'Özet'le Rojava'yı tasfiye derdi
Zeki AKIL yazdı —
8 Aralık 2025 Pazartesi - 08:00
- İmralı'daki görüşmenin 'özet' biçiminin, son yapılan MGK toplantısı kararlarından ve Colani hükümeti - Özerk Yönetim görüşmesinin ertelenmesinden bağımsız değildir.
- Görüşmenin güya 'özeti' olan sunum, aslında Suriye’de işgali meşrulaştırmaya, soykırımlara kapı aralamaya hizmet için öyle yoruma açık bir şekilde kaleme alındı.
Meclis Komisyonu, İmralı’ya gitti. Kendini geleceğin iktidar partisi olarak gören CHP, yanlış olan gitmeme kararını özellikle Kürtlere ve demokrasi güçlerine anlatmakta zorlanıyor. AKP iktidarı bu durumu kendi lehine bir pozisyon yaratmak ve Kürtlerle CHP arasında kurulmuş bulunan diyalog köprüsünü yıkmanın aracına dönüştürmek istiyor.
Sonuçta üç parti, İmralı’ya giderek Önder Apo ile görüştü. Görüşmenin tutanağı tutuldu. Görüşmeden hemen sonraki birkaç gün içinde Komisyon'un toplanarak görüşme tutanaklarını dinleyecekleri ya da varsa görüntülü kayıtlarını izleyecekleri sanılırken ileri bir tarihe ertelendi. Nihayetinde 4 Aralık'ta toplandı. Sadece Komisyon üyeleri ve bağlı bulundukları partiler değil, tüm Türkiye kamuoyu, Kürtler, Kürtler ile direkt bağlantılı siyasal güçler görüşme sonuçlarının ne olduğunu öğrenmek için beklerken büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Komisyon’da yapılan güya 'özet' mahiyetindeki aktarıma, DEM Parti itiraz etti. İtiraz gerekçesi olarak da “Barış ve Demokratik Toplum Süreci; kişisel yorumlara, dar siyasi hesaplara, bağlamından koparılmış cümleler üzerinden yürütülen polemiklere bırakılamayacak kadar ciddi ve tarihsel bir süreçtir. Biz, sürecin özüne, ruhuna ve toplumsal beklentiye uygun şekilde; nesnel, şeffaf ve bütünlüklü bir aktarım yapılması için ısrarcı olmaya devam edeceğiz” biçiminde özetlenebilecek uzun bir açıklamayla paylaşıldı. DEM Parti’nin heyette bulunan üyesinin de bu özetleme sürecinin dışında tutulduğu açıklamaya ekledi. Komisyon'da bulunan ama heyette yer almayan partiler de bu duruma itiraz etti. İmralı’da tutulan tutanağın tamamının aktarılmamasını eleştirdi. Hatta görüşmenin kamuoyu ile de paylaşılması gerektiği, birçok parti tarafından dile getirildi. Bu itiraz ve eleştirilere en pişkin yanıt, yine AKP cephesinden “o kadar merak ediyorsanız siz de İmralı’ya gitseydiniz” şeklinde bir ifadeyle geldi.
MGK kararlarından bağımsız değil
DEM Parti Sözcüsü, Önder Apo ile yapılan görüşmede en çok Suriye üzerinde durulduğunu belirterek, görüşmenin genel çerçevesini kamuoyu ile paylaştı. Komisyon üyelerinin yapmış olduğu bir görüşme, neden 'özet' adı altında bir sunumla çarpıtılmaya, farklı yorumlanmaya açık tutuluyor? Hem de özet çıkarılırken görüşmeye giden DEM Parti'li üye dahil edilmiyor? Görüşmeden sonra hemen yapılması gereken Komisyon toplantısı neden birkaç gün erteleniyor? Elbette bu soruların yanıtının hepsi AKP-MHP iktidarının her türden yoruma açık sözde özetinin içeriğinde yatıyor. Bu hazırlama biçiminin son yapılan MGK toplantısı kararlarından bağımsız olduğu elbette düşünülemez. Diğer yandan Şam’da Colani hükümeti ile planlanmış bulunan Özerk Yönetim ve Şam temsilcilerinin haftalar öncesi gerçekleştirilmesi gereken görüşmelerin ertelenmesinden de bağımsız değildir.
