JustPaste.it
ccacffb33610c6a9206bc98cbd4f16a9.png

Faik Özgür Erol/foto: Uğurcan Boztaş/MA

Sıra kuşun diğer kanadında

Dosya Haberleri —

30 Kasım 2025 Pazar - 20:00

 

İmralı Heyeti üyesi avukat Faik Özgür Erol ile Meclis Komisyonu'nun İmralı görüşmesini ve olası sonuçlarını konuştuk:

 

  • Bu ziyaret için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulduğu 1920'den bu yana özellikle Kürt meselesinde atmış olduğu en cesur adım diyebiliriz. Sürecin sonuç alıcı olması açısından Sayın Öcalan'ın bu süreçteki fikirlerinin birinci elden dinlenmesi tarihsel önemde oldu. 
  • Son görüşmede Sayın Öcalan bazı örnekler verdi. Örneğin komisyonda bir barış annesi Kürtçe konuşmaya çalıştı ancak Kürtçe konuşması engellendi. Meclis Başkanı Kürtçeye karşı değilim ama yasal değil dedi. Bahsettiğimiz yasallık olgusu tam olarak budur.
  • Devlet Bahçeli'nin “Kuşun bir kanadını oluşturmak” tanımlaması oldu. E şimdi kuşun diğer kanadının oluşturulması ve Sayın Öcalan'ın uygun olanaklara sahip olması gerekir. Sayın Öcalan'ın 'Umut İlkesi' dediği düzenlemelerin hayata geçmesi önemli merhale olacaktır. 

df14cbff5259fa696df29b44c7415d5a.png

GÜLCAN DERELİ

 

Kürt sorununun çözümü ve demokratik toplum hedefiyle bir yılı aşkın süre önce başlayan süreçte tarihi gelişmeler yaşanıyor. Meclis Komisyonu'nun İmralı'ya giderek Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmesi, kritik bir eşiğin aşılmış olabileceğini gösteriyor. Kamuoyunda uzun süredir tartışılan görüşmenin nihayet gerçekleşmesi, gözleri bundan sonra atılacak adımlara çevirdi. Yüzyılı geride bırakan cumhuriyetin çehresini değiştirmeye aday bu sürecin nihai hedefi demokratik cumhuriyet olarak tarif ediliyor. Peki bundan sonra ne olacak? Hangi adımlar atılacak veya atılmalı? 50 yıllık savaş yaraları nasıl sarılacak? Kürt meselesinin çözülmesi Türkiye'ye nasıl yansıyacak? İmralı Heyeti üyesi ve Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol ile konuştuk. Sayın Öcalan'la sık sık görüşen Erol, son komisyon görüşmesinin önemini ve Sayın Öcalan'ın değerlendirmelerine dair izlenimlerini bizimle paylaştı.   

 

Sayın Faik Özgür Erol'a öncelikle Meclis Komisyonu'nun Sayın Öcalan'la görüşmesinin anlamını sormak istiyorum. Çünkü çatışmanın sürdüğü çok yakın bir döneme kadar böyle bir gelişmeyi beklemek hayaldi. Pek çok ezberi bozan bu süreç için kritik bir eşik aşıldı mı acaba? Ne anlama geliyor görüşme?

Meclis Komisyonu’nun kuruluş mantığı, esasen barış ve demokratik toplum sürecinin gelişimine dair hem toplumsal bir mutabakatı ortaya çıkarmak hem de bu sürecin gerektirdiği yasaların, hukuki düzenlemelerin tartışmasını ve raporlanmasını sağlamaktı. Bu iki misyon doğrultusunda kurulan bir komisyonun yaptığı dinleme faaliyetlerini hepimiz izledik. Gerekli ve önemli dinlemelerdi. Bu dinlemeler kapsamında Sayın Öcalan'ın da dinlenmesi şarttı. Bu çok önemliydi. Dolayısıyla bu ziyaretin gerçekleşmesi bu sürecin önemli bir merhalesini oluşturuyor.

