Annelerden eleştiri: Nerdesiniz?
Dosya Haberleri —
8 Ocak 2024 Pazartesi - 20:00
Kumru Akgül, Cemile Çiftçi, Fincê Akman
- Kumru Akgül: "9 gündür de Esenler ilçesinde oturuyoruz. Ama keşke her gün bugün gibi coşkulu geçse idi. Biraz zayıf geçiyor. Allahtan çocuklarımız var, yol ve yöntemimiz var, mücadelemiz de var, basınımız da var. Hepsi birdir. Biri olmadan diğeri olmaz. Hepsi beraber yürüyor."
- Fincê Akman: "Eğer tecrit kalkmazsa ve Önderlik özgür olmazsa çocuklarımız ölüm orucuna girecekler. Biz de Önderliğimize bir şey olmadan, ölüm olmadan sonlansın istiyoruz. Eğer öyle olursa o zaman avukatları da, vekilleri de hiç kimseyi yanımızda istemiyoruz. Yarın geç bile olabilir."
- TJA aktivisti Aysel Özbek: "İki gün anneler tek başına kalmışlar. Bu il ve ilçelerimizin ayıbıdır, bütün kurumların ayıbıdır. Vekillerimiz, bir kere bile ziyarete gelmediler. Bu da onların ayıbıdır. Biz bir şey yapmadığımız için zindandakiler o yükü omuzladı. Dışardakiler de bu yükü omuzlamadığı için anneler devreye girdi. Herkes rolünü üstlenmeli."
GÜLCAN DERELİ
İstanbul'daki her eylemde en ön sırada hep onları görürüz. Polis şiddeti, gözaltı, davalar da onları yıldırmadı. Çoğu zaman tek başlarına da kaldı. Sokaklara sessizlik çökerken onların seslerini duyduk. Her birinin ayrı bir hikayesi var, her birinin canından bir parça cezaevlerinde tutsak. Her birinin ayrı bir yarası var... Beyaz Tülbetli Anneler... Şimdi bu anneler bir kez daha bir arada ve tek istedikleri ise tecridin kaldırılması. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'dan 34 ayı aşkın süredir haber alınamaması üzerine cezaevlerinde başlayan açlık grevlerine Adalet Nöbeti ile eşlik ediyorlar. "Çocuklarımızın talepleri talebimizdir" diyorlar.
Silivri F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Yakup Akman’ın annesi Fincê Akman, Maltepe Cezaevi'nde tutulan ağır hasta Selim Çiftçi’nin ablası Cemile Çiftçi, Metris R Tipi Cezaevi'nde tutulan Erdal Özel'in ablası Kumru Akgül ve Şakran Cezaevi'nde tutulan Hatice Calıhan'ın annesi Zeynep Calıhan'a mikronu uzattık. Anneler sadece mücadele azimlerinden bahsetmedi partilerini de halkını de eleştirdi; ölüm orucu başlayınca mı sessiniz çıkacak dedi, nerdesiniz diye sordu. Onlar anlattı biz dinledik.
Keşke her gün bugün gibi geçse
DEM Parti Esenler İlçe Örgütü'nde tutulan nöbeti ziyaret ediyorum. İçerisi kalabalık, hep bir ağızdan Herne Pêş Marşı eşliğinde halay çekiliyor. Halay biter bitmez salon sloganlarla inliyor. Ortam biraz durulunca ilk olarak 57 yaşındaki Kumru Akgül ile konuşuyorum. Nöbetin her gün böyle coşku içinde geçip geçmediğini soruyorum. Elbette eleştirileri oluyor, hatta 2 gün boyunca sadece 4 anne ile nöbet tutuklarını, çoğunlukla kendilerinin yalnız bırakıldığını söylüyor. Kumru anne, şu sözlerle devam ediyor: "9 gündür de (5 Ocak) Esenler ilçesinde oturuyoruz. Ama keşke her gün bugün gibi coşkulu geçse idi. Biraz zayıf geçiyor. Allahtan çocuklarımız var, yol ve yöntemimiz var, mücadelemiz de var, basınımız da var. Hepsi birdir. Biri olmadan diğeri olmaz. Hepsi beraber yürüyor."
