JustPaste.it

reddiye-2_small.png

Rahman  ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a olsun. Salat ve Selam hakkı batıldan ayırt etmek için gönderilen Resulüne, ehline, sahabesine ve tüm takipçilerine olsun.

Bundan sonra;

Ebu Hanzala’nın İslam Devleti hakkında pervasızca attığı yalan ve iftiraların bir kısmına, bir önceki reddiyemizde cevap vermiştik. İslam devleti aleyhinde konuştuğu Pazar sohbetindeki dersinin ikinci kısmına İnşallah şimdi cevap yazacağız.

Ebu Hanzala diyor ki;

“Bir cemaatin sözcüsü çıkıp diyor ki; toplumları asli kâfir gören insanlar bu asrın haricileridir. Biz bunları kendi saflarımızda uyarıyoruz, anlamazlarsa cezalandırıyoruz, anlamazlarsa saflarımızdan kovuyoruz. Doğru mu kardeşlerim? Bunu bir kavmin resmi sözcüsü söyledi mi? Söyledi. Bu benim akidem mi? Bu benim akidem. Ya arkadaşım ben de böyle inanıyorum, kimse bana bir şey demiyor? Kimse sana bir şey diyor-demiyor, o benim sorunum değil. Bana harici diyen bir adamla ben aynı çatı altında bulunmam…”

Ebu Hanzala burada yine İslam Devleti’ne iftira atıyor. Güya İslam Devleti, toplumları asli kâfir görenlere harici diyormuş. İslam Devleti, bir toplumu asli kâfir görene harici demiyor. Nitekim bazı toplumlar asli kâfirdir. Bazıları mürteddir. Bazıları ise Müslümandır.

Ebu Hanzala’nın bu cümlelerinde kast ettiği şahıs, Şeyh Ebu Muhammed el-Adnani’dir. Allah şehadetini kabul etsin. Nitekim Şeyh Ebu Muhammed el-Adnani, konuşmasının ilgili kısmında şöyle demektedir:

“İnsanlarda asıl olan küfürdür sözü, asrın haricilerinin sözüdür. İslam Devleti, bu sözden beridir. İslam Devleti’nin itikadı, menheci ve din edindiği şey; Irak ve Şam’daki ehlisünnettin genelinin Müslüman olduğudur. Onlardan, subutu ve delaleti kat’i bir şer’i delille riddeti sabit olmayan hiç kimseyi tekfir etmiyoruz. İslam Devleti’nin askerlerinden bu bidati dile getirenlere bunu öğrettik ve açıkladık. Eğer bu sözünden dönmezse onu tazir ettik. Eğer bundan caymazsa saflarımızdan attık ve ondan uzak durduk. Ve bunu ensar ve muhacirden birçoklarına yaptık.”

İslam Devleti, ‘insanlarda asıl olan İslam’dır’ görüşünü de, ‘insanlarda asıl olan küfürdür’ görüşünü de bidat bir görüş olarak kabul etmektedir. Küfür işleyenleri veya küfür izhar edenleri tekfir ederken, İslam izhar edenlere de herhangi bir küfür veya şirk izhar etmeyene kadar Müslüman muamelesi yapmaktadır.

‘İnsanlarda asıl olan küfürdür’ deyip Müslüman-kâfir ayrımı yapmadan yeryüzünde yaşayan herkesi tanıyıp-tanımadan muayyen olarak tekfir etmek, selefi salihinin menheci değildir.

