Benzersiz tür
Arif ALTAN Haberleri —
4 Aralık 2025 Perşembe - 08:20
- Ahaliden hallice ortalama ırkçı, baş tacımız. Mesele sol, sosyalist, demokrat, muhalif, mütefekkir, müfessir, hal bilir, hak bilir ırkçımız. Büyük hassaslığı, kırılganlığı, yok saydığı Kürt gerçeği olan seçkin azınlığımız.
Küçümsenecek gibi değil, muazzam bir psikolojik yetenek. Başkasını inandırabiliyor, peşinden sürükleyebiliyor. Bir yalan uyduruyor, buna herkesten önce kendini inandırabiliyor. Gücü oradan. Refleksif bir mekanizma diye düşünülebilir ama ilgisi yok. Bir tür ruhsal otoyönetim mi? Belki. Bir öz-aldatma tekniği mi? Olası. Kurgulanmış bir benlik sonuçta. Etkisi ağır, bir ucuz dopamin gerekli. Bir şekilde ayakta kalabilmek için. Som nefret ideolojisi sanılıyor, bir çeşit uyuşturucu benlik rehabilitasyonu. Doğru, kırılgan ve güvensiz, ruhun çatlaklıklarından dışa sızan bir saldırganlık. Diğer kusurları da kapsayan haşarı bir tür kötülük kurgusu. Şeytani kıvraklıkla destekli. Bir cambaz, bir gözbağcı, fena bir yalancı ama bir o kadar da tedbirli. Gerçekle vakitsiz bir çarpışmada hiçliğinin derinliklerine düşmemek için asılacağı birkaç tutacak, yaslanacağı en az birkaç payanda. Pervasızlık, yalanın çapı büyüklüğünce. Yalanın büyüklüğü, ihtiyaç derinliğince.
Kolay bir iyileşme yöntemi yok, en kestirme sanılan yol, en irisinden bir yalan. Bir üstünlük halüsinasyonu. Kimlikten önce bir varoluş biçimi. Başarısızlıklar, korkular, kıskançlıklar doğal tetikleyiciler… eh, elbette! Bilinçaltı dengesizlikler, aşağılık duygusu, kompleks bozukluklar, panik ataklar… Ne demek, muhakkak! Zinde gösterir genel bir destekleyici olarak örtünecek bir tümel kibir. Amenna! Pervasızlığı artırıcı olarak çarpıtma ile maksimize edilecek haz. Kesinlikle. Haz, bir değer artırıcı. Başkasını değersizleştiren yönelimin büyüklüğü, kendi değer artışı. Gerçekle oynama cüreti hazzın dozuyla ilgili. Ne kadar haz, o kadar aşağılama. Ötesi, asla kapanmayan zarar.
Kurbanını, kurbandan çok sever
Belirgin hatlı, genel ırkçı psikolojisi değil. Spesifik, fazla yerel, fazla bulanık, fazla elastik, fazla sığ, fazla uçucu. Bir şeye benzememesi, bir kalıba, bir biçime dökülememesi ondan. Bir örnekleme yetersizliği, bir kıyaslama eksikliği. Tamam, paranoyak ve kompulsif. Kusurlarını yansıttığı zayıf düşman, mitik düzey abartıları, şeytanlaştırmaları, kahramanlığı için gerekli. Çaresizlik, ama üstünlük fantezisi. Akım ile gerilim arasındaki açının sıfırlanması. Bir dengeleme, bir telafi etme, bir klinik kompansasyon. Defansif ve muharip. Tamam, bunlar muadilleriyle benzerlikleri. Ama demokrat olduğuna da inanır, sol olduğuna da, entelektüel olduğuna da, şair ve hatip olduğuna da, devrimci olduğuna da. İnsan sever bir zarafet yetmez. Kurbanını, kurbandan çok sever. Düşüncelilik yetmez, merhamet suretinde yeryüzüne indiğine, ayet, sure, kitap kefil. Irkçımız böyle bir dinginlik, böyle bir düşsellik, böyle bir düşünsellik, böyle bir limitsizlik.
