HDP ve Yeşil Sol Parti'nin eleştiri-özeleştiri sürecini, seçimlerde yaşanan yetmezlikleri Tayip Temel'e sorduk:
- Kürt halkı sandıkta demokrasi iradesini ve zorbalığa geçit vermemek için elinden geleni ortaya koydu. Eksiklik halkın değil bizim, yani siyaset kurumunundur... HDP ve tüm paydaşları en büyük özeleştiriyi yerel seçimlerde ortaya koyacak pratikle ve inanıyorum ki elde edeceği başarıyla verecektir.
- Paradigma düzeyinde 3. Yol siyasetimizi uygularken ideolojik aşınmaların yaşandığını gördük. Bir partiye ya da adaya fazlaca angaje olmamız bizlerin eksikliğidir. Halkımıza gideceğiz, hesabımızı vereceğiz. Halk faşizme karşı iradesini ortaya koymuştur. Halkımıza hesap vermesi gereken bizleriz.
- Samimi eleştiriler güçlendirir ve bize yol gösterir. Tüm eleştirileri en samimi duygularımla üzerime alıyorum. Biz doğru temelde yıpratıcı olmayan eleştirilerin kişiyi güçlendireceğine inanan bir geleneğiz. Eleştiri de, özeleştiri de yıkıma değil büyümeye hizmet eder. Saldırıları ise ayrı değerlendirmek gerekiyor.
HAKİKİ MUHASEBE VE ÇIKIŞ YOLU -1-
GÜLCAN DERELİ
Seçim sonuçlarına dair kamuoyunda tartışmalar devam ederken, muhalefet cephesinde de muhasebe süreci yaşanıyor. Bu muhasebe sürecinin kritik aktörü ise HDP ve Yeşil Sol Parti. Çünkü bu geleneğin bu süreçten nasıl çıkacağı ülkenin kaderini değiştirme niteliğine sahip. Bir eleştiri ve özeleştiri süreci başlattığını duyuran HDP ve Yeşil Sol Parti'nin kabul ettiği eksiklik ve yetersizliklerin kaynağı ne? Seçim stratejisi, cumhurbaşkanlığı adaylığı, 3. Yol, ittifak politikası, tek liste, öncülük sorunu, halkla bağların zayıflaması, seçimleri aşan yapısal sorunlar... Bu gibi çok sayıda başlık tartışma konusu. Bu kapsamlı tartışmanın bir takım parazitleri de ortaya çıktı. Gerçek eleştiri ve özeleştiriyi gölgeleyen, hakiki sorunları tartışmayı manipüle eden özel savaş politikaları da bu devrede. Bu dosyanın amacı, Kürt halkı ve demokrasi güçlerinin dile getirdiği eleştirileri muhataplarına sormak, özel savaşın gölgesini kaldırarak hakiki bir muhasebeye vesile olmak, toplumun kıstırıldığı bu cendereden çıkış yollarına dair yön işaretleri bulmak... HDP ve Yeşil Sol Parti'nin yetkililerine mikrofon uzattık. İlk konuğumuz HDP'nin Eşbaşkan Yardımcısı Tayip Temel....
Öncelikle seçimle ortaya çıkan tabloyu nasıl okumak gerek? Milliyetçiliğin çeşitli tonları Meclis'te ağırlığı oluşturdu. Cumhuriyetin yüzüncü yılında hala yüz yıl önceki noktada mıyız?
Seçimi binbir hile ve saldırı ile kazanan iktidar Cumhuriyetin yüz yılını tekçi, inkarcı, zorba bir karakterde devam ettiriyor, öyle de sürdürecek gibi görünüyor. Toplumsal zeminini kaybettiğini bilen iktidar dilini yenilemeye, kavramlarını daha dikkatli seçmeye çalışıyor. Ama bu bir paradigma değişimi anlamına gelmiyor. Seçim sonrası iktidar baskıyla bir bütünen toplumu, halkları tamamıyla örgütsüz hale getirmek istemektedir.