‘İnsanlarda asıl olan küfürdür’ sözü ile ‘bir kavmin geneli kâfirdir’ sözü birbirinden çok uzak iki sözdür. ‘İnsanlarda asıl olan küfürdür’ demek; ister İslam diyarında olsun, ister küfür diyarında olsun yeryüzünde yaşayan herkes küfür üzere doğmuştur ve küfür işleyip işlemediğine bakılmaksızın direk tekfir edilirler, demektir. Ta ki; onun akidesinin doğru olduğu öğrenilene kadar. İslam Devleti ve mücahidleri böyle bir sözden beridir. Bizler yeryüzünde yaşayan herkesi tekfir etmiyoruz. Yeryüzünde akidesini bildiğimiz nice Müslümanlar varken, tanımadığımız nice Müslümanlar da vardır. Bir insan sırf daru’l küfürde doğdu diye tekfir edilmez. ‘Daru’l küfürde yaşayan herkes kâfirdir’ görüşü haricilerin görüşüdür. Ve bu görüş gereği, küfür diyarında yaşayan tüm Müslümanlar kâfirdir.

Lakin malum bir kavim için ‘bu kavimde asıl olan küfürdür yani geneli kâfirdir’ sözü, içtihadî bir sözdür. Kişi bu sözünde doğru içtihad etmiş de olabilir, hata etmiş de olabilir. O kavmin geneli gerçekten kâfir ise, içtihadında isabet etmiştir. Eğer o kavmin geneli Müslüman ise içtihadında hata etmiştir.

İslam Devleti, yeryüzünde yaşayan herkes için ‘insanlarda asıl olan İslam’dır’ deyip Müslüman dememekte veya ‘insanlarda asıl olan küfürdür’ deyip tekfir etmemektedir. Bilakis her toplumu, her ili, ilçeyi hatta köyü tek tek ele almakta ve ona göre değerlendirmektedir. Nitekim Şam’da ve Irak’ta; Şiiler, Nusayriler, Dürziler, Yezidiler, ateistler, Hristiyanlar, kendisini Ehlisünnete nispet eden mürtedler, muvahhid Müslümanlar ve daha birçok dinden insanlar yaşamaktadır. Nitekim bir şehrin geneli Nusayri iken, diğer bir kısmı Hristiyan olabilir. Veya bir köy Dürzi iken yanındaki diğer bir köy mürted olabilir. Şam’ın halkına verilecek hüküm, Irak’ın halkına verilecek hükme eşit değildir. Aynı şekilde Türkiye’ye verilecek hüküm, İran’a verilmemektedir. Yine Arap yarımadasına verilecek hüküm de, Rusya’ya verilmemektedir. Dolayısıyla her kavmi, ili, ilçeyi ve köyü tek tek ele alıp değerlendirmek ve ona göre onlara ahkâm indirmek lazımdır. Bir ülkede, bir şehirde veya bir ilçede yaşayanların hepsi aynı hükümde değildir. İslam Devleti, Irak ve Şam’da bunu yapıyor. Yani her kavme ve her köye ayrı ayrı hüküm veriyor. Irak’a bir hüküm verip daha sonra Irak’ta yaşayan herkese bu hükmü uygulamıyor. Nitekim Irak’ın Telafer şehrine verdiği hükmü, hemen yanında yer alan şeytana tapan Yezidilerin şehri olan Sincar’a vermemektedir.

Ayrıca bir kavmin geneline verilen hüküm, o kavmin içindeki her muayyen şahıs için geçerli değildir. Yani genele verilen hüküm, muayyen olarak her şahsa indirgenmez.

Evet Ebu Hanzala, eğer sen, ister İslam Devleti topraklarında olsun, ister küfür diyarlarında olsun, ben akidesini bilmediğim, yeryüzünde yaşayan herkes muayyen olarak bana göre kâfirdir, diyorsan, evet sen haricisin. Çünkü muayyen olarak tekfir ettiğin bu şahısların hiçbir küfrünü görmeden onları tekfir ettin. Eğer; yok ben sadece Türkiye vakıası veya vakıasını bildiğim yerler için konuşuyorum ve Türkiye’yi bildiğim için de, orada yaşayanların geneli kâfirdir diyorum, diyorsan, bunda bir sakınca yoktur. Nitekim İslam Devleti de kendi yayınlarında Türkiye’de yaşayan halkın genelinin kâfir olduğunu söylemektedir. Ve eğer; ben, Türkiye’de genele uyguladığım hükmü muayyene de indirgiyorum, diyorsan, bu konuda biz senden farklı bir içtihada sahibiz. Bizler Türkiye’nin genelini tekfir etmekle beraber, muayyen birini küfrünü görmeyene kadar tekfir etmeyiz. Çünkü Türkiye’nin geneli kafir olsa bile, içinde Müslümanlar da yaşamaktadır.