 

Ben bunun önemini şöyle ifade etmek isterim; bu ziyaret için Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulduğu 1920'den bu yana özellikle Kürt meselesinde atmış olduğu en cesur adwım diyebiliriz. Çünkü Sayın Öcalan bu süreci bundan yaklaşık bir yıl önce -tek taraflı bir inisiyatifle- ve bir iyi niyet iradesiyle ortaya çıkarmıştı. Aralık 2024'te başlayan heyet ziyaretlerinde yaklaşık üç ziyaret planladı ve üçüncü ziyarette işte bütün kamuoyuna 27 Şubat'ta yansıyan Demokratik Toplum ve Barış açıklamasını yapmıştı. Devam eden süreçte hem kongrenin düzenlenmesi, hem fesih kararı, hem silah bırakmaya dönük kararların alınması tümüyle Sayın Öcalan'ın inisiyatifiyle geliştirilen süreçlerdi. Ve bunlar yaklaşık 50 yıllık bir çatışma ve isyan sürecinin sonuçlandırılmasına, demokratik siyasete, Kürt meselesinin demokratik siyaset zeminine evrilmesine dönük önemli süreçlerdi. Bu süreçlerin devamında kurulmuş olan Meclis Komisyonu'nun elbette ki bu süreçlerin öncülüğünü yapan Sayın Öcalan'ı dinlememesi beklenemezdi. Sonuç alıcı olması açısından O'nun bu süreçteki fikirlerini, görüşlerini, kanaatlerini birinci elden dinlemeleri bu açıdan tarihsel önemdedir.

 

796a044578b13fa0367b7d255e4124ae.jpg

 

Kamuoyunda komisyonun Sayın Öcalan'la görüşmesi konusu uzun bir süre tartışıldı. Destekleyenler, karşı çıkanlar oldu. Sonuçta Sayın Öcalan'la Meclis Komisyonu'nun görüşmesi eğilimi baskın geldi ve görüşme gerçekleşti. Merak edilen konuların başında bundan sonra ne olacağı geliyor. Sayın Erol bundan sonra ne olacak?

Şimdi önümüzde Meclis Komisyonu’nun artık dinlemeleri tamamladığı bu aşamada sürecin yasal gerekliliklerine, hukuk gerekliliklerine ilişkin bir rapor hazırlama dönemi var. Bu raporda özellikle komisyon, geçiş dönemi ya da ara dönem diye tabir ettiğimiz bu dönemin hangi hukuksal düzenlemelerle geliştirilebileceğine ilişkin görüşlerini ortaya çıkaracak. Elbette ara dönem düzenlemeleriyle birlikte demokratikleşmeye dönük düzenlemelerin, yasaların hazırlanmasına ilişkin de açıkçası komisyondan bir beklenti var. Şimdi şu yasa olmalı ya da bu yasa olmalı tartışmasından önce Sayın Öcalan’ın bu meseleye yaklaşımındaki stratejik ilkeyi belirginleştirmekte fayda var.

 

Peki nedir bu stratejik ilke? Kürt sorununun çözümü için kurulan bir komisyonun Kürtçe konuşan Barış Annesi'ni dinlememesi ve Kürtçeyi engellemesi ne anlama geliyor? Komisyon kuruluş gerekçesiyle çelişmiyor mu? Erol, bu çelişkiyi ve Sayın Öcalan'ın çerçevesini çizdiği stratejik ilkeyi şöyle açımlıyor... 

Sayın Öcalan Kürt olgusuna ve isyanına dayatılan hukuk dışılıktan hukuksal dahiliyete geçişi esas aldığını ifade ediyor ve hepimizin buna odaklanmamız gerektiğini ifade ediyor. Şimdi isyan zaten yasa dışıdır. Bu süreç elbette isyanın da yasallık kapsamına alınmasını içerecek düzenlemeler barındırmalıdır. Fakat bunun yanı sıra Türkiye'deki yasal ve siyasal düzlemde Kürt olgusunun da objektif olarak yasallığın dışında tutulduğunu belirtmemiz gerekir. Sayın Öcalan bunun tespitini yapıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana buna ilişkin çokça örnek verebiliriz. Fakat şöyle bir durum ortaya çıktı. Kürt olgusu inkar edildiğinde Kürt gerçekliğinin ortadan kalkacağına dair öngörü Kürt gerçekliğinde tutmadı ve Kürt olgusu kendisini yakıcı bir biçimde dayattı.

