JustPaste.it

ebu_huzeyfe_turki_reddiye_ve_nasihat_small.jpg

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a olsun, Salat ve Selam onun seçilmiş Resulüne, ehline ve kıyamet gününe kadar tüm takipçilerinin üzerine olsun.

Zeyd el-Attar mürtedinin küfür dolu açıklamasını savunan Musa Ebu Cafer, bana ve kardeşlerime nasihat adıyla İslam Devleti mücahidlerine birçok iftira, yalan ve hakarette bulundu. Nasihat diyerek ve süslü lafları kullanarak hiç kimseyi aldatamazsınız. Bu iftiralara cevap vermek ve kendisine ve saptırdığı kişilere bizler nasihat etmek isteriz.

Musa Ebu Cafer diyor ki;

Senin zihniyetine göre Ebu Ömer El Bağdadi, Ebu Bekir El Bağdadi, Muhammed Adnani, Ebu Ali El Anbari ve kısacası eski Irak İslam Devleti yöneticileri kafir olması lazım.

Ebu Huzeyfe:

Ben ve benim gibilerin akidelerine göre bizim şeyh ve öncü kabul ettiğimiz bu kişileri tekfir etmemiz gerekmiyor. Şehid olanlarının Rabbim şehadetini kabul etsin yaşayanları da Allah azze ve celle korusun. Bu sözlerin asılsız bir iddia ve bu konuda hiçbir delilin yok. Bu kör sloganın ve iftiranın bir işe yaramadığını sana hatırlatmak isterim. Ve Müslümanlara iftira atmanın vebalini ve cezasını hatırlatırım. Sana bu konuda nasihatim ise, Müslümanları kendi mantığınızla değerlendirmeyin ve söylemedikleri şeyler ile itham etmeyin.

Musa Ebu Cafer diyor ki;

Sen ve senin gibiler Devlenin akidesini bozdunuz. Harici akidesini yerleştirdiniz. Bu saydığım şahsiyetler komple Türk halkını tekfir etmiyorlardı. Sonradan değişen olabilir.

Ebu Huzeyfe:

Allah’a hamdolsun ki, bizler ilk buraya hicret ederken şeyhlerle uzun uzun akide ve menhec konularını konuştuk ve akide ve menhec birliğini gördüğümüz ve anladığımız için buraya hicret ettik ve kardeşlerimizi de buraya hicrete davet ettik. Bizler İslam Devleti’nin akidesini bozmuş değiliz ve bozmaya da muktedir değiliz. İslam Devleti’nin en eski şeyhlerinden şuan yaşayanlarına kadar hepsi aynı akide üzereler. Bunlar oy kullananı, tağutlara muhakeme olanı, Allah’ın yasalarından başka yasaları çıkartanı, tağutların ordularında asker, polis veya istihbarat elemanı olarak çalışanları, kafirleri dost edinenleri, kabirlere dua edeni, kabirlere kurban keseni vs. ilk günden beri tekfir etmişlerdir. Hatta tekfir etmekle kalmayıp onları öldürmüş ve kafalarını kesmişlerdir. Bunları merak edenler şeyhlerin bu konudaki eski konuşmalarına bakabilirler. Dolayısıyla Türkiye halkının çoğunun bu saydığımız küfürlere bulaştığı halde nasıl oluyor da İslam Devleti’nin şeyhleri Türkiye halkını tekfir etmiyordu diyebiliyorsun. Türkiye halkının sadece oy şirkine bulaşanlarının sayısı 56 milyon seçmenden yaklaşık 47 milyon kişidir(Yani seçmenlerin yüzde 85’i). İslam Devleti şeyhlerinin bu denli yüksek bir oranda oy kullanan bir halkı tekfir etmediği gibi saçma bir iddiayı nasıl söyleyebiliyorsun, anlamak mümkün değil. Halen bu konuda bilgi sahibi olmayanlar varsa, İslam Devleti’nin cehaleti mazeret görmediğini yine şeyhlerin eski ve yeni konuşmalarında bulabilirsiniz. Yani, İslam Devleti’nin şeyhlerinin büyük şirki cehaletle mazeretli görmedikleri ve halkının kahir ekseriyetinin öyle veya böyle şirk işlediği bir halkı tekfir etmediğini söylemek apaçık bir iftiradan öte değildir. Hal böyle iken, mürted Musa Ebu Cafer’in sözleri, delilsiz mesnetsiz olmaktan da öte, gerçeklerden bir hayli kopuk ve cahil aldatan tipi sözler.
Bunu yanı sıra İslam Devleti’nin Halifesi Ebubekir el-Bağdadi -Allah onu korusun- hala yaşamaktadır ve devletinin başındadır. Onun izni olmadan hiç kimse geneli ilgilendiren fıkhi bir içtihadı asla ve asla tercih edemezken akidevi bir konuyu nasıl olur da tercih edebilirler. Gerçekten de bu çapsız iftiralar sahibini yerin dibine batıracak kadar rezalette türünün tek örneği iftiralardandır.

