahirde gördüğümüzdür, kalplere hükmeden ise Allah’tır. İslam Devleti net bir şekilde akidesini beyan etmekte ve herkesi bu akideye davet etmektedir. Bu akidenin hilafına davet edeni veya bu akidenin dışında başka bir akide taşıyanı tevbeye davet etmekte ve tevbe etmeyenlerin gerekli cezasını vermektedir.

Ayrıca bu söylediğin konunun aynısının, senin cemaatinde olduğunu ifade etmek isterim. Gerek Türkiye’de, gerekse de daha önce senin cemaatinde olup daha sonra İslam Devleti’ne gelen kardeşler şahitlik etmektedir ki; senin cemaatinde farklı akideye sahip birçok kişi vardır. Özellikle mahkeme konusunda, senin cemaatinde oldukları halde senin gibi düşünmeyen birçok kardeşin olduğunu bilmekteyiz. Cemaatindekileri oturt karşına ve tek tek onlara akide konularını sor! Göreceksin ki, senin akidende olmayan birçok kişi vardır.

Cemaatin yetkilileri bilmedikten sonra, cemaatin içindeki bazı bireylerin farklı akidede olmaları cemaatin problemi değildir ve cemaat bununla itham edilemez. Önemli olan, cemaatin ders, sohbet, kitap ve diğer yayınlarında ilan ettiği akidesidir. Cemaatin akidesi net ve apaçık olduğu halde, cemaatten birisi farklı bir akideye sahip olduğu halde, hala o cemaatte kalmaya devam ediyorsa bu, cemaatin değil bireyin problemidir. Aynı şekilde İslam Devleti akidesini net bir şekilde her çeşit medya araçlarıyla duyurmaktadır. Buna rağmen birileri bunu bildiği halde içimizde hala kalıyorsa, bu bizim problemimiz değildir. İslam Devleti Allah’ın şeriatini tatbik etmektedir. Kim bir küfre, şirke, bidata veya günaha bulaşırsa, İslam’a göre hak ettiği şekilde kendisine muamele edilmektedir. Hiç kimseye tolerans tanımamakta, bilakis Allah’ın dini ikame edilmektedir.

Ben sana açık bir şekilde meydan okuyorum. Şuan İslam Devleti’nde olup farklı akide beyan edenleri, şahitlerle ispatla, Allah’ın şeriatinin onlar hakkında nasıl icra edildiğini göreceksin. Daha önce farklı akidede olanların hepsi önceki bozuk inançlarından tevbe ettiler. Eğer yalancı ve iftiracı değilsen ve sözünün eri isen İslam Devleti’nin ilan ettiği akidenin zıddını söyleyenleri bize bildirirsin. Eğer böyle biri var olduğu halde, bizim haberimiz yoksa ve adam münafıklık yapıyorsa biz ne yapalım. Resulullah’ın ordusunun üçte biri münafık değil miydi? Bu Allah Resulünün hatası mıydı? Yoksa münafıkların mı hatasıydı? Bu, Allah Resulünün akidesinin net olmaması mıydı? Yoksa münafıkların nifakı mıydı?

Sen daha önce de İslam Devleti’nin akidesinin net olmadığını defalarca kez dile getirdin. Ve arkasına sığınıp hicret etmediğin ve hicrete engel olduğun en büyük delillerinden birisi de budur. Öncelikle şuana kadar, hala senin İslam Devleti’nin akidesinden cahil kaldığın bir konu varsa söyle, sana resmi kanallardan cevaplıyalım. Nitekim daha önce de biz sana defalarca kez adam gönderdik ve İslam Devleti hakkında öğrenmek istediğin her soruyu sormanı ve resmi olarak cevap verileceğini söyledik. Ama sen her seferinde hiçbir soru yollamadın veya sana gelen kardeşlere de, ben İslam Devleti ile ilgili bir şey konuşmak istemiyorum ve benim İslam Devleti’nin akidesi ve menheci konusunda öğrenmek istediğim bir şey yok, dedin. Sana çağrımızı yeniliyoruz ve diyoruz ki; eğer senin amacın İslam Devleti’nin akide ve menhecini öğrenmek ise, istediğin soruyu sor, sana resmi olarak cevap yazacağız.  Ve eğer iddia ettiğin gibi, İslam Devleti’nde farklı akide ve menhecte -içtihadi konular müstesta-  birileri varsa bize ismini ve delilini ulaştır. Eğer ona şeriatin hak ettiği ile muamelede bulunmadıysak o zaman bu söylediklerinde haklı olursun. Lakin eğer senin derdin, cihada çıkmamak için fasıkça oturmak ve etrafındaki insanlara bahane sunmak ise artık bizim yakamızdan düş ve artık iki de bir İslam Devleti aleyhinde yalan ve iftira atmayı bırak. Erkek ol ve Diyarbakırlı damarının tuttuğu gibi erkeklik damarların da tutsun, adam gibi bu işin arkasında yatan gerçek bahanelerini söyle! Bize iftira atıp durma!

Sen İslam Devleti’ni münafık ve fasıkların ağızlarıyla tanıyor ve onların ağızlarıyla konuşuyorsun. Zaten bunlara kulak verdiğin için kafan karışık. Kulağı fasık ve kâfirlerde olanın, düşüncesi ve sözleri de selamette olamaz. İslam Devleti’nden ya aşırılıktan, ya ircasından veya cihada tahammülsüzlüğünden ötürü kaçanları dinleyerek bizim aleyhimizde konuşuyorsun. Allah azze ve celle, sana bir fasık haber getirince onu iyice araştır yoksa bilmeden bir kavme zulmedersin, demiyor mu?

Allah’a hamd olsun biz netiz. Akidemiz ve menhecimiz safidir. Bilakis senin İslam Devleti hakkında bu iddia ettiğin akidevi karışıklığın sende olduğunu, akidenin safi ve net olmadığını, bilahare delilleriyle dile getireceğiz inşallah. Bizler iddialarımızı senin gibi çamur at izi kalsın tarzında değil, Allah’ın izniyle, senin kendi beyanatlarından bunu derleyeceğiz.

Burada zikredilenler, Ebu Hanzala’nın en son İslam Devleti aleyhinde yapmış olduğu sohbete dair verilen reddiyenin sadece bir kısmıdır. Söylediklerinin diğer kısımlarına dair reddiyeler de gelecektir Allah’ın izniyle.

Âlemlerin Rabbine hamd olsun…

 

İslam Devleti’nde yaşayan bir ilim talebesi
Ebu Huzeyfe Türki