Kuruluştan kalma bir zehirli tortu
Kişisel bir palavra, sarındığı kolektif bir illüzyon. Ama hangisi buna noksan düşer ki? Bakışımız sisli, göz merceğimiz çatlak. Manzara net halbuki. Bizim ırkçı, gerçekte başka bir dünyadan. Boşun boşa tutunması, boşluğun boşluğu doldurması. Çoğunluk statüsünde bir konfor alanı dikiti… İyi de muadilleri de öyle. Bir farkı olmalı, bir artısı, bir uzantısı, bir çıkıntısı, fazladan bir kabarcığı. Komşusundakinde de, gezegenindekinde de bir haktı, ırkçılık her birinin ulusal refleks tadı, tonu. Öyleyse, illaki bir fazlası olmalı. Benzerine benzersiz, kusurlarına kusursuz, eksiğine mükemmel, boşluğuna dolu bir şeyler. Devletçi ama devletin henüz hiç döndüremediği bir dil, zalimce ama zalimin henüz kurgulayamadığı, toparlayamadığı bir zihin. Nefretin “milli hassasiyet” vurgusu belki, ama o da özgünlüğe duyarsız, nicelik ve değer ilişkisini göstermeye takatsiz bir eski, bir ilkel ölçüm yetersizliği.
Kuruluştan kalma bir zehirli tortu. Hamalı ve zengini. Çoğunluğun omuz verdiği, sırtladığı, sırtından indirmediği. Pervasızlığı bir yığın gücü, bir yasa kayırmacılığı. Bir kurucu yalan mirasçılığı. Uydurulmuş bir destan anlatıcısı. Fırsat ve hileye denk getirilmiş bir köpüksü ulus inşa amelesi. Ruhunda, karanlığı ışık gibi dolaştıranı. Kötülük, üreme alanı… Ama tüm bunlar, batık adalardakilerde, kayıp kıtalardakilerde bile bulunanlar. Dikkate değer bir hususiyet, kıymetlendirmeye yeter bir meziyet farz. Övülesi bir spesifik patoloji! Üstünlük iddiasını bile küçümseyecek, aşağılayacak bir inkâr mekanizması. Benzersiz dramıyla devletin devamı, ruhu, işitilmemiş yalan ısrarı.
İnkârın devletleştirilmiş formu
Ahaliden hallice ortalama ırkçı, baş tacımız. Mesele sol, sosyalist, demokrat, muhalif, mütefekkir, müfessir, hal bilir, hak bilir ırkçımız. Büyük hassaslığı, kırılganlığı, yok saydığı Kürt gerçeği olan seçkin azınlığımız. Zehrini bal niyetine içiren hekimimiz. Düşmanlığını dostluğuna sindirdiğimiz. Gürültüsü, korkusunun hacmiyle orantılı kutlu ilimcilerimiz. Ruhunu temsil ettiği gövdeden azıcık ötelenmiş, sıhhat niyetine azıcık dinlendirilmiş naif müezzinlerimiz. Bıçağın damarı yeniden kesişini, sabırsızlıkla bekleyenimiz.
Velhasıl bir benzeri yok, muadili görülmüş değil. İnkârın devletleştirilmiş formu. Ruhani ırkçılığı, bir yan ürün değil, kurucu harcı, narsistik kırılganlığın en tuhaf formu. Bir boşluk, boşunalık fenomeni. Kürt, kurmaya çalıştığı yüz yıllık homojenliğin büyük istisnası. Kıvranışları, ateş gören kaskatı buz kütlesinin sancısı. Ufalır, durmadan ufalır. Yalanı gibi rahatsızlığı da baki. Hasta, çok hasta. Hastalığı, psikolojik rahatlığı. Gerçekte imkânsız bir tür. Kötülüğü, zalimliği, karakter özelliğinden sistem davranışına yükselten kendine özgü haysiyetsizliği olağanüstü. Gerzek yayılışı, bir yandan tarihsel aklanma ihtiyacı, öte yandan tutmayan kimlik kurgusuna dayalı güncel çıkarlarının baştan çıkarıcılığı.
Mesele eşsiz yalancılığı, görülmemiş ahlaksızlığı. Yoksa hakça çözüm, muhataplık da gerektirmezdi. Gasp ettiğini bir taşa yazıp çekilmek bile yeterli olurdu. Dert, doğrulukla muhataplık birleştiğinde yalanın çırılçıplak ortada kalışı. O yüzden kendi palavra örülü tarihinin kara deliklerinde şuursuzca dolaştığı bugünlerde her zamankinden daha vahşi, daha paranoyak, daha saldırgan. Hakikati de psikolojik çöküşü de bastıran yalan ve inkâr, ontolojik oksijeniydi. Nefessiz kalışı, her yanı umutsuzca, çıldırasıya tırmalayışı o yüzden.
