JustPaste.it

84ce0ad7da03b226a0d93cf79a2804c5.jpg

Anneler barışırsa

Veysi SARISÖZEN yazdı —

20 Ağustos 2025 Çarşamba - 09:00

 

  • Sürecin ruhunu profesyonel siyasetin taşlaşmış beyinlerinde değil, birbirine düşman taraflarda yer alan annelerin yüreklerinde taşıdığına inanmaktayım.

Bugün Türkiye Komünist Partisi tarafından yayınlanan “Asker ve gerilla annelerinin TBMM Komisyon toplantılarına katılmalarını selamlıyoruz” başlıklı bildiriyi olduğu gibi yayınlıyorum. Bildiri “TKP Merkez Organı Atılım’da” yayınlanmıştır.

 

Önce bu TKP’nin yakından tanıdığınız ve “komünist” adı altında “sosyal nasyonalist” çakma legal “TKP”yle uzak yakın ilgisi olmadığını söyleyeyim. Bildirisini okuyacağınız parti, 1920 yılında Mustafa Suphi tarafından kurulan, yıllarca Komünist Enternasyonal’in “Türkiye seksiyonu” olarak çalışmış, bugün de varlığını, hala ne yazık ki, gizlilik koşullarında sürdüren Türkiye Komünist Partisi’dir.

 

O halde okuyalım:

 

“Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin 18 Ağustos 2025 Tarihli Açıklaması

 

Asker ve gerilla annelerinin TBMM Komisyon toplantılarına katılmalarını selamlıyoruz

 

Türkiye Komünist Partisi, TBMM’nde kurulan Milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi Komisyonu’nun dördüncü ve beşinci toplantılarına, 41 yıl süren savaşta yaşamlarını kaybeden gerek TSK, gerek HPG-YJA Star mensuplarının ve gerekse bu yıllar boyunca savaş nedeniyle can veren sivillerin ailelerini, onların dernek ve kuruluşlarını dinlemek üzere çağırmış olmasını, şu ana kadar atılan en önemli adım olarak selamlar.

 

Bu adımla, savaşan tarafların yalnızca kendi kayıplarını “şehit” saydıkları ve bu nedenle karşı tarafa, “intikamcı” bir anlayışla yaklaştıkları düşmanlaşma dönemi, taraf aileler arasında başlayacak insani, vicdani ve barış amaçlı diyalogla yerini Türk ve Kürtler arasında kardeşleşme dönemine bırakma eşiğine gelmiş olacak.

TKP, partiler arasındaki siyasi uzlaşmaları Leninci devrim süreci öğretisi temelinde reddetmez. Sınıf işbirliğine varmayan ve devrimci süreçteki görevleri göz ardı etmeyen uzlaşmalar, sol sekterliğe karşı komünistler açısından devrimci-gerçekçiliğin gereği olarak kabul edilir. PKK kurucu Başkanı Abdullah Öcalan’ın Türk devletiyle güncel olarak yürüttüğü “demokratik uzlaşma” çabalarını TKP bu temelde onaylamaktadır.

 

Ancak bu türden siyasi güçler arasındaki uzlaşmalar ne denli haklı ve meşru olursa olsun, bu uzlaşmaların kalıcı barışa, demokrasiye yol açması ve işçi sınıfının sosyalizm uğrundaki mücadelesine elverişli koşullar yaratması, demokratik uzlaşmanın toplumsal karakter taşımasına bağlıdır. Devletler arasındaki uzlaşmalarda böyle bir toplumsallaşmanın yerine uluslararası hukuk, uzlaşmada varılan anlaşmaları garanti edecek olsa da ülke içinde yaşanan bir savaş sonucunda varılacak demokratik uzlaşma ancak o ülkede karşı karşıya gelen halkların barış iradesinde ortaklaşmaları gerçekleşmeden garanti altına alınamaz.

 

Yüz yıllık Kürt sorununda yaşanan çözümsüzlük, bu nedenle devlet güçleriyle Kürt halk güçleri arasındaki savaşlar iki halkın bilincinde, ruhsal durumunda tamiri çok zor yaralar açmıştır. Genellikle egemen devlet propagandasının Türk halkını kışkırtan, Kürt halkını aşağılayan psikolojik savaş yöntemi bin yıllık Türk-Kürt kardeşliğini yıkıma uğratmıştır.

