JustPaste.it

İkiz Yasalar Nedir ? Gerçekten Bölünme Yasası mıdır ?

Türkiye; HDP li vekillerin tutuklanması ile hararetli günler geçirirken ne olup bittiğini anlamamız için 2003 yılında Abdullah Gül başbakanlığındaki AKP hükümeti tarafından yasalaştırılarak yürürlüğe giren ‘İkiz Yasalar’ı bilmekten geçiyor olabilir. Eğer ‘İkiz yasalar’ı bilmiyorsak Türkiye’de olan biteni anlamakta güçlük çekebiliriz.

2003 sonrası ülkemizde akıl almaz bir cesaretle bölücü söylemler sarf edilmeye başlandı. Önceden asker gördüklerinde ödleri kopanlar, ne oldu da birden “bülbül” misali şakımaya başlamışlardı. Bölücü söylemlere dayanamayıp, “Bu ne cesaret? Nereden alıyorlar bu cesareti” diye soruyoruz.

 

1945 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne (Şartı'na) taraf olan Türkiye Cumhuriyeti, 1966 yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren “İkiz Sözleşmeler” adı ile de bilinen İktisadi, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmeyi kabule sürekli şekilde zorlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ise bu sözleşmeleri, 15.08.2000 tarihinde imzalamıştır.

 

İkiz yasalar sözleşmelerinin tüm maddeleri 4867 ve 4868 numaralı kanunlarla TBMM’nin 04/06/2003 tarihli oturumda mecliste çoğunluk olan Abdullah Gül başbakanlığındaki AKP hükümeti tarafından TBMM'de ÇEKİNCESİZ kabul edilmiştir. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından da 4867 ve 4868 numaralı kanunlarla onaylanan Sözleşmeler, 23.09.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

 

İçtüzüğün 52. maddesi uyarınca öncelikle görüşülerek yangından mal kaçırılırcasına çıkartılan bu yasaları, aşağıda belirttiğimiz nedenlerle Türkiye’nin menfaatlerine uygun olmadığını saptıyoruz.

 

Banu Avar hazırladığı "İKİZ YASALAR ve SEVR" videosunda şöyle anlatıyordu;
".... 34 yıl boyunca imzalamaktan kaçınılan, 2000'de Ecevit - Bahçeli - Yılmaz hükumeti tarafından imzalanan yasalardır. Üç sene sümen altında kaldıktan sonra, 2003 yılında (tam da Irak'ın işgali gerçekleşirken) AKP hükumeti, "Ulus Devlet"in intiharı olan bu yasayı onaylamıştır. Bu sözleşmelerin içeriğinden Türk milletinin hiç haberi olmamıştır. Bu sözleşmeye göre, bu ülke içinde kendini halk olarak tanımlayanlar, kendi kaderlerini tayin hakkına sahipti. Yani Uluslararası Camia düğmeye bastığı an, kendine "Halk" diyenler sivil itaatsizlik ve çatışma sürecini başlatabilir ve haklı çıkardı. İşte bu nedenle BDP eş başkanı Demirtaş "isteklerimiz kabul görmezse ortalığı tahrir meydanına çeviririz" diyor ve kimse ağzını açamıyordu..."

İkiz yasaları bilmiyorsak Türkiye’de olan biteni anlamakta güçlük çekebiliriz. 2003 sonrası ülkemizde akıl almaz bir cesaretle bölücü söylemler sarf edilmeye başlandı. Önceden asker gördüklerinde ödleri kopanlar, ne oldu da birden “bülbül” misali şakımaya başlamışlardı.
Bölücü söylemlere dayanamayıp, “Bu ne cesaret? Nereden alıyorlar bu cesareti” diye soruyoruz. İşte cesaretin sebebi:

“İKİZ YASALAR”

“İkiz yasaların” özelliği, halkların, mezheplerin yani farklı toplumsal kökenlere sahip olanların “kendi kaderini tayin etme” hakkı veriyor. Yani bunu imzalayan devletlerde yaşayan etnik kökenler, dilerse ayrılabilir, kendi kendini yönetebilir.
Daha önce de Türkiye’nin önüne konulmuş, ancak devletin bütünlüğüne yönelik tehditler oluşturacağı düşüncesiyle onaylanmamıştır.
“İkiz yasalar” devlet bütünlüğünü tehdit eden yasalardır. Diyarbakır Nevruzdaki rezaletini hatırlayın. Alenen bir suç işlendi orada. Terör ve teröristi öven naralar atıldı. Sizce savcıların sesi neden çıkmadı? Bu suskunluğun bir sebebi olmalı değil mi? “Hukuken” onaylanan bir yasaya kendi yasalarımızca suç olsa bile nasıl dava açabilirler ki?

Bu “yasa” binlerce mermiden daha tehlikelidir. Silahla yapılamayanın “hukuk” ve “siyaset” nezdinde yapılması demektir. Bölücü terör örgütünün ısrarla siyasallaştırılmak istenmesinin sebebi budur.

Sözün özü; Türkiye, bölünmeyi “ikiz yasalar” ile yasa haline getirdi.
Bu yasanın maddeleri okuyacak olursak ne denli tehlikeli ve ihanet kokan bir yasa olduğunu anlamış oluruz. Yasanın 1.maddesinin alt fıkraları şöyle:

 

MADDE-1
(1) Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak gereğince halklar, kendi siyasal statülerini özgürce kararlaştırırlar ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce sağlarlar.
(2) Bütün halklar, kendi amaçlan doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk, hiç bir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olan kendi olanaklarından yoksun bırakılamaz.
(3) Özerk olmayan ve Vesayet altında bulunan ülkelerin yönetilmesinden sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Şartının hükümleri uyarınca, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir.... denmektedir.