İslam Devleti, bir şahsı sırf küfür yaygın diye veya daru’l küfürde yaşıyor diye muayyen olarak tekfir etmez. Bilakis, muayyen şahısların tekfiri için, şahsın bizzat küfri bir amel, söz veya itikadının olup-olmadığına bakar. Sen hiçbir küfür ve şirkini görmediğin bir adamı tekfir ediyor musun? Eğer tekfir ediyorsan hangi gerekçe ile tekfir ediyorsun? Ayrıca bu, kimin mezhebidir? Allah için İslam âlimlerinden bir tane örnek getir. Hiçbir küfür ve şirk izhar etmemiş muayyen bir şahsı, hangi İslam âlimi tekfir etmiştir?

Evet, en nihayetinde bu mesele içtihadi bir meseledir. İçtihadi bir mesele için farzlar terk edilmez. Şuan bu meselede seninle İslam Devleti arasında bir fark olmuş olsa bile, bu mesele içtihadi bir meseledir. Ve sen bu içtihadi mesele için şu vacipleri terk etmektesin;

  • Birleşip tefrikaya düşmeme vacibi
  • Halifeye biat etme vacibi,
  • Küfür diyarından İslam diyarına hicret etme vacibi,
  • İslam diyarlarına saldıran kâfirlere karşı kıtal cihadında bulunma vacibi

Sen, bu ve bunun gibi birçok vacibi hatalı bir içtihadından ötürü terk etmektesin. Kendin terk etmekle kalmayıp bu konuda birçok insanın da bu vacipleri terk etmesine vesile olmaktasın. Eğer sen, bu konuda İslam Devleti’nin içtihadını doğru bulmuyorsan bile, sana farz olan şey; bu farzları yerine getirmen ve günahkâr olmaman için bu içtihadını terk etmendir. Nitekim ihtilaf anında kişinin içtihadını terk edip halifenin içtihadına tabi olması gerekir. Ayrıca senin sahip olduğun içtihad doğru ve İslam Devleti’nin içtihadı hatalı olsa bile sana yine farz olan kendi içtihadını terk edip halifenin içtihadına tabi olmandır. Allah’a hamdolsun ki; bu konuda hatalı olan içtihad, İslam Devleti’nin içtihadı değil, bilakis senin içtihadındır. Böylesi hatalı bir içtihad için bu kadar farzı terk etmek ve bu kadar Müslümanın bu farzları terk etmesine sebep olmak bir şahıs için günah olarak yeter. (Senin bu içtihadında hatalı olduğun bilahare delilleriyle izah edilecektir inşallah.)

Ebu Hanzala diyor ki;

“1 dakika 40 saniyelik bir konuşmayla beni tekfir eden bir adam, mescidin içine değil mescidin dışından bile geçemez. 1 dakika 40 saniye... Konuşmanın aslı bende vardır. İstesem yayınlayabilirim. 10 dakika, 20 dakika öncesinde diyorum ki; Musul’u, Rakka’yı ve buraya tabi olan eyaletleri bir kenara koyun, bunun dışında kalanlar ortaya ne bir tevhid ne de bir cihad ortaya koyabildiler. Var mı Ömer abi konuşmanın aslında? Var! Niye peki ben konuşmayı yayınlamıyorum. Bırak it ürüsün kervan yürüsün. İtin ürümesi kervana zarar vermez.”