Bu şahsiyetlerin Türkiye halkını tekfir etmediğini söylüyorsun, o zaman bu konuda delilini getir. Boş konuşup iftira atmanın ne kadar büyük bir vebal olduğunu hatırlatırım. Her fırsatta kuru kuru ahlak vurgusu yapmayı bir kenara bırakıp bu sözlerin katıksız birer iftira olduğunu önce bir kendin gör.

İslam Devleti’nin en eski şeyhlerinden bugüne kadar ki konuşmaları, yazıları ve beyanları ortadadır. Konuşacaksanız delil üzere konuşun. Kendi kuruntularınızla veya beklentilerinizle İslam Devleti böyle idi, şöyle değildi, demekle İslam Devleti’nin hakikatini, akidesini veya menhecini değiştiremezsiniz. İslam Devleti dün ne idiyse bugünde o dur. Değişen bir şey yok. Değişen tek şey münafıkların ve sapıkların ortaya çıkmasıdır.

İslam Devleti ve bizler değişmedik lakin sen Afganistan’a gidip döndükten sonra değiştin. Gitmeden önce izhar ettiğin akidenin tam tersini geldikten sonra izhar ettin. Önceleri Müslüman gibi görünüyor ve Müslümanlarla oturup kalkıyordun. Lakin Afganistan’a gidip geldikten sonra küfrü izhar ettin ve tekfir edildin.

Ayrıca biatli olduğun emirin ile akiden bile aynı değildi. (Tarkan) Tarık, ben bu konuda Musa gibi düşünmüyorum derken, Enes ben bu konuda şöyle düşünüyorum, Ömer Faruk ben de böyle düşünüyorum diyebiliyordu. Bir cemaatte hoca diye anılan şahısların hiçbirinin akidesi diğerine uymamaktaydı. Buna tüm Müslümanlar gibi sizler de şahidsiniz.

Ayrıca sizler İslam Devleti’nin ilk dönemlerinde İslam Devleti’ne gidip geliyor, İslam Devleti için çalışıyor ve tomar tomar paraları başta senin emirin Tarık ve cematindeki bazı şahıslar alıp gidiyordu. O zaman İslam Devleti harici değildi ve hak üzereydi size göre. Nitekim o dönem de bile İslam Devleti, Nusret cephesi ve diğer sahavatlarla savaşıyordu. Nedense, İslam Devleti size parayı kesince İslam Devleti’ni kötülemeye başladınız. Bizler gerçekten merak ediyoruz, İslam Devleti’ne harici dememenizin bedeli nedir? Kaç paraya ihtiyacınız var o şerli çenelerinizi kapamak ve davanızı satmak için? Allah kalpleri en iyi bilendir.

Musa Ebu Cafer:

Düne kadar “Selam ala Taliban” diye marş yapıyorlardı. Şeyh Usame (rhm)’ı seviyor, Zevahiriye beyatlarını yeniliyorlardı.

Ebu Huzeyfe:

Bizler Şeyh Usame bin Ladin’i hayır üzere biliyoruz ve Rabbimden şehadetini kabul etmesini diliyoruz. Son hali üzere, onun hakkında herhangi bir küfür, şirk veya bidat akidesini bilmiyoruz.
İslam Devleti’nin Zevahiri’ye biat ettiğini veya biatini yenilediğine dair tek bir delil getir. Eğer getiremezsen Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun! Derin bir cehaletle uydurulmuş ve kör taklitle, doğruluğu sorgulanmadan insanlar arasında yayılan yalanlarla ancak kendinizi kandırırsınız.