Üstelik, bu sözleşmeleri onaylayan TBMM’nin daha sonra bu sözleşmelerin içeriğini değiştirme olanağı da yoktur.
Ayrıca, Anayasanın 15. maddesinde; savaş, seferberlik, sıkıyönetim gibi olağanüstü hallerde dahi bu sözleşmelerde yer alan “hakların” kısıtlanamayacağı öngörülmüştür.

Bu sözleşmelerde yer alan ortak hükümle, BM bünyesinde oluşturulacak komisyon ve komiteler, Türkiye’de denetim yapma ve iç işlerimize doğrudan müdahale etme olanağına da kavuşuyorlar.

Sözleşmelerin 2. maddeleri ile de devlet bu hakları güvence altına alır. Bu haklara saygı göstermeyi taahhüt eder.
Devletin saygı göstermeyi taahhüt ettiği bu maddelerde "ayrılmayı" da kapsayacak şekilde "kendi kaderini tayin hakkı tanınan" "uluslar" değil, "halklar"dır. Böylece, ülke bütünlüğünü tehdit eden eylemler "uluslararası güvenceye" kavuşturulmuştur.

Her iki sözleşmenin 1. maddesinin 2.bendine göre de Türkiye halklara göre ekonomik parçalara bölünecektir.
Nitekim, onaylanan bu sözleşmelerin 2. maddesine göre; "Sözleşmede tanınan hakları kendi mevzuatında veya uygulamasında henüz tanımamış olup da bu sözleşmeye taraf olan devletler, kendi anayasal usullerine ve sözleşmenin hükümlerine uygun olarak, sözleşmede tanınan hakları uygulamaya geçirmek için gerekli olan tedbirleri ve diğer önlemleri almayı taahhüt ederler".

Burada söz konusu olan sıradan bir yasama faaliyeti değildir. Anayasa’nın 90. maddesi karşısında, TBMM kararıyla onaylanan bu sözleşmelerin "Türk kanunlarını değiştirici" özellikleri olacak, "iç hukukun bir parçası" kabul edilecek ve diğer yasalardan farklı olarak "Anayasa’ya aykırılıktan dahi ileri sürülemeyecek"tir.

Özetle, onaylanan "İkiz Yasalar", devletimizi ve egemenliğimizi tehdit eden yasalardır.

 

"İKİZ YASALAR"IN TÜM MADDELERİ

MADDE-1
(1) Bütün halklar kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahiptirler. Bu hak gereğince halklar, kendi siyasal statülerini özgürce kararlaştırırlar ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini özgürce sağlarlar.
(2) Bütün halklar, kendi amaçlan doğrultusunda, karşılıklı yarar ilkesine dayanan uluslararası ekonomik işbirliği ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerine halel getirmemek kaydıyla, kendi doğal zenginlik ve kaynaklarından özgürce yararlanabilirler. Bir halk, hiç bir durumda, kendi varlığını sürdürmesi için gerekli olan kendi olanaklarından yoksun bırakılamaz.
(3) Özerk olmayan ve Vesayet altında bulunan ülkelerin yönetilmesinden sorumlu olan Devletler de dahil, bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı'nın hükümleri uyarınca, halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkının gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaklar ve bu hakka saygı göstereceklerdir.

 

MADDE 2
(1) Bu Sözleşme'ye Taraf her Devlet, münferiden ve ekonomik ve teknik plan başta olmak üzere uluslararası yardım ve işbirliği yoluyla, mevcut kaynakların azamisini kullanarak, bilhassa yasal düzenleme suretiyle alınacak tedbirleri de içerecek şekilde her türlü uygun yöntem vasıtasıyla, bu Sözleşme'de tanınan hakların tam olarak kullanılmasını aşamalı olarak sağlamak amacıyla tedbirler almayı taahhüt eder.
(2) Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu Sözleşme'de belirtilen hakların ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka fikir, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum ya da başka bir statü bakımından herhangi bir ayrım gözetilmeksizin uygulanmasını taahhüt ederler.
(3) Gelişmekte olan ülkeler, insan haklarını ve kendi ulusal ekonomilerini dikkate alarak, bu Sözleşme'de tanınan ekonomik hakları hangi ölçüde yabancılara da vereceklerini belirleyebilirler.

 

MADDE 3
Bu Sözleşme'ye Taraf Devletler, bu Sözleşme'de belirtilen bütün ekonomik, sosyal ve kültürel hakları kullanmada kadınlarla erkeklere eşit hak sağlamakla yükümlüdürler.
...
Toplam 31 madde olan “İKİZ YASALARIN” maddelerin tamamını TBMM sitesinden okuyabilirsiniz...
....
Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın tabiri ile gayeleri Türkiye’yi parçalayarak İsrail’e vilayet yapmaktır. Bu bağlamda “İKİZ YASALAR” Siyonist BOP Projesinin tıkır tıkır işlemesinin yasalaşmış halidir dersek abartmış olur muyuz?


Kaynak: https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d22/c016/tbmm22016089ss0148.pdf  [9. sayfadan 20. sayfaya kadar]