2015’ten beri vahşet düzeyinde sürdürülen bir saldırı dalgası var, kendilerinin deyimiyle çökertme planı sadece siyasi, değil aynı zamanda başta Kürt halkı olmak üzere toplumsal yapıyı hedefleyen bir çökertme planı olarak yürütüldü. Sonuç olarak, seçimle beraber AKP-MHP iktidarı elinde tutmuş olabilir. Ancak devletin tüm olanaklarına rağmen kıl payı ayarlanmış bir sonuçla iktidarda kalabildi. Devletin tüm olanaklarına rağmen devlet partisi olan AKP’nin oyları 2002 düzeyine kadar geriledi. Ülkeyi baskı ve şiddetle yönetme şansını tamamıyla yitirmiştir. Toplumun yarısı iktidarın karşısında büyük bir direnç göstermiştir. Şimdi bu toplumsallığın tamamına hitap etmek gerekir. Sistemin baskı, şiddet, adaletsizlik ve politikalarından rahatsız olan tüm muhalif kesimlere seslenmek gerekir. Bu kesime de değişim ve başarı umudu veren bir politik hatta ihtiyaç vardır.
Muhalefetin milliyetçilik ve ırkçılık üzerinden AKP-MHP faşizmiyle yarışa girmesini eleştirdik. Bu ülkede onlarca defa denenmiş ve sınanmış ki ırkçı, milliyetçi yarış halkları siyasi, ekonomik, siyasi ve kültürel krize sokuyor. Bunu bir kez daha gördük. Toplum ortadan ikiye bölünmüştür. Zehirli milliyetçi dil nedeniyle perdelenen ekonomik kriz artık sosyal patlamalara davetiye çıkarır düzeye gelmiştir. Ülkeyi her yönüyle uçuruma götüren özellikle iktidar ve muhalefetin milliyetçi hamaseti olmuştur. Faşizm milliyetçi dil ile ülkeyi uçuruma sürüklemiş, muhalefet milliyetçi söylemle faşizmin iktidarda tutulmasına fırsat vermiştir.
Erdoğan iktidarının şunu bilmesi gerekir ki şiddet, savaş, baskı ve ekonomi politikaları iflas etmiş ve tek çare halkın iradesini kabul ederek demokrasiye dönmesidir. Bunun de yegane yolu Kürtlere karşı sürdürdüğü şiddet ve savaştan vazgeçme, demokrasiye dönüş ve demokratik anayasa yapmaktır. Toplumun yarısının karşı çıktığı AKP’nin halkların mücadelesi karşısında başarılı olmadığını kabul ederek demokrasiye dönmesi tek çaredir.
Seçim sonuçlarının muhasebesini herkes kendi açısından yapıyor. HDP ve Yeşil Sol Parti de eleştiri-özeleştiri süreci başlattığını açıkladı. Sizce bu muhasebe süreci nasıl işlerse sonuç alıcı olur? Nasıl bir yol haritası izleyeceksiniz?
Öncelikle seçim sonuçlarındaki başarısızlığın birçok nedeni var. Adil olmayan bir seçim yapıldı. Oylar çalındı. Açılan kapatma davasının yanında sürekli gözaltı ve tutuklamalar yaşandı. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin toplum açısından meşruiyeti olmadığı kadar toplumsal tercihlerin sonucu olarak ortaya çıkmış sonuçlar olarak görülemez. Yirmi yılı aşkındır iktidarda olan ve kendisini kurumsallaştıran AKP-MHP iktidarı akla hayale gelmeyecek binbir manipülasyon, yalan ve kara propagandaya dayalı olarak yürüttüğü bu seçim sürecini meşru görmek, bu iktidarın zorbalığını meşrulaştırmaktır.