Konuşmanın başka bir yerinde aynı konu için şöyle diyor:

“Bir Müslüman hakkında zanda bulunuyorsun ve bilmiyor ki o Müslüman o konuşmanın biraz öncesinde o Müslüman seni istisna tutmuş. Yani demiş ki; Rakka’yı, Musul’u ve buraya bağlı olan tarafları çıkarın, Suriye’nin kalan kısmı hakkında konuşmuştur. Sen bunu bilmiyorsun ağzına geleni söylüyorsun o adama.”

Öncelikle, konuşmada şunlar var deyip üzerini kapatamazsın. Ses kaydı sende varsa, Allah’a hamdolsun ki bizde de var. Eğer sözünde samimi olsaydın ses kaydını yayınlardın. Yayınlamamanın sebebi; yalan söylemen ve kendini bilmeden konuşmalarındır. Freni patlamış kamyon gibi ağzın açılınca önünü tutamamandır. Bizler seni 1 dakika 40 saniyelik bir ses kaydıyla tekfir etmedik. Seni, 1 dakika 40 saniyelik bir ses kaydı ile kim tekfir etti ise hitabı onlara çevirip İslam Devleti’ne ve mücahidlere hitaben bunu söyleme!

Nitekim sen, o ses kaydında şöyle diyorsun:

“Yani bugün İnsanlar nerde emniyet içerisinde? En fazla söylersen Rakka ve Musul diyorsun. Var mı ötesi üçüncü zikredebileceğin bir şey var mı? Ki orda da emniyet yok. Müslümanlar orada emniyet olduğunu söylüyorlar.”

Evet Ebu Hanzala, iki ses kaydın da bizde var. Ve her ikisinde de ilgili konu hakkında ne dediğini buraya aktardık. Aklı olan herkes, senin ne kadar yalan söylediğini görür ve bilir. Sohbetinde diyorsun ki; ‘10 dakika, 20 dakika öncesinde diyorum ki; Musul’u, Rakka’yı ve buraya tabi olan eyaletleri bir kenara koyun. Bunun dışında kalanlar ortaya ne bir tevhid ne de bir cihad ortaya koyabildiler.’ Hâlbuki sen o sohbetinde, öncelikle İslam Devleti’nin sadece iki şehrini; Rakka ve Musul’u istisna ediyorsun ve hemen bir sonraki cümlede de bu istisnanın doğru olmadığını, yalan ve iddia olduğunu söylüyorsun. Dolayısıyla Musul ve Rakka’yı da istisna etmiş olmuyorsun. Ses kayıtlarını gizleyip insanlara bu şekilde ucuz yalanlar söylemenin bir anlamı yok.

Ayrıca bir ses kaydında diyorsun ki; ‘ben, Musul’u Rakka’yı ve buraya tabi olan eyaletleri’ istisna ettim. Hâlbuki bu cümleleri söylediğini iddia ettiğin ses kaydında ‘Musul ve Rakka’ya bağlı yerler’ diye bir cümle ağzından çıkmıyor. Sadece ‘Musul ve Rakka’ diyorsun. İslam Devleti’nin elinde sadece Rakka ve Musul yok. Irak ve Şam’da birçok yer İslam Devleti’nin elindedir Allah’a hamdolsun. Ayrıca İslam Devleti’nin Irak ve Şam’ın dışında da birçok ülke de irili ufaklı hükmettiği yerler vardır.

Ses kaydında diyorsun ki; “…bakın Suriye’nin haline, bakın Irak’ın haline…”

Haydi, Suriye’de sahavatları kast ettim, diyorsun. Peki, Irak’ta kimi kast ediyorsun? Irak’ta, İslam Devleti’nin dışında cihad ettiğini söyleyen hiç kimse yok. Ey Ebu Hanzala! Delik, yama tutmayacak kadar büyük. Boşuna laf cambazlığı yapıp veya yalan söyleyip ortalığı toparlamaya çalışma! Senin ne dediğini, neleri konuştuğunu çok iyi biliyoruz.