Bilakis Haziran 2006’da Ebu Musab ez-Zerkavi şehid düştü. Ebu Hamza el-Muhacir el-Kaidenin başına getirildi. Aradan çok geçmeden “Hilfu’l Mutayyibin Meclisi” Ekim 2006 yılında Irak İslam Devleti’ni İlan etti. Nitekim Irak İslam Devleti’ni şu sözlerle ilan ettiler:

 “Bunun üzerine; Hilfu’l Mutayyabin kardeşleriniz olarak size Irak İslam Devleti'nin kuruluş müjdesini iletiyorum. Bağdat, Anbar, Diyala, Kerkük, Salahaddin, Ninova ve Babil ve Vasıt'ın bir kaç bölgesinde bu Devleti ilan ediyoruz.”

Bu ilandan sonra o zamanın Irak El-Kaidesi’nin lideri Ebu Hamza el-Muhacir Irak İslam Devleti’ne biat etti.

Ekim 2006 yılında Irak İslam Devleti ilan edildiğinde el-Kaide’nin Irak lideri olan Ebu Hamza el-Muhacir Ebu Ömer el-Bağdadiye şu sözleri ile biatini duyurdu.

“Artık samimiyet ve işi karara bağlama vakti geldiği için faziletli, kahraman, cesur, Haşimi, Kureyşli, nesebi Hüseyin’e (radiyallahu anh) dayanan Müminlerin Emiri Ebu Ömer El Bağdadi’ye diyorum ki:

Zorlukta ve kolaylıkta, hoşuma giden ve gitmeyen şeylerde, aleyhimize olan hallerde işitip itaat edeceğimize, işin ehliyle çekişmeyeceğimize, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacağımıza dair sana biat ediyorum.

Aralarında Mucahitler Şura Meclisi de olmak üzere –meclisteki kardeşlerimi temsilen kurmuş olduğumuz tüm teşkilatların da Irak İslam Devleti yönetimi altında ortadan kalktığını ilan ediyoruz.

El Kaide Ordusu’ndan 12 bin savaşçıyı direk tasarrufunuz ve emirliğiniz altına koyuyoruz. Hepsi de Allah yolunda ölmek üzere biat ettiler.” (Ebu Hamza el-Muhacir, Hüküm Allah’ındır, Kasım 2006)

Bundan sonra Ebu Ömer el-Bağdadi Irak el-Kaide’sinin feshedildiğini ve İslam Devleti’ne biat ettiğini şu şekilde dile getirdi.

 “El-Kaide’nin muhacir emiri (Ebu Hamza el-Muhacir) herkesin önünde bu fakir kula biatını, işitip itaat edeceğini duyurdu. Böylece cemaat (El-Kaide), resmi olarak İslam Devleti’nin; Irak İslam Devleti’nin maslahatı için dağılmıştır.” [Ebu Ömer el-Bağdadi, Köpüğe gelince, o atılır gider, Zilkade 1428 H/ Kasım 2007 M]

Eymen ez-Zevahiri bu durumu şu sözleri ile onayladı.

"Bugün Irak'ta el-Kaide isimli bir oluşum yoktur. Mezepotamya'daki El-Kaide organizasyonu, Allah'ın lütfuyla diğer grup ve cihadi oluşumlarla Irak İslam Devleti çatısı altında birleşmiştir, Allah onu muhafaza etsin. Ve bu, doğru menhec üzere kurulmuş şer'i bir emirliktir. Şura tarafından kurulmuş ve Irak'taki mücahidlerin ve aşiretlerin çoğundan biat almıştır." (es-Sahab Medya ile 4. Buluşma) 

Ayrıca Eymen ez-Zevahiri Irak İslam Devleti’nin neden el-Kaideye değil de Irak el-Kaidesinin, Irak İslam Devletine biat ettiğini şöyle ifade etmektedir:

 “Ebu Hacer et-Taifi soruyor.

Irak'taki durumları nasıl değerlendiriyorsunuz? Başta Irak İslam Devleti ve Ensaru's Sunne cemaati olmak üzere, Irak'taki cihadi hareketlere karşı duruşunuz nedir? Neden biri diğerine biat etmedi? El-Kaide cemaatinin Irak'ta çözüldüğü ve Irak İslam Devleti'ne katıldığı doğru mu? Neden Irak İslam Devleti, Irak'taki el-Kaide cemaatine biat etmedi? Bilindiği gibi (Irak’ta) el-Kaide’nin emiri olan Ebu Musa bez-Zerkavi –Allah O’na rahmet etsin- Usame bin Ladin’e biatliydi. El-Kaide cemaati nasıl böyle kolay feshedilebilir? Ebu Ömer el-Bağdadi’nin kendi sözleriyle ifade ettiği üzere; (Irak’taki) el-Kaide cemaati feshedilmiş ve Irak İslam devleti’ne biat etmiştir. Ebu Ömer el-Bağdadi'ye karşı duruşunuz nedir?