DEM Parti temsilcisinin aktarımlarına göre; Önder Apo, diğer konularda olduğu gibi Suriye konusunda da net yanıtlar vererek Suriye’nin demokratikleşmesi ile entegrasyon arasındaki bağlantıyı kurdu. Colani iktidarının katı faşist bir yönetim biçimine evrilmesi tehlikesinden bahsetti. Yani iktidarın, özellikle de Hakan Fidan, Yaşar Güler ve Şabani grubu tarafından sıkça dile getirilen "QSD silah bıraksın, Özerk Yönetim dağıtılsın" söylemi ile bu özetleme arasında bağ kurmadan doğru yorumlara ulaşmak da mümkün değildir.
Çetelerin silahsızlandırılmasından neden bahsedilmiyor?
Türk devleti tarafından işgal edilen Efrîn, Serêkaniyê, Girê Spî gibi yerlerde o bölgelerin sakinleri başta Kürtler olmak üzere evlerine dönemiyor. Sebep, İşgalci Türk devletine bağlı silahlı çete grupların ve DAİŞ türevi çetelerin varlığı. Dürziler ve Aleviler üzerine yapılan katliamların arkasında da bu güçler var. Bu güçler, aynı zamanda HTŞ bünyesinde faaliyetlerini yürütüyor. Katliamlar, talan, ırza geçme, hırsızlık ve insanlık dışı tüm uygulamalar, Şam'daki yönetime bağlı bu çeteler tarafından yapılıyor. Bu konuda uluslararası kuruluşların ve insan hakları örgütlerinin açık raporları da bulunuyor. Bugün bir milyona yakın nüfusuyla Hesekê şehri, yine bu HTŞ'ye bağlı güçler tarafından susuz bırakılıyor. Su kaynakları üzerine oturmuş bulunan bu gruplar, Hakan Fidan ve Yaşar Güler’in bizzat yönettiği gruplardır. Colani, “Efrîn’e dönüşler için olabilir ama orada tam hakimiyetimiz yok o nedenle güvence veremeyiz” diyor. Neden bu güvensizliği yaratan çetelerin silahsızlandırılmasından bahsedilmiyor. Suriye’nin şu ana kadar en istikrarlı bölgesi olan Kuzey ve Doğu Suriye, her türlü insanlık dışı saldırıya açık tutulmak için silahsızlandırılmak isteniyor.
Sorunun kaynağı Türk devletidir
Önderlik ile yapılan görüşmenin güya 'özeti' olan sunum, aslında Suriye’de işgali meşrulaştırmaya, soykırımlara kapı aralamaya hizmet için öyle yoruma açık şekilde kaleme alındı. O nedenle Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk bölgesi Suriye için bir sorun olarak değil, demokratik Suriye’nin ilham kaynağı ve pilot uygulama sahası olarak değerlendirilmelidir. Önder Apo, Özerk Yönetim temsilcileri ile direkt görüştürülerek bu konuda net çözümlere ulaşmalıdır. Şam yönetimi, Türk devleti ile değil, Özerk Yönetim ile görüşerek sorunlara çözüm aramalıdır. Böylesi bir sürecin yürütülebilmesi için de işgal bölgelerinin tümünden işgalciler ve çeteleri çekilmelidir. Suriye’nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün önündeki esas tehlike, Türk işgali ve çeteleridir. Katliamlardan ve insanlığa karşı işlenen suçlardan bunlar sorumludur. Eğer bugün Suriye’de bir sorundan bahsediliyorsa sorunun kaynağı TC devletidir. Çözümün önündeki temel engel de TC devletidir.