 

Tamiri çok zor yaraları sağaltmanın ve yıkıma uğrayan kardeşliği yeniden canlandırmanın önündeki sosyal-psikolojik devasa engeller, siyasi partilerin uzlaşmalarıyla, tepeden ilan edilecek kararlarla aşılamaz. Bu engeller yüz yıllık isyanlar ve savaşlarda evlatlarını kaybeden Türk ve Kürt ailelerinin, en başta Kürt ve Türk annelerinin barışması ve helalleşmeleri yoluyla ve esas olarak bu yolla aşılabilir. Evlatları ölmeyen ve psikolojik savaş propagandasının etkisiyle birbirlerine düşmanlaşan Türk ve Kürt halklarının bilincindeki intikamcılık histerisi, evlatlarını kaybedenler barıştığı ve helalleştiği gün, sabun köpüğüne dönecek, yüzbinlerce can veren ve kolunu, bacağını, gözünü kaybedenlerin aileleri “biz acılarımızı kalbimize gömdük barıştık” dediği gün Türk ve Kürt halkları arasında işte o zaman kalıcı kardeşlik gerçek olacaktır.

 

Ve işte o zaman savaş ağaları, savaştan rant kazananlar, savaşı emperyalist amaçları için devam ettirmek isteyenler ne derlerse desinler, evlatlarını bu savaşlarda kaybetmeyenlerin evlatlarını kaybeden Türk ve Kürt annelerinin karşısında savaş kışkırtmaları hiç bir sonuç vermeyecektir.

 

TKP Merkez Komitesi, işte bu nedenle Kürt ve Türk şehit yakınlarını TBMM komisyonunda bir araya getirmiş olanları, TBMM Başkanı’nı, Komisyona katılan başta DEM Parti ve CHP’yi, tüm partileri selamlar, şehit ailelerinin ayrı toplantılarda dile getirecekleri barış ve kardeşlik taleplerini, bir sonraki toplantıda birlikte, ortak bir tutumla dile getirmeleri dileğiyle gerek gerilla, gerekse ordu saflarında şehit düşenlerin annelerinin ve yakınlarının acılarını saygıyla paylaşır.

 

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi

18 Ağustos 2025”

 

Bildirinin tamamı bu kadar.

 

Bu kısa ve özlü bildiride çok büyük tehlikelerle karşı karşıya olan “Barış ve Demokratik Toplum Süreci"nin en önemli “bileşeni” olan savaşta can vermiş asker ve gerilla anneleri, bu sürecin “toplumsallaşmasında” belirleyici etken olarak saptanmış.

 

TKP, sürecin ruhuna uygun bir üslupla kaleme alınan bildirisinde, “asker aileleri” ile “gerilla ailelerinin” ayrı toplantılarda değil, ortak barış ve demokrasi talebinde birleşerek aynı oturumda tüm siyasi partilere, iktidara ve devlete hitap etmesinin asıl sonuç alıcı adım olacağını isabetle vurgulamış.

 

Sürecin ruhunu profesyonel siyasetin taşlaşmış beyinlerinde değil, birbirine düşman taraflarda yer alan annelerin yüreklerinde taşıdığına inanmaktayım.

 

Bir an için Komisyon’un ortak toplantısında asker ve gerilla annelerinin birbirleriyle kucaklaştıklarını, helalleştiklerini gözümün önünde canlandırdığımda, DEM Parti ne yaparsa yapsın “Barış ve Demokratik Toplum” hedefinde birleştiremeyeceği kişilerin, profesyonel siyasetçilik yılları tarafından kaskatı kesilmiş kalplerindeki son vicdan zerresini canlandıracağını kuvvetle tahmin edebiliyorum.

 

Kürt annelerinin en ağır şartlarda “barış” diyerek beyaz tülbentlerini savaşanların arasına attığına şahit olmuş bir kardeşiniz olarak, asker annelerine kadın olmanın bağışlayıcı coşkusuyla sarılacağından şüphem yok. Kaygım, asker ailelerinin arasında yer alan kimisi asker babası, kimisi devlet görevlisi, çoğu emekli erkek subayların varlığından dolayıdır.

 

Barış olacaksa "kadınların barışı" olacaktır.

 

TKP’li yoldaşların bildirisini böyle yorumluyorum.