Ebu Hacer kardeşime cevabım şu şekildedir;

İlk olarak; Irak'taki durum; Allah'ın izniyle, İslam'ın zaferini ve haçlıların ve onların bayrakları altında kalanların yenilgisini müjdeliyor.

Üçüncü olarak; Devlet, hilafetin ikame edilmesi yolunda cihadi cemaatlerden daha ileri bir adımdır. Öyleyse örgütler devlete bey'at etmelidir, tersi değil. Ve Mü'minlerin emiri Ebu Ömer el-Bağdadi -Allah onu korusun- günümüzde Müslümanların ve mücahidlerin liderlerindendir. Allah'tan bize ve ona doğruluk, zafer ve muvaffakiyet diliyoruz". (El-Likau'l Meftuh Eymen Ez-Zevahiri-İkinci Bölüm)

İşte gerçekler ve işte rezil “İslam Devleti, El Kaide’ye biat etti” yalanı...

Mürted Musa Ebu Cafer ve onun gibi koyu cahil El Kaide taraftarını öncelikle kendi tarihlerini ve kendi örgütlerinin liderlerinin açık beyanatlarını okumaya ve öğrenmeye davet ediyoruz. Bu nasıl bir yalandır ki; kendisine biat ettiğimizi iddia ettikleri örgütün lideri açık beyanatında bize biat etmeye davet ediyor! Allah yalancıların dillerini kurutsun.

Musa Ebu Cafer:

Ebu Ömer Elbağdadi (rhm)’ın tekfirde aşırı gidenleri kınadığını unutmuş değiliz.

Ebu Huzeyfe:

Tekfirde aşırıya gidenleri tüm ümmet kınamıştır. Bizler tekfirde aşırıya gitmedik. Bilakis Allah ve Resulü’nün tekfir ettiğini tekfir ettik. Lakin sizler tekfirde aşırıya gitmemekte aşırıya giderek küfre düştünüz ve kâfirleri batıl deliller ve tevillerle mazeretli görmeye başladınız. Asıl önemli olan konu, kimin aşırıya gittiği ve kimin tekfir etmekten kaçındığı için kâfir olduğu konusudur. Tekfir de aşırı gitmek de hatadır tekfir edilmesi gerekenleri tekfir etmemek de hatadır. Bütünüyle tekfirin ahkamına uyan Müslümanlara “aşırılık” ithamında bulunmak ise insanların dünyasını ve ahiretini yakacak boyutta bir hata ve vebaldir.

Musa Ebu Cafer:

Adnani’nin “Müslüman halkları tekfir edenleri uyarırız. Kendilerini düzeltmezlerse ihraç ederiz.” Sözü kulağımızda çınlamaktadır. 

Ebu Huzeyfe:

Öncelikle Adnani’nin böyle bir sözü yoktur. Bilakis bu konuda söylediği söz şudur: “İnsanlarda asıl olanın küfür olduğu sözü; asrın haricilerin bidatlarındandır. İslam Devleti bu sözden beridir.”

Ve bundan sonra, İslam Devleti bu sözünden dönmemiş ve aynısını hala söylemektedir. İslam Devleti “halklarda asıl olan küfür” sözünün bidat bir söz olduğunu söyler ve bunu kabul etmez. Bizim tekfir etmediğimiz kişiler küfür ve şirk işlemeyen veya izhar etmeyenlerdir. Bir toplumun veya şahsın küfrü ve şirki açık olduktan sonra onları tekfir etmemek küfürdür. Lakin küfrünü ve şirkini bilmediğimiz bir kişiyi tekfir etmeyiz. Ve tanımadığımız kişiler içinde asıl küfürdür deyip bilmeden herkesi muayyen olarak tekfir etmeyiz. Bizlere harici diyenler bu konuda sahip olduğumuz bu görüşün Ehli Sünnetin en meşhur görüşlerinden biri olduğunu iyi bilmelidirler.