Mütemadiyen süregelen bu vahşet düzeyindeki baskıyı görmeden yapılacak değerlendirmeler eksik kalacaktır. Tüm bunlara rağmen Kürt halkı sandıkta demokrasi iradesini ve zorbalığa geçit vermemek için elinden geleni ortaya koydu. Eksiklik halkın değil bizim, yani siyaset kurumunundur. Yapısal sorunlarımız başta olmak üzere birçok yetersizlik yüzünden hedeflediğimiz başarının altında bir sonuç elde elde ettik. Ancak seçim sonuçlarını asla bir yenilgi olarak değil başarısızlık ve hedeflediğini yakalayamama olarak görüyoruz. Çünkü HDP geleneği yenilgiyi ya da zaferi sandık sonuçlarına göre yaşayan bir parti değil. Devrimci siyaset tarzıyla hareket ediyor. Mücadeleyi sadece sandığa indirgeyen yaklaşımlar seçim endeksli siyaset yapanlardır. Seçimler elbette önemlidir ama toplumsal mücadele ile değişim ilkemiz, bizlere hak ve özgürlük mücadelesinin yaşamın her anında, alanında olduğunu ve aslolanın rejim değişikliği olması gerektiğini söyler.
Başarısız olan bir devrimci, yurtsever yeniden denemek için ayağa kalkar. Ama yenildiğini düşünen birisi tam da iktidarın istediği gibi biri olur ve direnmekten vazgeçer. Bu yüzden, bizi motivasyon kaybına uğratmak isteyen iktidara inat düştüğümüz yerden kalkmalı ve halkımıza özeleştiri verdikten sonra yapacağımız siyasetle başarının sözünü vermeliyiz.
Şimdi tüm kademedeki yönetici arkadaşlarla yaptığımız toplantılarda özeleştirel değerlendirmeler yapılıyor. Bu süreç doğrudan halka giderek devam edecek ve ardından yapılacak konferanslarla olgunlaştıktan sonra kongrede tamamına erecek, konferans kararlarının uygulanması için harekete geçilecek. Önümüzde yerel seçimler var. HDP ve tüm paydaşları en büyük özeleştiriyi yerel seçimlerde ortaya koyacak pratikle ve inanıyorum ki elde edeceği başarıyla verecektir. Bunun da yegane yolu düşülen hata ve yetersizliklere bir daha düşmemektir.
Hem ittifak, hem cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda eleştiriler var. Tek liste olmayacaksa tek başına yoluna devam etmek, ilk turda cumhurbaşkanlığı adaylığı çıkarmak, Kürdi ittifakı ve Kürdi adayları daha öne çıkarmak, ittifakı Sünni, Alevi, Êzîdî ve demokratik kesimleri daha çok kapsayacak şekilde geniş tutmak... Daha geniş bir ittifak kurulmasını ne engelledi?
Her zaman daha geniş bir ittifak peşinde olduk aslında. İttifak siyasetimiz paradigmasal düzeyde doğrudur ama pratikte açığa çıkan krizleri yönetmekte eksik kaldık, yetmezliklerimiz oldu. Hatanın ittifak siyasetimizin kendisinde olduğuna yönelik eleştiriler de var ancak bir algı operasyonu olduğunu da bilmek gerekir. Algı operasyonuna göre hareket etmek HDP ve bileşenlerinin yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesini anlamamak ve ona zarar vermek anlamına gelecektir.
Seçimlere tek liste ile girmek istediğimizi defalarca kamuoyuna açıkladık ve ilgili komisyon tarafından ittifak bileşenleriyle de paylaştık. Biz bu tavrı doğru bulmadık. Hatta bir ittifak toplantısında konu krize dönüştü. İlgili kurullarımız buna rağmen ittifakın önemli olduğunu ve faşizme karşı bir sinerji yaratacağını düşündü. Çünkü bizim ittifakımız sadece bir seçim ittifakı olarak algılansa da aslında biz bunun ötesinde bir toplumsal mücadele ittifakı ile Emek ve Özgürlük ittifakı ve Kürt Özgürlük ve Demokrasi ittifaklarını esas aldık. İttifaklarımıza bakışımız ortak mücadele ruhu yaratmak ve faşizmi geriletmek üzerine kurulmuştu. Akabinde açığa çıkan krizleri aşmada tıkandığımız yerler oldu, pratikte birtakım başka hatalar da yapıldı. Bu hatalardan bundan sonra kesin dersler çıkarmak bir mecburiyettir.
