JustPaste.it
a3f3f115df192aee029318ad469c6d32.jpg

Kadın eylemleri

Toplumsal değişim köklü bir dönüşüm gerektirir

Kadın Haberleri —

30 Kasım 2025 Pazar - 18:00

 

Sınır tanımayan direniş-7

 

  • Güney Kürdistan, Irak’ın politik ve hukuki yapısıyla bağlantılı olduğundan, kadınlar için şiddetsiz, istikrarlı ve güvenli bir toplumsal ortam yaratacak yeni bir ideolojik alternatif geliştirememiştir.
  • Kadınların özgürlük, farkındalık ve toplumsal sorumluluk bilincine ulaşması ve kendi öz kimliklerini tanımlamaları büyük önem taşır. Kadın hareketinin yönü bilimsel ve eleştirel bir kadın kuramına dayanmalıdır.

a147fe77495c061f948d54bcdefac30a.png

ŞÎRÎN TAHIR

 

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle, farklı ülkelerden kadınların deneyimlerini ve mücadele pratiklerini bir araya getirdiğimiz yazı dizisinin son bölümünde kadın hakları savunucusu Şîrîn Tahir ‘Toplumsal değişim köklü bir dönüşüm gerektirir’ başlık yazısıyla Irak ve Güney Kürdistanlı kadınların direnişini anlatıyor.

 

Geçen yüzyılda Irak ve bölgede yaşanan siyasi dönüşümler-kimlik krizi, otoriter sistemlerin dayatılması, sömürgecilik zihniyeti ve bölgesel iktidar ilişkileri nedeniyle-derin ve köklü sarsıntılara yol açtı. Bu süreçler, ırk ve ulus arasındaki ilişkilerin yeniden sorgulanmasını, toplumsal ve siyasal koşulların eleştirel biçimde değerlendirilmesini zorunlu kıldı. Kadınların deneyimleri ve karşılaştıkları engeller, söz konusu toplumsal-siyasal ortama dair daha keskin bir farkındalık yarattı; düşmanlara, iktidara ve ataerkil yapıya karşı daha güçlü bir hak bilincinin gelişmesine zemin hazırladı. Bu politik gelişmelerin okunması, devrimci ideolojilerden etkilenmiş ve onlar tarafından şekillendirilmiş bir arka plan sunuyor. Genel olarak toplumumuzda çok sayıda isyan yaşanmasına rağmen, birçok toplumsal ve siyasal alanda hâlâ istikrarlı bir dönüşüm sağlanamamıştır. Bölgedeki toplumsal yapı aşiret ilişkileri ve hizipçilik etkisinde kalmış, ataerkil ve erkek egemen güç yapıları hukukun ve toplumsal düzenin üzerinde yer almayı sürdürmüştür.

 

f90e2589a55b043251a0af38b1a53471.jpg

 

Çatışmaların yükünü onlar taşıyor

Güney Kürdistan’da ve Irak’ın genel karmaşık durumunda kadınlar, ulusal ve toplumsal baskıların ağırlığını taşımak zorunda kalmış; kadın hareketinin başlangıcı da ülkenin 20. yüzyıl başlarına kadar uzanmaktadır. Irak devletinin kuruluşundan sonra kadınların eğitim ve aydınlanma alanında rolü giderek artmış; Güney Kürdistan’da kadınların toplumsal ve siyasal rolleri uzun süre aile içinde, mirî sisteminin egemenliğinde ve yerel otoritelerin kontrolünde kalmıştır. O dönem kadınların konumunu anlamak için hukukun, hukuk felsefesinin, edebiyatın, okuryazarlığın ve siyasal bilinçlenmenin önemine özellikle vurgu yapmak gerekir. Bütün bu alanlar adalet, eşitlik ve özgürlüğü talep eden bir bilincin gelişmesinde önemli kapılar açmıştır.

 

Temsiliyeti sembolik kalıyor

Kadınların statüsünün yükselmesiyle birlikte, kadınların toplumsal ve siyasal mücadele içindeki rolünü daha gerçekçi şekilde okuyabilmek mümkün hale gelmiştir. Kurtuluş söyleminde ve siyasette kadınların rolü her ne kadar ikincilleştirilmiş ve geri plana itilmiş olsa da, birçok kadın ulusal ve sınıfsal mücadele içinde yer almış ve hakları için mücadele etmiştir. Ancak Irak’ın ataerkil toplumsal yapısı içinde kadınlar hukuki ve siyasi şiddetin de mağduru olmuştur. Anayasa ve temel yasaların birçok maddesi dini ve mezhebi metinlere dayanmakta, hukukçulardan çok din adamları tarafından yorumlanmakta ve uygulanmaktadır.