İslam Devleti’nin bu konuda söylediği sözlerini maalesef anlamış değilsiniz. Veya sözlerini nefisinize göre, istediğiniz gibi yorumlamış veya anlamak istemişsiniz. Ey mürted Ebu Cafer, keşke kulağında çınladığını söylediğin sözleri,  çınlamadan önce anlamış olsaydın.

Musa Ebu Cafer:

Ebu Bekir El Bağdadi’nin sağ kolu olan Ebu Ali El Anbari’nin : “Sen Türkiye halkını komple tekfir ediyor musun? Sorusuna “ Ben 80 kişilik köy fertlerini tek tek tekfir etmezken nasıl oluyor da 80 milyonluk insan topluluğunu tekfir ederim! Türkiye’de namaz kılan bir kimseye zahiren Müslüman hükmü vererek arkasında namaz kılarım. Eğer namazdan sonra şirkini görürsem uyarırım. Namazımı bir daha iade ederim!” Dediğine yakini olarak kıyamette de şahitlik edebilirim.

 

Ebu Huzeyfe:

İslam Devleti’nin halkların tekfiri konusundaki akidesi ve söylemleri bellidir. Senin gibi iftiracı ve yalancı birisinin şahidliği bizim yanımızda geçersizdir. Ayrıca senin dediğin gibi olsa bile Ebu Ali el-Anbari darulküfürde de olsa küfrünü görmeyene kadar birini tekfir etmem demiştir. Bilakis namazı İslam alameti saymış ve ona göre göre muamelede bulunmuştur. Küfrünü görünce tekfir etmiş ve beraetini ilan etmiştir. Bu amel ise küfür değildir bilakis bir içtihattır. Ebu Ali el-Anbari Irak’lı birisidir ve Türkiye’nin vakıasını hakkıyla bilmemiş olabilir. Ve senin gibi kendini Müslüman gibi gösteren bir münafığa Türkiye’nin vakıasını sormuş ve sen de sahip olduğun küfür akidesine göre Türkiye halkını öve öve, onlar şöyle Müslüman böyle Müslüman demiş, ve Şeyh de sana inanmış ve ona binaen sana bu cevabı vermiş olabilir. Nitekim buna benzer vakıalara geçmişte çokça rastladık. Allah en doğrusunu bilendir.

Bunu yanı sıra İslam Devleti’nin Türkiye halkına ne söylediğini eski ve yeni resmi beyanlarından öğrenebilirsiniz. Senin gibi bir yalancı, iftiracı ve mürtedin şahidliği her şeyden önce İslam şeriatine göre geçersizdir.

 

Musa Ebu Cafer:

Siz devleyi ne hale soktunuz. Müslümanları sahve diyerek savaşmanız, meydanlarda kafalarını kesmeniz, ilimsiz en ufak şeylerde tekfir edip hakaret etmeniz inan ki kafirleri çok sevindiriyor. Ben inanıyorum ki sahve var. Öldürmede haklı yönünüz var. Ama sakallı ve Müslüman görünümünde olan kişilerin infazını videolarda sergilemeniz, acımasız ve gayri islami usluplarla öldürmeniz bırakın kafirleri Müslümanları bile korkutup sizden nefret ettiriyor.

 

Ebu Huzeyfe:

Allah’a hamdolsun ki, bizler Allah’ın şeriatini ikame ediyor ve şeriatın dışında başka bir hüküm tanımıyoruz. Savaştığımız ve öldürdüğümüz kişilerin riddeti veya küfrü sabit olmayana kadar onlarla savaşmamışızdır veya onların kafasını kesmemişizdir. Senin bugün savunmaya kalktığın veya Müslüman dediğin o kişiler, İslam’da küfür olduğu icma ile sabit olan kâfirleri dost edindi ve Müslüman kardeşlerimizi katletti. İlk olarak onlar savaşı başlattı ve Müslümanları arkalarından vurarak onları katlettiler. Sahve olaylarını bilmiyorsan, sana uzun uzun, tüm detaylarıyla anlatabiliriz.