Görüşe gitmedim nöbete geldim
Kumru anne Esenler'de oturmuyor, nöbet için Küçükçekmece'den iki-üç araç değiştirerek Esenler'e geliyor, sabahın 8'inde Esenler'de oluyor. Bazen de burada kendisini misafir eden yol arkadaşlarıyla kalıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan tecritten dolayı daha önce de defalarca nöbet eylemlerinde yer aldığını söyleyen Kumru anne, "Vicdanımız rahat değil. 15 gün boyunca Bağcılar’da kaldık. Sonra da buraya geldik ve sonuna kadar da devam edeceğiz. Ne olursa olsun uçan kuş misali çocuklarımız için her yerdeyiz. Biz sabahın erken saatlerinde gelip burada oturuyoruz akşam saat 5'e kadar. Bugün kardeşimin görüşü vardı. Gitmedim. Kardeşim hastadır. Çok ağır bir hastalık süreci geçiriyor. Bu 3 aydır yerini değiştirmişler. Metris R Tipi'ne getirdiler. Babası eşyaları için kargo parasını yatırdı. Eşyalarını, televizyonunu, buzdolabını da vermediler. Tedavi de etmiyorlar. Cezaevlerindeki hastalarımızı tedavi etmiyorlar" diyor.
Başkanımız ne halde?
Cezaevlerinde süren açlık grevlerine dikkat çeken Kumru anne, sözlerine şöyle devam ediyor: "Bu sene ulusal önder için bu tecridi kıralım. Bu üç buçuk dört senedir Önderimizden hiç kimse haber alamıyor. Başkanımızın ne halde olduğunu bilmiyoruz. Ne durumda olduklarını bilmiyoruz. Çocuklarımız da açlık grevine girdiler. Düşmanımız vahşidir. Biz de elimizden ne geliyorsa yapalım dedik. O yüzden de nöbete başladık. Biz çocuklarımızı hapishanelerde ölsünler diye doğurmadık. 2021’den 2022’ye kadar hapishaneden 100 tabut çıktı. Neden kulaklarımız duymuyor? Neden gözlerimiz görmüyor? Neden dünyanın gözleri görmüyor? Neden Avrupa kulak arkası ediyor? Demiyorlar ki bu çocukları anneleri hapishanelerde ölsünler diye doğurmadı. Çocuklarımızı öldürüyorlar sonra beyin kanaması geçirdiklerini söylüyorlar. Çocuklarımızı öldürüyorlar sonra kalbi durdu diyorlar. Bunları kabul etmiyoruz."
2021’e dönmek istemiyoruz
Kardeşi Erdal Özer'in 19 yıldır tek kişilik hücrede tutulduğunu dile getiren Kumru anne, "70 sene hapis cezası verdiler. Bugün kardeşim gibi binlercesi hapiste. Onbinlerce çocuğumuz cezaevlerinde. Binlercesi hasta, ölüm döşeğinde olanlar var. Bunu kabul etmiyoruz. Çocuklarımızı bize versinler, biz tedavi edeceğiz. Dün annelerden biri oğlunu görmeye gitti. Oğlunun durumu iyi değildi. İkinci defadır açlık grevine giriyor oğlu. Bugün destek vermediğimiz herkes ölüm orucuna girecek. Ölüm oruçları başlamadan bu işe el atalım. Zerre vicdanı olan vicdanı ile konuşsun. Anneyim desin. Ne Kürt, ne Arap ne Fars ne Çerkez hiç fark etmez. Vicdanlı insan vicdanlıdır. Çocuklarımız ölsün istemiyoruz. 2021’e dönmek istemiyoruz. Başkanımızdan haber alalım istiyoruz. Ne olursa olsun İmralı’dan haber alalım istiyoruz. Sayın Öcalan özgür olmadıkça biz de olmayacağız, tecrit kalkana kadar biz de tecrit altındayız" diyerek duyarlılık çağrısında bulunuyor.