Senin her iki ses kaydını da paylaşacağız. Ne kadar yalancı olduğunu herkes kendi kulaklarıyla duysun.

Ebu Hanzala'nın pazar sohbetindeki ses kaydı
Ebu Hanzala'nın darbede kafirlerle ortak çalışma hakkındaki ses kaydı

 

Ebu Hanzala diyor ki;

“Ben böyle psikopat, böyle Müslümanları tekfir etmeye hevesli, böyle Müslümanların ne dediğini anlamadan ve sadece boruları Müslümanlara öten, eseriz-keseriz, ulan gel vuracaksan ha! Allah’ın verdiği bir tane can var. Bütün dünya bizi tehdit etmiş korkmamışız, iki tane serseri mi bizi tehdit ettiğinde korkacağız? ...Böylesi yapılara destek vermedik, vermeyiz. Kimsenin halifesine biat etmek zorunda değiliz. Böyle bir mecburiyetimiz ve sorumluluğumuz yoktur.”

Edepsizliğini ve ahlaksızlığını bir kez daha kusmuşsun. Bir-iki tane bireyin hatasını İslam Devleti’ne mâl edip bu şekilde İslam Devleti hakkında edepsizce konuşma cüretini nerden buluyorsun? İslam Devleti seni tehdit etmemiştir. İslam Devleti kimi ne zaman ve nasıl öldüreceğini çok iyi bilir. Senin gibi birini tehdit etme ihtiyacı duymaz. Allah’a hamdolsun ki, gerektiği zaman gerekeni yapabilecek güçtedir. Bunu tüm dünya bilmektedir. Bir-iki tane hatalı Müslüman’ın sözlerini bu şekilde alıp mücahidleri bu şekilde itham altında bırakman doğru değildir. İslam Devleti’nin borusu, Müslümanlara değil Allah’a hamdolsun kâfirlere ötmektedir. Ve 70’ten fazla kâfir devlet ve yüzlerce kâfir örgütle savaşmaktadır. Senin sadece tekfir etmekle yetindiğin kâfirlerden yüzlercesini her gün öldürmektedir. Ve savaştığı bir tane Müslüman örgüt veya cemaat yoktur. Bunu tüm dünya görmekte ve bilmektedir. Bizler senin bize sarf ettiğin edepsiz söyleri sana sarf etmeyeceğiz. Unutma ki; herkes sermayesinden harcar.

Ayrıca her Müslüman, Müslümanların halifesi Ebubekir el-Bağdadiye biat etmek sorundadır. Ve sen de, Müslümanım diyorsan Müslümanların halifesine biat etmek zorundasın. Ve bunu yapmadığın için de fasıksın. Ve bu konuda Müslümanlara engel olduğun için de zalimsin.

Ebu Hanzala diyor ki;

“Size her dua edene küfrettiniz. Size her destek vereni tekfir ettiniz. Sizin için her hüsnü zanda bulunanı ajanlıkla suçladınız. Böyle yaparsanız Müslümanlar size niye destek versin.”

Bu sözünün ne kadar büyük bir yalan olduğunu izah etmeye gerek yoktur. Sen bize her dua edeni, destek vereni veya hüsnü zan edeni biliyor musun ki; bu şekilde büyük bir yalan atıyorsun? Unutma ki; senin bize atfettiğin durum aynen senin için de geçerlidir. Seni her seven demiyorum, lakin seni seven nice kardeşler senin bu yalan ve iftiraların yüzünden senden nefret ediyorlar artık. Senin cezaevinden kurtulman için dua edenler, şuan keşke çıkmasaydı, diyorlar. Bizler sana her dua ettiğimizde senin bize hakaret ve iftira attığın ses kayıtların bize ulaştı. Allah’a hamdolsun ki; dünyanın dört bir tarafından Müslümanlar bize destek vermektedir. Sen ve etrafındaki bir avuç insanın İslam Devleti’ne destek vermemesi nasıl bir ölçüt olabilir? Fare dağa küsmüş, dağın haberi yok.