Kur’an ve sünnete uymayan öldürme şekillerimiz varsa ve sende de zerre kadar ilim varsa bize ilimle cevap ver. Bizim Kur’an ve sünnete muhalif tek bir amelimizi veya sözümüzü göster. Bizim hangi öldürme şeklimiz Kur’an ve sünnete uymuyor, bunu izah et. İzah edemezsen iftira atmaktan dolayı Allah’tan kork. Bir konu içtihadi bir konu ise o konuda Halifemiz içtihad yapar. Kâfirlerin arasında oturup bize kendi sapık içtihadlarınızı anlatmayın.

Bir insanın sakallı olması onun Müslüman olmasını gerektirmez. Nitekim Müseyleme’ye inanan ve diğer mürtedlerin çoğu da sizin gibi sakallı idi. Bir insanın sakallı olması veya Müslüman görünümlü olması onu infaz etmeye engel değildir.

Allah’a hamdolsun ki; videolarımız Müslümanların kalplerini ferahlatıyor ve kalplerine su serpiyor. Kâfirlerin dışında Müslümanlardan kimseyi de korkutmuyor. Biz bugüne dek, tek bir Müslümandan dahi böyle bir şikayet almadık. Bazı konularda bilgi eksikliğinden ötürü oluşan soru işaretleri olduysa da onlar da açık delilleri görünce her Müslüman gibi delillere teslim oldular.

 

Musa Ebu Cafer:

Halifelik rahmet olması gerekirken azaba çevirdiniz. Halife Müslümanları koruması gerekirken Müslüman öldüren suretine soktunuz. Hangi alim size itiraz etse, nasihat etse ajan, kafir, mürted, zındık, sahva, kitap yüklü eşek diye vasfettiniz. Yahudilerde hesaplarına gelmeyen peygamberleri ya öldürdüler veya hakaret edip terkettiler. Sizlerde oluşan bu gibi ahlakı Allah için terk ediniz.

 

Ebu Huzeyfe:

Halife, tüm Müslümanların halifesidir. Ve tüm Müslümanların halifeye biat etmesi ve ona karşı çıkmaması vaciptir. Hilafet ilan edildikten sonra hala da halifeye karşı çıkan hariciler olursa öldürülürler. Onlar bağy ehlidirler. Bağy ehlinin öldürülme konusunu fıkıh kitaplarında okuyabilirsin. Kaldı ki; bizim savaştıklarımız bağy ehli değil mürtedlerdi. Ve ilk olarak bize savaşı onlar başlattı ve bizi arkadan vurdular. Kâfirleri dost edindiler ve Müslümanları katlettiler. Kendilerine âlim diyen mürted belamlar da mürtedleri savundu ve Halifeyi ve Müslümanları kötüledi. Bize insaflıca nasihat eden, sırf bize katılmamasından ötürü hiç kimseyi tekfir etmedik veya ona sert bir dille cevap vermedik. Bilakis Halifeyi ve Müslümanları kötüleyip mürted ve kafirleri savunanları kötüledik, tekfir ettik ve öldürdük. Allah’ın bu konudaki emri budur.

Tüm bunların dışında eğer sizler ve savunmasını yaptığınız o mürtedler, Hilafeti bir nimet olarak görüyor idiyseniz gelip bu rahmet çatısı altında birleşirdiniz. Meşru imama başkaldırmaz, Müslümanları öldürmez veya onları öldürenleri dost edinmezdiniz. İmama başkaldıranların öldürüleceğine dair hiçbir âlimin ihtilafı yoktur.

Allah’a hamdolsun ki Halifemiz, hilafet topraklarına hicret etmiş veya burada hilafet topraklarında yaşayan tüm Müslümanları elinden geldiği kadar korumuştur. Hilafet topraklarında olmasa bile bizden yardım isteyen Müslümanlara elimizden geldiği kadar yardım elimizi uzatmışızdır. Ayrıca İslam Devleti, kâfirleri dost edinen, Müslümanları öldüren ve imama başkaldıranları da öldürmüştür. Bunlarda bir beis yoktur çünkü İslam şeriati bunu emretmektedir.

 

Musa Ebu Cafer:

Allah’tan korkmanızı ve tevbe etmenizi nasihat ederim. Bizler HTŞ nin hatalarını görüyoruz. Hatalarını meşru göstermiyoruz. Adalet sahibi olmaya çalışıyoruz. Devle cemaatine karşıda adil olmaya çalışıyoruz. Devle cemaatini eskiden çok severdim. Ancak malesef kendinizden soğuttunuz. Gençlere çok kötü örnek oldunuz. Gençlerinizin sizi eleştiren ne alime, ne abide, ne faziletli kişiye nede Müslümana bir ihtiramları kalmadı. Üç kelimelerinden biri “kafir, mürted, zındık, kafanı keseceğim” oldu.