 

Geldiğimiz noktada belirli bir toplumsal grubun yasallık içerisine alınmamasının sancılarını Türkiye'de bir bütün olarak sistem sorunu şeklinde yaşadık. Son görüşmede Sayın Öcalan buna ilişkin bazı örnekler verdi. Örneğin bizzat bu sorunun çözümü için toplanan komisyonda ilk dinlemelerde bir barış annesi Kürtçe konuşmaya çalışmıştı ve onun Kürtçe konuşmasına Meclis Başkanı tarafından izin verilmemişti. Ve daha sonrasında Meclis Başkanı yaptığı açıklamada işte Kürtçeye karşı olmadığını söyledi. Hatta kendisi de Kürtçe bazı cümleler sarf ederek kullandı, değil mi? Şimdi Kürtçeye karşı değilim ama yasal değil. Buradaki kritik mesele budur. Kürtçeye karşı olmayabilirsiniz fakat Kürtçenin Meclis’te, Kürt sorununun çözümünün istendiği bir platformda konuşulmasına yasal değil diyerek karşı çıkabilirsiniz. Bahsettiğimiz yasallık olgusu tam olarak budur.

 

3fe5bc61aad286758380fca15802ff61.png

 

Buna pek çok örnek verebiliriz. İşte cezaevlerinde 30 yılını doldurmuş çok sayıda mahpus var. Bunların örneğin infazları üçer ay, altışar ay, birer yıl, rahat rahat uzatılabiliyor. Bunun herhangi bir denetimi, herhangi bir kısıtlaması yok. Herhangi bir savcılık ya da bir cezaevi müdürlüğünün, bir kurulun kararıyla 1 yıl daha, 2 yıl daha cezaevinde kalabiliyorsunuz. Neden? Çünkü bunun hukuku yok. Belirginleştirilmemiş ya da bir kentte yaklaşık on yıl boyunca düzenli olarak üç ayda bir, altı ayda bir bütün toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasaklanabiliyor. Ve bu sistematik olarak sürekli olarak devam edebiliyor. Esasen Kürtlerin Türkiye'de yasal alan dışında bırakılmış olması aynı zamanda Türkiye'de belirgin bir norm dışı alan ortaya çıkarttı. Ve bir yerde norm dışı bir alan oluşturulursa orada her zaman norm dışı güçler de ortaya çıkar.

 

Şu anlamda söylüyorum. Kürtlerin yasallık dahiline alınması Türkiye'de Kürtler üzerinden geliştirilen norm dışı alanın ve norm dışı güçlerin de ortadan kalkması anlamına gelir. Yani bir bütün olarak Kürtlerle birlikte Türkiye'deki bütün toplumsal kesimler bir norm devletinde buluşabilir diyelim. Dolayısıyla Kürt sorununun tarihi biraz da Türkiye'de norm dışılığın tarihidir. Bu yüzden mesele bir yasaya, bir af düzenlemesine ya da bir al-ver meselesine indirgenemez. Mesele Kürtlerin yasallığa geçişi meselesidir.

 

9cf633d6abdca892d5e8ce8c5129de12.jpg

 

"Cumhuriyetin Kürtleri hukuki kapsamına alması"... İmralı'dan kamuoyuna yansıyan değerlendirmelerin odağında bu tespit yatıyor sanki. Erol'a, Sayın Öcalan'ın stratejik ilke olarak Kürtleri cumhuriyetin yasal çerçevesine almayı ve buradan cumhuriyetin demokratikleşmesini mi amaçladığını soruyorum. 

Sayın Öcalan'ın ısrarla “Kürtleri hukuk kapısından Cumhuriyet’e dahil etmeye çalışıyorum” demesinin asıl vurgusu budur ve bu bütünsel bir olgudur. Bununla birlikte elbette sürecin öncelikli olarak gereksindiği yasal düzenlemeler var. Bu yasal düzenlemelerin önemli bir kısmı özellikle Kürt isyanının yasallığa dahil edilmesi sürecidir, buna işte dar anlamda entegrasyon yasaları da diyebiliriz. Bir ara dönem yasası, bir geçiş dönemi yasası bunun için gereklidir. Bununla birlikte yine özgürlük yasaları diyebileceğimiz demokratik siyasete katılımın da demokratik siyaset alanının da önünü açacak demokratikleşmeye dair yasal düzenlemelere ilişkin komisyonun önerilerde bulunması beklenir. Fakat hiç yasal düzenlemeleri beklemeksizin sadece idari düzenlemelerle, idari kararlarla düzeltilebilecek birçok husus da var. Örneğin cezaevlerindeki hasta tutukluların durumu, uygulanmayan yasalar, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları. Kayyum meselesi. Bunların tümü herhangi bir yasa değişikliği beklemeksizin idari kararlarla düzeltilebilecek hususlardır.