 

Ebu Hanzala diyor ki;

“Ben tekrardan söylüyorum kardeşler! Madem toplumlarda asıl olaraktan kâfir görenler haricidir. Düşün yakamızdan kardeşim. Madem biz hariciyiz, düşün yakamızdan. Yav insan hiç hariciyi cemaatine davet eder mi? Hiç insan hariciyi kendi devletine davet eder mi?”

Ayrıca bizler, her Müslüman’ı tevhide, İslam’a ve İslam diyarına davet ediyoruz. Bizler Allah’ın dinine ve doğru olan yola herkesi davet ettik ve ediyoruz ki; kıyamet gününde Rabbimize sunabileceğimiz bir mazeretimiz olsun. Bizler haricileri de, mürcieleri de, kâfirleri de, müşrikleri de davet ediyoruz. Onların da hatalarından ve küfürlerinden vazgeçmesi için çabalıyoruz. Bu sözlerle kendi değerini yükseltmeye çalışma! Senin için hiç kimse kırmızı halı döşememiştir. Düşün yakamdan gibi sözlerle, sanki kardeşler senin kapında yatıyorlar ve sana yalvarıyorlar gibi yansıtıyorsun. Allah’a hamdolsun ki; İslam Devleti’nin sana ihtiyacı yoktur. Bilakis herkes gibi senin de İslam Devleti’ne ihtiyacın vardır. Halifemizin dediği gibi, bizler sizi davet ediyorsak size olan merhametimizden sizi davet ediyoruz. Yoksa Allah’ın dininin veya İslam Devleti’nin size ihtiyacı yoktur.

Ayrıca sen, bu ses kaydının başında diyorsun ki; ‘varsa bir hatamız gelirsin bize söylersin.’ Lakin bizler gelip senin hatanı sana söyleyip seni uyardığımızda ve seni hakka çağırdığımızda ise, düşün yakamızdan diyorsun. Bu durumda sana nasıl gelip hatanı söyleyebiliriz?

Ebu Hanzala diyor ki;

“Bu adamlar bana kâfir dedi. Resmi dergilerinde beni tekfir etti. Bu adamlar bana ajan dedi. Bu adamlar bana münafık dedi…”

İslam Devleti’nin seni resmi dergisinde tekfir ettiğini söylüyorsun, o zaman getir delilini. İslam Devleti, seni dergilerinin hiçbirinde anmamış ve ismini zikretmemiştir. Ve dergilerinin hiçbir yerinde senin şahsını kast ederek seni tekfir de etmemiştir.

İslam Devleti’nin, darbe ile ilgili açıklamasında senin şahsına yönelik bir açıklama yoktur. Nitekim dergide şunlar yer almaktadır:

“Şunu ifade etmekte fayda vardır ki; Son dönemde Türkiye’de yaşanan olaylarda Müslümanların herhangi bir tağutun safında maslahat ve benzeri gerekçelerle yer almamaları gerekir. Hangi tağutun yanında yer alırsanız alın ister size göre iyi olsun isterse kötü olsun fark etmez hepsi de tağuttur ve onların safında yer alan herkes kâfirdir. Tağut Erdoğan’ın safında duranların küfrü, tağut Gülen’in safında yer alanların küfründen daha düşük değildir. İslam’ın veya Müslümanların maslahatı gereği Erdoğan veya Gülen’in safında yer almanın caiz olduğunu söyleyenler belamlardır. Onlara itibar edilmez ve sözleri dinlenilmez, kendilerine muvahhid deseler de onlar kâfirdir.”

Evet derginin ilgili kısmı budur. Burada senden zerre kadar bahsedilmemektedir. Eğer sen, Erdoğan’a destek vermek caizdir, diyorsan, evet sen kâfirsin. O zaman dergideki o yazı, seni de ihtiva eder. Yok, ben böyle bir şey söylemedim, diyorsan, neden genele söylenmiş bir sözü üzerine alıyorsun? Ve neden, doğru anlamadığın bir yazı ile, İslam Devleti resmi dergisinde beni tekfir etti, diyorsun? İslam Devleti resmi olarak hiçbir yazı ve sözünde ne sana harici demiştir, ne seni tekfir etmiştir, ne de sana bir hüküm verme gereği hissetmiştir.