 

Ebu Huzeyfe:

Bizler de sana şu nasihati yapıyor ve bulaştığın riddetten tevbe etmeni istiyor ve başta HTŞ olmak üzere, haçlıları dost edinen, Allah’ın şeriatinin dışında yasaları tatbik eden ve onlarca küfür ve riddete bulaşan tüm sahve mürtedlerini tekfir etmeni ve onlardan beraatini ilan etmeni sana nasihat ederiz.

Sizler adalet sahibi olmuş olsaydınız Allah’ın şeriatini tatbik eden halifenin ve Müslümanların yanında yer alırdınız. Gidip de mürted Türk ordusunu ve haçlıları dost edinen, Müslümanları öldüren, halifeye başkaldıran, şeriati tatbik etmeyen ve onlarca riddet çeşidiyle riddete, harama, hırsızlığa, gasba ve diğer münkerlere bulaşanların yanında yer almazdınız.

 

Musa Ebu Cafer:

Eskiden Ebu Muhammed El Makdisi, Ebu Katade El Filistini ve benzer onlarca alim cemaatinizin değer verdiği şeyhlerdi. Ama günümüze bakalım bunları açık şekilde dergilerinizde tekfir ettiniz. Haşa “Kitap yüklü eşekler” olarak nitelediniz. Haşa Eymen Ez Zavahiri’ye “Ümmetin bunak ve sefihi” diye vasfederken  yıllarca küfre karşı cihad eden, Müslümanları ABD’ye teslim etmeyen Taliban hareketine “Tağut Taliban” diyorsunuz.

 

Ebu Huzeyfe:

Bu saydığın belam ve kafirlerin küfürlerini hatalarını ve yanlışlarını burada anlatmam gerçekten konuyu çok uzatacaktır. İslam Devleti’nin yayınlarını takip eden bunların pisliklerini, küfürlerini, eşekliklerini ve sefihliğini görür. Yazı uzamasın diye onları burada zikretmeyeceğim. Çünkü hatalarını ve küfürlerini yazmak başlı başına bir kitabı doldurur.

 

Ebu Huzeyfe:

Yazıyı fazla uzatmamak adına sana da son olarak şu nasihatleri etmek istiyorum: Allah’a tevbe et ve içlerine girdiğin kâfir ve mürtedlerden uzak dur. İran’da, İngiltere’de ve Ürdün’de tağutların kucaklarına oturup milleti saptıran belamların fetvalarıyla ahiretini heba etme. Kâfirleri mazur görmen veya onlara rahmet kanadını germen, sana hiçbir fayda sağlamayacaktır. Bilakis kâfirler yine küfürlerine devam edecek ve sen de Müslümanları düşman edinmiş ve azabı hak etmiş olacaksın. Müslümanlar kendi aralarında rahmetli ve kâfirlere karşı şiddetlidirler. Şiddetini ve öfkeni Müslümanlara değil kâfirlere göster. Hilafet topraklarına gel, tevbe et ve Müslümanların halifesine biat et! Böylece biatsız bir şekilde cahiliye ölümü üzere de ölmemiş olursun! Tüm dünya kâfirlerinin üzerine üşüştüğü Müslümanların safında yer al, karşısında değil! Sen istediğin kadar kâfirlere şirin gözükmeye çalış yine de onlar senden asla razı olmayacaklardır. İslam Devleti’ne yaptığınız eleştiri ve kötülemeyi içlerinde bulunduğunuz kâfirlere yapsaydınız sizleri şuan çoktan infaz etmişlerdi. Bil ki; onlar sizleri sadece çıkarları için kullanıyorlar. Ve günü geldiğinde sizleri harcamaktan asla çekinmeyeceklerdir. Bil ki; Allah azze ve celle şirki ve müşrikleri, kâfiri ve mürtedleri affetmeyecektir. Allah’tan sana hidayet etmesini ve Müslümanların safına katılmayı nasip etmesini diliyorum.

Söylenecek çok söz var lakin yazıyı fazla uzatmak istemediğim için bu kadarıyla yetiniyorum.

Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.

Ebu Huzeyfe et Türki