 

Sayın Öcalan'ın Meclis Komisyonu'na yaptığı değerlendirmeler henüz kamuoyuna yansımadı. Sayın Öcalan'ın nasıl bir çerçeve çizmiş olabilir?

Sayın Öcalan’ın görüşmelerde komisyonla yapmayı düşündüğü tartışmaya, kurmayı düşündüğü diyaloğa dair çizdiği çerçeveler vardı. Biz henüz heyet olarak ziyarete gitmediğimiz için görüşme içeriğine bütünlüklü hakim değiliz, bilemiyoruz. Fakat şunu söyleyebilirim, daha öncesinde özellikle Türkiye'deki Türk-Kürt ilişki ve çelişkisinin nasıl değerlendirilmesi ve bu sürecin bunun üzerine nasıl kurulması gerektiğine dair bir değerlendirme yapacağını daha önce söylüyordu. Hakeza Türkiye'de Kürt sorunundan kaynaklı çatışma ve isyanın ortaya çıkış gerekçeleri, bunun gelişim süreci ve geldiğimiz noktada bizzat kendi kararıyla bunun sonlandırılmasının sebepleri üzerine de bir çözümleme yapmış olacağını düşünüyorum. Meselenin hukuksal ve siyasi gereklilikleri de muhtemelen konuşulmuş olan bir diğer başlıktır diye düşünüyorum.

 

daa7f6db20f35dbb0a6ccc9109fbe721.jpg

 

Kürt kamuoyunun temel taleplerinden biri Sayın Öcalan'ın koşullarının değişmesi, 'umut hakkı' kararının uygulanması. Erol'a son olarak Meclis Komisyonu sonrası bu konuda bir gelişme beklemeli miyiz diye soruyorum. Erol, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "Barış tek kanatlı bir kuş değildir. Bir kanat Öcalan'ın yaptığı çağrı ve gelinen fesih kararıyla kendisini gösterdi. İkinci kanadı millet olarak hep birlikte gövdeye getirmeliyiz" sözlerine atıf yaparak yanıtlıyor.

Umut hakkı meselesini ben daha önceki bir röportajımda da bahsetmiştim. Sayın Öcalan Umut Hakkı'nı Umut İlkesi olarak değerlendiriyor. Esasen umudu bir ilke olarak değerlendirmekte. Belirli bir kişinin özgürlüğü meselesinden ziyade hem kişinin hem bir bütün olarak toplumun bu ilkeden faydalanmasını kastetmektedir. Bu Umut İlkesi’nin de hayata geçmesi açısından önemli bir noktadayız. Sayın Öcalan'ın şahsında yürüttüğü sürecin ortaya çıkarttığı sonuçlar ortadadır. Son derece ciddi ve dirayetli bir süreç yürüttü. Ve bu süreç hem kendi arkadaşlarında hem de toplumda önemli bir karşılık da buldu, gerekleri de yapıldı.

 

Hatta bunu “kuşun bir kanadını oluşturmak” olarak yapılan tanımlamalar da oldu. E şimdi kuşun diğer kanadının oluşturulması gerekir ve Sayın Öcalan'ın bu rolünü ve misyonunu sürdürebilmesi için buna uygun koşul ve olanaklara sahip olması gerekir. Öncelikli olarak özgür çalışma ve iletişim koşullarına bir an önce ulaşması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu süreç aynı zamanda başlatılan, devam eden önemli bir merhaleye gelmiş bir süreç. Bunun daha sağlıklı ve derinlikli ilerleyebilmesi için bu şartların değişmesi şart. Sürecin devamıyla birlikte aynı zamanda Umut İlkesi'nin hem komisyon açısından hem komisyon raporu açısından hem de Meclis'teki düzenlemeler açısından hayata geçmesi bu sürecin bir diğer önemli merhalelerinden birini oluşturacaktır.