JustPaste.it

7476a40c5d841f9fef03237471c7a32c.jpg

Hakan Fidan'ın Die Welt’e anlatabildikleri

Cafer TAR yazdı —

8 Aralık 2025 Pazartesi - 09:30

 

  • Güvenlik kaygılarıyla meşgul bir Avrupa‘nın demokrasi ve insan hakları başlıklarında ısrarcı olmayacağını düşünen Türkiye yönetimi, eski defterleri yeniden masaya getirmek istiyor.

Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçen hafta Almanya'nın önemli gazetelerinden 'Die Welt’e konuştu; yazı toplamda ilginçti, her ne kadar yazının bir kısmı klasik, hiçbir şey söylememe üzerine kurulu olsa da satır aralarında Türk dış politikasının sıkışmışlığını ele veren çok sayıda veri vardı.

 

Türk devletinin, Osmanlı‘dan beri en önemli korkusu Ruslardır; günümüzde Türkiye‘nin en popüler tarihçisi İlber Ortaylı da dahil bir çok tarihçi Osmanlı devletinin yıkılmasında ve sürekli toprak kaybında dönemin Rus İmparatorluğu’nun çok büyük payı olduğunu ifade ediyor. İngiltere‘nin 18. yüzyılda sürdürdüğü Osmanlı‘yı ayakta tutarak sömürgelere giden güzergahı güvenceye alma siyaseti olmasaydı Rusya, Osmanlı devletini çok önceden tasfiye ederdi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun da Osmanlı’yı tasfiye etmesini, yine İngiltere aynı kaygılarla engelledi.

 

Türkiye şimdi de en çok Rusya‘dan korkuyor; biliyorsunuz Suriye‘de uçak düşürme olayından sonra kısa bir süre üst perdeden açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi daha sonra Putin‘e önce özür mektubu gönderdi, arkasından da Putin‘i ziyarete gitti. Dikkatli okuyucularımız mutlaka hatırlayacaklardır; Putin, Erdoğan‘ı uzun bir süre kapıda bekletti. Aslında bunun diplomatik dilde neye denk düştüğünü herkes biliyor; daha sonra yine 34 Türk askerinin Suriye‘de öldürülmesi ve Libya‘da Türk askeri üslerine yapılan saldırılara Türk yetkililerin sessiz kalması, Türkiye-Rusya ilişkilerindeki dengesizliği göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır.

 

Türkiye'nin isteyeceği en son şey

Türk-Rus ilişkilerinde son 10 yılda yaşanan gerilimleri, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da söz konusu röportajda ifade etmek zorunda kaldı fakat orada aslında bir itiraf da var. Hakan Fidan, her ne olursa olsun Türkiye‘nin Rusya ile uzun vadeli bir gerilimi kaldıramayacağını ifade ediyor. Türkiye‘nin buna gücü yok; Rusya ile açıktan çatışmaya dönüşecek bir gerilimi kaldıramaz. Bu, Türkiye‘yi yönetenlerin en son isteyeceği şey olacaktır. Avrupa, Rusya‘ya güvenmiyor ve bunu açıkça ilan da ediyor fakat Putin ile Erdoğan arasında sözüm ona var olduğu varsayılan iyi ilişkilere rağmen Hakan Fidan‘ın açıklamalarından Türkiye‘nin de Ruslara güvenmediğini anlıyoruz. Gerçekten de Putin, Ukrayna‘ya saldırı başlatmadan önce defalarca Ukrayna‘ya saldırmayacağını söylemişti fakat buna rağmen saldırdı ve dört yıldır Ukrayna‘da sert bir savaş yaşanıyor. Bağımsız gözlemciler, Ukraynalı can kayıplarının bir milyondan fazla olduğunu söylüyor.

 

Hakan Fidan, röportajın bir yerinde “Suriye ve Libya gibi birçok çatışmada Rusya ile doğrudan karşı karşıya geldik bu açıdan, biz de Avrupa ülkeleriyle birçok benzer deneyim yaşıyoruz“ diyor. Hemen ardından Rusya ile diyaloğu hiçbir zaman kesmediklerini veya daha doğru bir ifadeyle kesemediklerini itiraf ediyor.

 

Rusya korkusunun yaknılaştırıcılığı

Eskiden Türkiye ve bütün Avrupa‘yı bir araya getiren en temel dinamik, Sovyetler Birliği‘nin varlığıydı; şimdi ise Rusya ve başta Çin olmak üzere diğer müttefiklerinin ortaya koydukları sert tutumdur. Batı‘nın Soğuk Savaş‘tan hemen sonra ortaya koyduğu dünyanın tek hakimi ve Soğuk Savaş’ın galibi olma kibri günümüzde yeniden kendini nasıl kuruyacağı endişesine dönüştü. Birinci Dünya Savaşı sonrasında benzer bir durum yaşanmıştı; ilk savaşın galibi olan Fransa gibi ülkeler bir kaç yıl Almanya‘ya karşı kendi başkentlerini bile koruyamamıştı. Şimdi aynı kaygıyı Rusya karşısında bütün Avrupa‘nın yaşadığını görüyoruz. NATO artık eski gücünde değil. ABD, NATO konusunda çok ikircikli bir pozisyonda duruyor. NATO‘nun 5.Maddesi’nin ABD tarafından gerçekten uygulanıp uygulanmayacağı konusunda kimse o kadar emin değil. Avrupa‘da ortaya çıkacak olası bir savaş konusunda ABD‘nin ne kadar istekli olacağını, ABD‘nin doğrudan olası bir yıkım savaşına müttefiklerinin yanında katılıp katılmayacağını kimse bilmiyor.

 

İşte Rusya konusundaki ortak kaygılar, günümüzdeki başta Almanya-Türkiye, hatta bütün Avrupa-Türkiye arasında başlayan yakınlaşma sürecinin en temel dinamiğidir. Avrupa‘da hiçbir devlet, ne olursa olsun herhangi bir devletin Rusya‘nın yanında yer almasını istemiyor. Yakın zamanda Türkiye‘nin yeniden F-35 savaş uçakları alım projesine dahil edilmesinden bahsedilmesi, İngiltere‘nin Eurofigter satışına onay vermesi, Almanya‘nın çekincelerini yumuşatması tamamen bununla ilgilidir. Her geçen gün artan Rusya korkusu tarafları bir birine yakınlaştırıyor.

 

Türk tarafının AB işgüzarlığı

İşte Hakan Fidan ve ekibi, bu konjonktürü bir tür fırsata çevirmek istiyor. Şu aralar çok yoğun güvenlik kaygıları ile meşgul bir Avrupa‘nın demokrasi ve insan hakları gibi konularda çok ısrarcı olmayacağını düşünen Türkiye yönetimi, eski defterleri yeniden masaya getirmek istiyor. AKP-MHP yönetimi, Avrupa‘ya "Eğer bizimle birlikte Rusya‘ya karşı bir blok oluşturulacaksa bu sadece güvenlik alanı ile sınırlı kalmamalı, bizi AB‘ye de almalısınız“ diyor. Bence işler bu noktaya kadar gitmeyecek fakat Türkiye, bu noktada AB‘den önemli güvenceler alacak gibi gözüküyor.