Bunların dışında alıntı yapma ihtiyacı hissetmediğimiz; yalan, iftira, yalan yere yemin etme, hakaret, edepsizlik diz boyu. Senin gibi bir ahlaksızın ve edepsizin teker teker her söylediğine cevap verecek de değiliz. Sadece, İslam Devleti aleyhinde söylediğin yalan ve attığın iftiralara cevap vermek ve vakıayı bilmeyen kardeşlerin senin sihirli sözlerine kanmasını engellemek istedik. Kendi propagandan için mescidleri kullanıp burası kimsenin propagandasının yeri değildir diyorsun. O zaman o kürsüde neden sürekli sen konuşuyorsun? Neden senin dışında başka birisi konuşamıyor? Neden Allah’ın mescidi dediğin yere kendi evinmiş gibi muamele ediyorsun? Mescide kendi kafana göre kural koyuyorsun ve senin kurallarına riayet etmeyenleri kovuyorsun. Eğer orası mescid ise, orada senin olduğu gibi her Müslüman’ın da söz hakkı vardır. Senin anlattıkların Allah’ın dini de, diğer kardeşlerin anlattığı şeytanın dini mi? Senin tağutların korkusundan konuşmaktan korktuğun cihadı, onlar konuştukları zaman mı günah işlediler? Yoksa sen onları susturduğun zaman mı günah işledin? Cihadı konuşmak mı Allah ve Resulünün dini, cihad hakkında konuşanları susturmak mı? Madem sen mescid dediğin yeri tekke olarak kullanıyorsun, o zaman orayı mescid olarak isimlendirme, “Ebu Hanzala’nın tekkesi” olarak isimlendir. Müslümanlar, şuan senin bu gayri İslami tavırlarına sessiz kalsalar bile, Rabbimiz bu tavırların yüzünden senin cezanı verdi ve ‘tekkeni’ tağutların eliyle kapattı. Sen Müslümanlara o zehirli ve küfürlü dilini her uzattığında, Rabbimiz seni cezalandırdı. Ve sen bu tavırlarına devam edersen, inanıyoruz ki; Rabbimiz sana daha kötü cezalar verecektir.

Özellikle cezaevinden çıktığın süreçten sonra Müslümanlara, mücahidlere ve İslam Devleti’ne saldırmaya başladın. Sana nasihatimiz; elini ve dilini İslam Devleti’nden ve mücahidlerden çek. İslam Devleti’ne destek vermiyorsan bile, İslam Devleti aleyhinde konuşmayı ve çalışmayı terk et. Senin gizli odalarda konuştuğunu zan ettiğin sözlerin bile bize ulaşmaktadır. İslam Devleti’ni seven bir-iki Müslüman’ın söylemlerini alıp tüm İslam Devleti’ni sorumlu tutma ve o edepsiz sözlerini bize yönlendirme! Bil ki; İslam Devleti bir devlettir. Cemaat veya birey değildir. Buraya yönelteceğin hitabını ona göre düzelt! Bazı münafık veya fasıkların sözleri ile bizi itham etme! Unutma ki sen, onların ağızları ile konuştukça, hem Müslümanlara zulmediyorsun hem de daha çok batıyorsun! Ve haddini bil, İslam Devleti ile uğraşma! Bizim sana ihtiyacımız yoktur. Allah ganidir. O bize yeter! O bizim mevlamızdır. Mülk O’nundur. Tüm güç ve kuvvet O’ndandır.

Alemlerin Rabbine hamdolsun…

Ebu Huzeyfe Türki

İslam Devleti’nde yaşayan bir ilim talebesi