Yine kendi adayımızı çıkarmakla daha iyi sonuçlar elde edebileceğimizi gördük, bunun çabasına girdik. Esas olan Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’na alternatif olabilecek çok güçlü bir aday ile aslında iddialı bir çıkış yapmaktı. Bunun arayışları oldu ancak çok fazla ilerleyemedik. İş Kılıçdaroğlu ve Erdoğan arasındaki yarışa kalınca aday çıkarsaydık da şu an çok daha şiddetli tartışmalar içerisinde kalkabilirdik. Demokrasi güçlerinin tümü ilk turda muhalefetin tek aday ile başarılı olmasını ön görüyordu. Ancak asıl görmemiz gereken nokta, toplumsal mücadele ittifaklarını sadece siyasi partilerle değil, onların temsil ettiği toplumsal kesimleriyle yapmamız gerektiğidir. Bazı kurumlarımızın işlevini oynamada sorunlar yaşamasından dolayı kuramadığımız böyle bir hakiki ittifak elbette daha etkili olacaktır. Bu bakış bizim demokrasi ittifakını özetlemektedir. Paradigma sağlam ve öneminden bir şey kaybetmeden yerinde duruyorsa, hatalardan arınıp paradigmamızı daha fazla içselleştirmeli ve pratiğe dökmeliyiz.
HDP ya da Yeşil Sol Parti'nin, seçimlerde Millet İttifakı'na yedeklenme görüntüsü olduğuna dair eleştiriler oldu. 3. yol siyaseti yeterli uygulanabildi mi? Bundan sonra 3. yol siyaseti nasıl güçlü bir şekilde yaşam bulabilir?
Paradigma düzeyinde 3. Yol siyasetimizi uygularken de ideolojik aşınmaların yaşandığını gördük. Bir partiye ya da adaya fazlaca angaje olmamız bizlerin eksikliğidir. Üçüncü yol siyasetimiz; destekliyor olsak bile bir adaya fazlaca angaje olmamız, meselenin rejim değişikliği olması gerektiği üzerine yapmamız gereken siyaseti sekteye uğrattı. Oysa önemli olan, kimin kazandığından öte 3. Yol siyasetimizle demokrasiye kapı aralamaktı. Kılıçdaroğlu da kazansa biz kendisinin demokratikleşme çizgisine gelmesi için toplumsal mücadelemize devam edecektik. Kurul ve komisyonlarımızın ortak kararı ile olsa da aday çıkarmamak bu yüzden bir eksiklik oldu. Bu kararımızda seçimlere tek bir aday etrafında toplanarak gitmenin daha iyi olacağı, bu şekilde ilk turda kazanabileceğimiz yönündeki inancımız biraz etkili oldu. Ancak görünen o ki Türkiye’de devlet aklı henüz bir Alevi ve Kürt adayın Cumhurbaşkanı olmasını normal görecek demokratik zihniyetten yoksun. Bizim temel toplumsal mücadelemiz bu yüzden rejim değişikliği üzerinden olmalıdır.
Bundan sonra 3. Yol siyasetimiz pratikte hayata geçirilirken paradigmadan taviz verilmemesi ve gerçek bir muhalefeti inşa etmek üzerine büyüyecektir. Seçim sonuçları aynı zamanda bizlere toplumun gerçek muhalefet partisi olma görevi verdiğini gösterdi. Bu yüzden değişime hazır olmalı ve daha fazla büyüyerek sürece yanıt olabilmeliyiz. Böyle olmak zorunda çünkü bazı şeyler aynı kaldığı sürece bizlere kaybettirtmeye devam edecektir. Silkinmeli, kendimize gelmeli ve 3. Yol siyasetini toplumsal ittifaklarla büyütmemiz gerekiyor. Bunu yaptığımız takdirde siyasetin toplumsallaşması, toplumun da siyasallaşması amacımızı başarabileceğiz.
HDP ve geleneğindeki partilerin zorlukları aşma konusunda önemli bir deneyimi, bunu daha güçlü çıkışa vesile yapan bir geleneği var. Bu sürecin halkla birlikte güçlü yürütülmesi yeni bir yol açabilir mi?
