JustPaste.it
e8cf4fc7bf0d8ac1a309f07ec49f7036.jpg

ABD donanması Venezuella'da /foto:AFP

Trump, Latin Amerika’yı kuşatıyor

Dünya Haberleri —

9 Aralık 2025 Salı - 17:00

 

  • ABD, yeni Monroe Doktrini ile jeopolitik odak noktasını Amerika kıtasına kaydırıyor. Doktrinde göç akışını azaltmak, uyuşturucu kartellerini etkisiz hale getirmek ve Çin’in bölgede artan yatırımlarını engellemek için Latin Amerika hükümetlerine işbirliği baskısı yapılıyor.
  • Kübalı yazar José Martí'nin, “Bizim Amerika” kavramından ilham alan Venezuela hükümeti, Trump’ın artan baskılarına karşı küresel bir barış ve egemenlik hareketi örgütlemeye, 2026 yılı için eylem planı hazırlamaya çalışıyor.

11d60db1094f7bbaa2c3abaf31754675.png

TİJDA YAĞMUR

 

ABD Başkanı Donald Trump’ın “uyuşturucu kaçakçılarıyla mücadele” adı altında aylardır Venezuela’yı hedef alması, geçtiğimiz Cuma günü yayınladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi doktriniyle birlikte gerçek planının ne olduğuna dair ipuçları veriyor. Aslında Latin Amerika on yıllar boyunca ABD’nin “arka bahçesi” konumundaydı; ancak artık “ön bahçesi” oldu. Beyaz Saray’ın “Donroe Doktrini” (Monroe Doktrini) olarak tanımladığı yeni doktrin, ABD’nin jeopolitik odağını Avrupa ve Ortadoğu’nun aleyhine olacak şekilde Amerika kıtasına kaydırdığını gösteriyor. Venezuela etrafındaki askeri hareketlilik de bunu somut örneklerinden biri.

 

Latin Amerika, doktrinde ABD’nin ‘en ciddi sorunlarından bazılarının kaynağı’ olarak görülüyor ve şu konularda Washington'la işbirliği yapmaya zorlanıyor: Göçü önemli ölçüde azaltmak, uyuşturucu kartellerini ve uluslararası suçları etkisiz hale getirmek, Çin’in bölgede artan yatırımlarını engellemek.

 

Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde konuya ilişkin şunlar belirtiliyor: “Hükümetleri uyuşturucu teröristleri, karteller ve diğer uluslararası suç örgütlerine karşı bizimle işbirliği yapan bir Yarımküre istiyoruz. Düşmanca yabancı saldırılara veya önemli varlıkların yabancıların eline geçmesine maruz kalmayan ve kritik tedarik zincirlerini destekleyen bir yarımküre istiyoruz.”

 

Bu planın başarıya ulaşması için de asıl hedef şimdilik Venezuela. Çünkü bu ülkede ABD'nin çıkarlarını ilgilendiren tüm faktörler bir araya geliyor: Petrol, doğal gaz kaynakları, uluslararası suç örgütleri, kitlesel göç ve Çin ve Rusya ile ilişkileri güçlü olan Nicolás Maduro yönetimi.

 

İki ülke arasındaki gerilim, Trump’ın Karayipler'e deniz kuvvetleri konuşlandırmasıyla tırmanmıştı.  Trump, bu hafta ise şimdiye kadar yalnızca uyuşturucu kaçakçılığı iddia edilen teknelere yönelik saldırılara odaklanan, en az 87 kişinin ölümüne ve 22 geminin batmasına yol açan askeri saldırının "çok yakında" Venezuela topraklarında yeni bir aşamaya geçeceğini söyledi. Trump, Ocak ayında da Grönland'ı ilhak etmek ve Panama Kanalı'nın kontrolünü zorla geri almakla tehdit etti.

 

Washington Amerika Ofisi'nin (WOLA) And Dağları ve Uyuşturucu Politikası Direktörü John Walsh, “Son aylarda gördüğümüz her şey, bir tür 2.0 savaş gemisi diplomasisine işaret ediyor. Trump yönetiminin eskiden ‘yumuşak güç’ olarak adlandırdığımız şeyi anlamadığını ve var olan tek gücün zorlama gücü olduğunu ve insanları kendi tarafında olmaya zorlamanın tek yol olduğunu düşündüğünü anlamak için çok fazla düşünmenize gerek yok" diyor.