Onlardan korkmuyoruz
Hakkında çok sayıda dava açıldığını ve polis şiddetine maruz kaldığını söyleyen Kumru anne, "Sabah vardığımızda kapıda özel timler gözlerini gözlerimizden ayırmıyor. Onlardan korkmuyoruz. Ne olursa olsun. Bizi tehdit mi ediyorlar? Tehditlerinden de korkmuyoruz. Adımıza çok fazla dosyamız var. Teraziye koysak bir kilo dosyamız vardır. O dosyalardan da korkmuyoruz. Korkacağımız bir şey yapmadık, yapmıyoruz da. İnsanlık istiyoruz. Kan dökülmesin istiyoruz. Anneler ölüyor çocuklarını görmüyorlar. Bugün Esenler İlçe Eşbaşkanımız kötü bir haber aldı. Annesi vefat etti. Ailesine de başsağlığı diliyorum. Aynı şekilde eski eşbaşkanımız Selehattin Demirtaş’a da başsağlığı diliyorum. Bugün adalet olsaydı Selahattin Demirtaş babasının yanında olurdu. Annem vefat etti. Kardeşim cenazesine gelemedi. Askerler de, polisler de ölmesin. Bugün biz adaleti onlar için de istiyoruz. Her ne kadar onlar bize karşı insanlık dışı muamele etseler de, vahşice saldırsalar da yine de onların annesi ölmesini istemiyoruz. Bize destek olun, ses verin. Biz 6 anne burası için yeterli değiliz. Bugün güzel bir coşku vardı. Moralimiz düzeldi ama yeterli değildir" diyor.
Kahrolsun ihanet
Mücadeleden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Kumru anne, sözlerini şöyle noktalıyor: "Çocuklarımızın peşindeyiz. İnsanlık dışı şeyleri kabul etmiyoruz. Biz insanız. Ne olursa olsun bizim de haklarımız var. Herkesin başkanı onların arasında. Neden bizim Başkanımız İmralı Adası'ndadır. Neden denizin ortasındadır. Başkanımızı hainlik yapıp İmralı Adası’na getirdiler. Tutsaklara destek olun, ses olun. Açlık grevi artmasın. Ölüm orucuna dönüşmesin. Tabutlar çıkmadan önce Başkanımız ve tutsaklarımız üzerindeki tecrit kalksın. Bir damla kanımız olana kadar, tecrit kalkana kadar tutsaklarımızın peşindeyiz. Bedenimde bir damla kan kalana kadar direneceğim, ne olursa olsun! Başta Önderimiz, sonra çocuklarımız bırakılsın."
Neden sokaklara çıkılmıyor?
57 yaşındaki Fincê Akman ise açlık grevinde olan çocuğu Yakup Akman'a 3 ay telefon yasağı verildiğini söylüyor. Fincê anne çocuğuyla yaptığı kısa görüşmeyi anlatıyor: "11 gün hücrede kalacak. Hücreye alacaklar onu. Görüşüne gittiğim zaman hem geç getirdiler hem de erken götürdüler onu. Dakikalarını tam vermiyorlar. Görüşme kısaydı. 4 gardiyan etrafımızda gidip geliyorlardı. Görüşme bitene kadar durmadılar. Çocuklarımız doğru düzgün kendilerini ifade de edemiyorlardı, biz de bir şey diyemiyorduk çünkü etrafımızda dönüp duruyorlardı. 'Anne ne yapıyorsunuz, ne yapabilirsiniz' dedi? 'Neden halkımız sokaklara çıkmıyor' dedi. '3 yıldan fazla oldu biz de bedenimizi ortaya koyduk. Vekil olur, avukat olur, kim olursa olsun kimse evinde durmasın. Sokaklara çıksınlar. Biz de ölüm orucuna girmeden Önderimizden bir haber alabilelim. Herkes çıkarsa biz de bir cevap alabiliriz. Belki vekili, ailesi, yanına gitsin diyebilirler.”
