JustPaste.it

a68475be939e0714784d4a45640f6b5a.jpg

Sürecin yeni aşamasında sorumluluk

Forum Haberleri —

4 Aralık 2025 Perşembe - 08:00

 

  • Süreçte artık yasal düzenleme aşamasındayız. Bu aşamada esas sorumluluk; yasama, yürütme, yargı ve diğer bileşenleriyle devletin üzerine düşüyor.

Türkiye Meclisi'nde kurulan Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun İmralı’ya gidip Rêber Apo ile görüşmesi, süreci yeni bir aşamaya taşıdı. Çok önemli bir eşik ve kendi içinde netleştirme özelliği taşıdığı için gidilip gidilmemesi bu kadar tartışıldı. Dolayısıyla bu eşiğin aşılmış olması çok önemlidir.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa Kürt siyasi iradesi, darağacından indirilip devlet ile muhataplık masasına taşınıyor. Komisyon'un İmralı’ya gidip bu görüşmeyi gerçekleştirmesi, bu bakımdan önemlidir. Tabii her şey bununla bitmiyor. Buna, sürecin yeni bir aşamaya taşınmasının başlangıç adımı diyebiliriz. Daha önümüzde kat etmemiz gereken çok engebeli bir yol var.

 

Bütünlüklü bir devlet aklı

Süreç konusunda içine girdiğimiz bu yeni aşama, yasal ve hukuksal düzenleme aşamasıdır. Bu aşamada esas sorumluluk; yasama, yürütme, yargı ve diğer bileşenleriyle devletin üzerine düşüyor. Yeni aşamayı başarıyla yürütmek ise siyaset üstü ve bütünlüklü bir devlet aklını esas almayı gerektiriyor, çünkü sürecin başarılı yürütülmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümüyle sonuçlanması, sadece Kürtlere kazandırmakla sınırlı kalmayacak, tüm Türkiye’ye kazandıracak. Sadece topluma kazandırmayacak, aynı zamanda devlete de kazandıracak. Kürt sorununu çözmüş, Kürtlerle demokratik ittifak ilişkisini yeniden tarihsel sosyoloji temeli üzerinden geliştirmiş bir Türkiye Cumhuriyeti, bölgenin en güçlü devleti haline gelir. Kimse, III. Dünya Savaşı koşullarında  bunun tersini düşünmek bile istemez. Dolayısıyla sürecin evrildiği bu yeni aşamaya daha büyük bir ciddiyetle yaklaşma ihtiyacı vardır.

 

Nasıl bir yasal düzenleme?

Yeni aşamada gündeme alınması düşünülen yasal düzenlemeler henüz somutlaşmadan önce bazı şeyleri söyleme ihtiyacı doğuyor. Her şeyden önce Rêber Apo’nun ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin, bu sürecin başarıya ulaştırılması konusunda çok net ve kararlı olduğu; üzerine düşeni yapmaya çalıştığı biliniyor. Rêber Apo'nun çağrısı üzerine PKK, 12. Kongresi'nin toplayıp kendini feshetti; Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı silahlı mücadeleyi durdurdu. Samimiyetini ve kararlılığını ortaya koymak için 11 Temmuz’da KCK Eşbaşkanı öncülüğünde sembolik silah yakma töreni düzenledi. Bakur’daki gerilla güçlerinden bir grubu 24 Ekim’de; çatışma riskini ortadan kaldırmak için Zap'ın kritik noktalarındaki birimleri 16 Kasım'ta çektiğini duyurdu. Bütün bunlar yapıldı fakat henüz devlet cephesi bu gelişmeleri yasal ve hukuksal bir hazırlıkla karşılamadı. Şimdi sürecin evrildiği yeni aşamada bunları gündeme almaları bekleniyor ama nasıl bir yasal düzenleme ortaya koyacakları burada önem kazanıyor.

 

Halk da kabul etmez

Öyle iktidar medyasının tartıştığı gibi bir “eve dönüş yasası” veya onun farklı bir versiyonu olmamalı. Kürt Özgürlük Hareketi içindeki hiçbir devrimcinin “eve dönme” gibi bireysel ve sıradan bir niyeti ve arzusu yok. Vakti zamanında bu tür bireysel istem ve arzularını aşarak devrim saflarına katıldılar. Kürt halkını, soykırım saldırılarından kurtarmak gibi son derece soylu bir amaca hizmet ettiler. Ybu şekilde anlamlandırıp soylu hedeflere bağlayan devrimcilere “evine dön, kendini yaşa” demek, büyük bir hakaret olur. Zaten bunu sadece Hareket'in içindekiler değil, halkımız da kabul etmez. Halkımız bu devrimcilerinden hesap sorar; “Niye gittiniz, niye geldiniz?”, “Bu devlet gasp ettiği hangi haklarımızı iade etti de kalkıp geldiniz?”, “Hani özgürlük ve demokrasi?”, “Özgürlüğün ve demokrasinin yasalarını sağladılar da mı geldiniz?” diye sorar.

 

Kapsamlı özgürlük yasaları

Çok açık ki; sürecin sağlıklı yürüyebilmesi ve çözümün gelişebilmesi için acilen özgürlük ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılmasına ihtiyaç var. Bu yasalar, başta Önder Apo olmak üzere Kürt Özgürlük Hareketi'nin yönetici-savaşçı ayrımı yapmadan tüm kadroları, soykırım saldırılarına maruz kaldığı için bir biçimde yurt dışına çıkıp yıllarca mültecilik koşullarında yaşamak zorunda bırakılan yurtseverleri, zindanlardaki binlerce tutsağı kapsamalı. Sürecin yeni aşamasında gerçek bir ilerleme ancak böyle sağlanabilir. Türkiye’ye dönüp serbestçe demokratik siyaset zemininde mücadele yürütme hakkının tanınması, elbette herkesi teşvik edecektir.