 

İşbirlikçilere ödüller

Söz konusu doktrin, Trump'ın müttefiklerine yardım etmek veya düşman olarak gördüğü kişilere zarar vermek için tereddüt etmeden müdahale ettiği bir politikayı yasal hale getiriyor. Ayrıca, ortak çıkarlar konusunda işbirliği yapmaya istekli olmaları koşuluyla farklı ülke liderleriyle pazarlık yapıyor. Örneğin; Oval Ofis'te El Salvadorlu Nayib Bukele ile görüştü ve Javier Milei rejimindeki Arjantin'i 20 milyar dolarlık bir paketle kurtardı, El Salvador, Arjantin ve Ekvador’un gümrük vergilerini düşürdü. Öte yandan, Bolivya'nın yeni sağcı başkanı Rodrigo Paz'a övgüler yağdırdı, sağcı aday Nasry Asfura'ya destek vererek Honduras'taki seçimleri altüst etti ve uyuşturucu kaçakçılığı suçundan ABD'de 45 yıl hapis cezasına çarptırılan Honduras'ın eski Devlet Başkanı Juan Orlando Hernandez’i affetti.

 

El Pais’e konuşan Şilili eski bakan ve Boston Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Jorge Heine, “Vassal devletler, Washington'un hedeflediği şey budur. Bunu da Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde açıkça belirtiyor. İdeolojik yakınlık paylaştığı ülkelerle ilişki kuracağını, diğerleriyle kurmayacağını söylüyor” diyor. Şili, ABD stratejisinin hedeflediği ülkelerden biri. 14 Aralık'ta yapılacak ikinci tur seçimlerde aşırı sağcı aday José Antonio Kart, anketlerde ilerici aday Jeanine Jara'yı geçiyor. Bu seçimlerin sonucu, bölgenin ideolojik dengesini bir şekilde değiştirebilir. Heine, diğer hususların yanı sıra Washington'un “bölgede altyapı inşa eden yabancı şirketleri dışarı çıkarmak için her türlü çabayı göstereceği”ni belirtiyor. Çinli şirketlerin Peru'daki Chancay Limanı’ndan Bogota'daki metro sistemine kadar her şeyi inşa etmesine işaret ediyor.  

 

‘Bizim Amerika’

Trump bir yandan Latin Amerika’yı etkisi altına alıp diğer yandan Çin’in bölgedeki etkisini azaltmaya çalışırken, Venezuela’da ABD’nin artan baskılarına yanıt olarak başkent Caracas'ta küresel bir barış ve egemenlik hareketi örgütlüyor. Bolivarcı hükümetin Dışişleri Bakanlığı, “Bizim Amerika'nın Egemenliği ve Barışı İçin Halklar Meclisi”ni topladı. Dün başlayan ve üç gün sürecek olan eylem, Trump’a açık destek veren siyasetçi María Corina Machado'ya Nobel Barış Ödülü'nün verilmesine de karşı çıkıyor. “Bizim Amerika” kavramı Kübalı yazar José Martí'ye dayanıyor. Martí bu terimle, Avrupa ve Kuzey Amerika'daki emperyalist güçlerden kültürel ve siyasi bağımsızlığın kurulmasını kastediyordu.

 

ABD’nin uyuşturucu ve aşırı göçle mücadele adı altında bölgeye yönelik saldırılarına karşı 2026 yılı için bir eylem planı hazırlanacak. Kolombiya'nın ilerici partisi Colombia Humana'nın üyesi Víctor Corredor, jW'ye verdiği demeçte, bu meclise uluslararası katılımın önemli olduğunu belirtti. “Halklar ve halk örgütleri Venezuela’ya destek vermeli. Böylece ABD imparatorluğuna bir darbe vurabiliriz” dedi ve “halkların kendi kaderini tayin etme hakkına saygıyı” talep ettiklerini ekledi.

 

Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın Kasım ayı sonunda Venezuela hava sahasını tek taraflı olarak kapattığını açıklaması nedeniyle, uluslararası delegelerin ülkeye girişi kolay olmayacak. Bu nedenle Venezuela kurumları, birkaç gündür uluslararası aktivistlerle birlikte olası alternatif seyahat seçenekleri organize etmeye çalışıyor. Caracas'a hizmet veren Simón Bolívar (Maiquetía) Havalimanı'nın web sitesinde yer alan güncel uçuş bilgilerine bakıldığında, uluslararası havayolu şirketleri ve uçuşların gerçekten de bulunmadığı görülüyor. Ancak Venezuela içindeki uçuşlar normal şekilde ve çok sayıda gerçekleştiriliyor.

 

Citgo vakası, ABD’nin uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleden ziyade Venezuela'nın doğal kaynakları ve varlıklarıyla daha fazla ilgilendiğini gösteriyor. Venezuela petrol şirketi PDVSA'nın en önemli uluslararası iştiraki ABD'de bulunuyor. ABD’de Delaware mahkemesi geçtiğimiz hafta, Venezuelalı petrol şirketi Citgo’nun milyarlarca dolarlık borcu olduğu gerekçesiyle ABD’de satışına izin verdi. Delaware Yargıcı Leonard Stark, Citgo’nun ana şirketinin, hedge fonu Elliott Investment Management’ın bir iştiraki olan Amber Energy’ye 5,9 milyar dolara satılmasını emretti. Citgo'nun piyasa değerinin 11 ila 13 milyar dolar arasında olduğu tahmin ediliyor.