 

Dolayısıyla Irak’ın birçok uluslararası insan hakları sözleşmesine taraf olmasına rağmen, kadınların tüm hakları şer’î temeller üzerinden sınırlandırılmakta; toplumsal ve siyasal alanda cinsiyete dayalı eşitlik büyük ölçüde yok sayılmaktadır. Siyasi alanda da kadınların koşulları ağırdır; parlamentoda yer alan kadınların çoğu sembolik düzeyde temsil edilmekte, diğer kadınların büyük bir kısmı ise yoksulluk ve şiddetin ağır sonuçlarıyla yaşam mücadelesi vermektedir.

 

47845b1e0bdb32d41ab0a1eb5f67a1a8.jpg foto:AFP

 

Hukuk maddeleri dahi önyargılı

Irak’ta son yarım yüzyılda yaşanan savaşlar ve çatışmaların etkisi sürmektedir. Mezhep ve etnik gerilimler sürekli yeniden üretilmekte; örneğin Şengal’deki Êzîdî kadınlar, DAİŞ’in saldırısından sonra binlercesi kaçırılmış, ağır istismar ve köleliğe maruz bırakılmıştır. Hâlâ birçoğu radikal grupların elindedir. Bu durum kadın kimliğinin bölgede ne denli kırılgan ve hedef haline getirildiğini açıkça göstermektedir. 2000’li yıllardan sonra Güney Kurdistan’da kadın örgütlerinin ve STK’ların çalışmaları daha çok kadınların korunması, şiddete karşı durmaları ve hak taleplerini Hukuk Meclisine taşımaları üzerinde yoğunlaşmıştır. Birçok yasa tasarısının değiştirilmesi, insan hakları ve kadın haklarının güvence altına alınması için çaba gösterilmiştir. Ancak bu yasaların çoğu hâlâ dini ve mezhebi kaynaklara dayanmakta; örneğin “Aile Yasası” tamamen dini referanslıdır. Irak Ceza Kanunu ve bazı uluslararası hukuk maddeleri dahi kadınlara karşı önyargılıdır.

 

dc3e758303fc650fc0960afd18429842.jpg foto:AFP

 

Sorunlar çözümsüz bırakılmış

Sonuç olarak Irak ve özellikle Güney Kürdistan’daki toplumsal ve hukuksal durum, toplumun genel dini ve milliyetçi düşünce yapısıyla doğrudan ilişkilidir. Kadına yönelik şiddetin kaynaklarını anlamak için bu dini-milliyetçi zihniyeti incelemek gerekir; çünkü mevcut hukuk sistemi ve toplumsal normlar kadınları sistematik şekilde dezavantajlı kılmaktadır. Kadınların özgüven eksikliği, bilinçlenme süreçlerindeki engeller ve eğitimdeki yetersizlik, şiddetin yeniden üretilmesine yol açmakta; kadınların toplumsal konumlarını sağlamlaştırmasını zorlaştırmaktadır.

 

Kadınların özgürlük, farkındalık ve toplumsal sorumluluk bilincine ulaşması ve kendi öz kimliklerini tanımlamaları büyük önem taşır. Kadın mücadelesi için en temel amaçlardan biri budur; ancak kadın hareketinin yönü bilimsel ve eleştirel bir kadın kuramına dayanmalıdır.

 

Toplumsal değişim köklü bir dönüşüm gerektirir. Bunun için şu soruyu sürekli sormak gerekir: Toplumda kadın tüm şiddet biçimlerine maruz kalıyorsa, bu koşulları değiştirmek için hangi temel noktalara yoğunlaşmak gerekir? Bu sorunun cevabı şudur: Biz sömürgeci ve ataerkil bir toplumda yaşıyoruz; özellikle kadınlar bu sistem içinde bastırılmış ve kimlikleri tahrip edilmiştir. Cinsiyet, etnisite ve ulus ilişkileri iç içe geçmiş durumdadır. Siyasi yapı da bu düşünceyi yeniden üretmektedir. Kadının rolü çoğu zaman görmezden gelinmekte, kadın-erkek ilişkisi eşitlik temelinde ele alınmamaktadır. Ulusal mesele de tıpkı cinsiyet meselesi gibi karmaşık bir ideolojik arka plana sahiptir ve her üç mesele de (ulus, cinsiyet, sınıf) çözümsüz bırakılmıştır.

 

Irak toplumu uzun tarihi boyunca ataerkil bir toplum olmuştur. Siyasal sistemde değişimler yaşansa da istikrar sağlanamamış; Güney Kürdistan da Irak’ın politik ve hukuki yapısıyla bağlantılı olduğu için, Irak ve Kürdistan hiçbir zaman kadınlar için şiddetsiz, istikrarlı ve güvenli bir toplumsal ortam yaratacak yeni bir ideolojik alternatif geliştirememiştir.

 

https://www.ozgurpolitika.com/haberi-afganistanin-uyuyan-aslanlari-206773

https://justpaste.it/gophp