Bu süreçte suyu bulandırmaya gerek yok ve samimi açık tartışma yürütmek gerekir. İktidar, stratejik olarak muhalefeti bir yılgınlık ve yenilgili ruh haline hapsederek sürekli kriz hali yaşatarak yerel seçimleri karşılamak istiyor. Devrimci yol ve yöntemlerle yapıcı, inşa edici ve büyüten eleştirilerden kim rahatsız olabilir ki.
HDP geleneği Mahirlerin, İboların, Mazlumların geleneğinden süzülerek gelen aklın bir projesidir. İçinde taşıdığı direniş ve mücadele kültürü ile evrenseldir. Bu yüzden her zaman başarısız olduğu noktaları görüp hatalarını düzelttikten sonra özeleştirisini pratikte vermek üzere ayağa kalkar. Biz şu an öyle bir sürecin içindeyiz. Halkımıza gideceğiz, hesabımızı vereceğiz. Halk faşizme karşı iradesini ortaya koymuştur. Halkımıza hesap vermesi gereken bizleriz. Halkın içinde olmadığı bir sürecin bizleri daha fazla güçsüzleştireceğini biliyoruz. Herkesi dinleyecek ve siyasetimizi ona göre geliştireceğiz.
Peki önümüzdeki süreçte ittifaklar nasıl şekillenecek?
Biz önümüzdeki süreçte ittifak siyasetimizin önündeki engelleri, hataları görüp ittifak tarzımızı değerlendireceğiz. Seçim endeksli ittifaklara artık daha mesafeli olmalıyız. Siyasi parti genel merkezlerine sıkışan ve bunu aşamayan bir ittifak siyasetinin eksik kaldığını gördük. Toplumsal ittifakların, bizzat toplumun tüm kesimleriyle kurulması gerekir ki demokrasi ittifakımız gerçek anlamda hayat bulsun ve rejimin değiştirici motor gücü olsun. Aksi durum 3. Yol siyasetimizden sapmaya ve iki egemen bloktan birine angaje olma potansiyelini büyütecektir.
Toplumsal güçlerle ittifak kurdukça karşılıklı olarak değişip dönüşecek ve ideolojik, toplumsal örgütlenmemizi sağlayabileceğiz. AKP-MHP iktidarı maddi gücünün etkisiyle ideolojik temelde bir toplumsallık yarattı. Biz bu konuda eksik kaldık. Toplumsal örgütlülüğü daha fazla esas almalı, Meclis siyasetinden daha fazla halkla iç içe olmalıydık. Dolayısıyla mücadelemizi toplumsal güçlerle birlikte demokrasi ittifakını büyüterek sürdüreceğiz. Kongre partisi olarak Meclisler siyasetimizi toplumun ve yaşamın her alanında örgütlenerek güçlendireceğiz. Orta sınıf ve halktan kopuk temsil siyasetinin nelere yol açtığını tartışarak, olması gerekeni inşa ederek toplumu savunmaya devam edeceğiz.
Bu sürece dair son olarak neler söylemek istersiniz?
Öncelikle belirtmeliyim ki HDP’de hiçbir bireyin, kişinin tek başına karar alması, kararların niteliğini belirlemesi mümkün değil. Yapılan samimi eleştiriler güçlendirir ve bize yol gösterir. Yapılan tüm eleştirileri en samimi duygularımla üzerime alıyorum. Biz doğru temelde yıpratıcı olmayan eleştirilerin kişiyi daha çok güçlendireceğine inanan bir geleneğin sürdürücüleriyiz. Eleştiri de, özeleştiri de yıkıma değil büyümeye hizmet eder. Saldırıları ayrı değerlendirmek gerekiyor. Bu saldırıların kaynağını hangi merkezlerle ile koordineli olduğunun değerlendirmesini kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Parti kültürünü biraz da olsa bilenler, partimizde alınan tüm kararların ilgili komisyonlardan ve kurullardan onaylanarak geçtiğini bilir. Bu yüzden değişim, konferans ve kongre kararlarının doğru alınması ve kararlılıkla hayata geçirilmesi ile sağlanabilir.
Yarın: DBP Eşbaşkanı ve Yeşil Sol Batman Milletvekili Keskin Bayındır