Yarın geç bile olabilir
Kartal'da oturan ve nöbet boyunca sadece 4 kez eve gittiğini söyleyen Fincê anne, çoğunlukla Esenler'de misafirlikte kaldığını söylüyor. Nöbete kesintisiz devam edeceğini vurgulayan Fincê ana, sözlerine şöyle devam ediyor: "Önderliğimizden haber alamıyoruz. Çocuklarımız da haber alamadıkları için açlık grevine başladılar. Oğlum önce Silivri’de başladı açlık grevine arkadaşlarıyla. Bir koğuşta 11 kişi kalıyorlar. Dönüşümlü olduğu için sırayla ilerliyorlar. Eğer tecrit kalkmazsa ve Önderlik özgür olmazsa ölüm orucuna girecekler. Biz de Önderliğimize bir şey olmadan, çocuklarımız kendilerini ateşe atmadan ya da ölüm orucuna girmeden, çocuklarımızda geri dönülmeyecek hasar olmadan ve ölüm olmadan sonlansın istiyoruz. Eğer öyle olursa o zaman avukatları da, vekilleri de hiç kimseyi yanımızda istemiyoruz. Gelip başınız sağolsun demesinler. Bugün daha bunlar gerçekleşmeden yanımıza gelsinler. Yarın geç bile olabilir. Biz de o zaman kabul etmiyoruz."
Bu da İstanbul’un ayıbıdır
Kürt halkına nöbeti sahiplenme çağrısında bulunan Fincê Akman, eleştirilerini de dile getiriyor: "Ziyaretler zayıf geçiyor. İki gün dört anne tek vardık, akşama kadar kaldık. Kocaman İstanbul. Esenler bir şehir kadar büyük. İstanbul hemen hemen Türkiye’nin yarısı kadar. Bu da İstanbul’un ayıbıdır. Bu ayıp da il ve ilçelerimizin ayıbıdır. Avukatların, vekillerin, kurumların, herkesin ayıbıdır" diyor.
* * *
Hepimiz tecrit altındayız
76 yaşındaki Cemile Çiftçi de nöbet eyleminde yerini alanlardan. Halkalı'dan her sabah yola koyuluyor. Bazı günler hava çok karanlık olunca o da misafirlikte kalıyor. Geçen yıl da nöbet eylemlerinde yer alan Cemile anne, polis şiddetine maruz kaldığı için ve ters kelepçeye direndiği için kolundaki ağrıların sürdüğünü söylüyor ve ekliyor: "Geçen sefer çok şiddet gördük. Elim sakatlandı. Doktorlara, hastanelere gitsem de elim iyileşmiyor. Kelepçe yüzünden. Bir ayda dört defa elimi kelepçeleyip araca attılar. İfade etmeme izin vermeden araca atıyorlardı."
Kardeşi Selim Çiftçi'nin 27 yıldır tutsak olduğunu söyleyen Cemile anne, "Kardeşim de hastadır. Tedavi etmiyorlar. İlaçlarını vermiyorlar. Baskı yapıyorlar. Sularını kesiyorlar. Bu tecrit kalksın diyorum. Önderliğimiz üstündeki tecrit de kalksın, çocuklarımızın üstündeki tecrit de kalksın. Biz güzel, iyi, değerli bir barış istiyoruz. Bu topraklara adalet gelsin. CPT, Avrupa herkes sesimizi duysun ki biz de insanız. CPT sesimizi duysun, bizim de insan olduğumuzu görsün, biz de çocuklarımızı, ailemizi istiyoruz. Biz bu tecridi kırmak için ailemiz, halkımız bize destek versin istiyoruz. Hepimiz tecrit altındayız. Adalet gelsin bu topraklara. Artık yeter. Jin, Jiyan, Azadî."
* * *
Artık yeter
Sessizliğe tepki gösteren Zeynep Calıhan ise, "Dışarıdaki halkımız şimdi bu tecride ses çıkarmazsa içerideki çocuklarımız ölünce mi ses çıkaracaklar. Cezaevlerinden cenazeler çıkarsa bunun hesabını kim verecek? Onun günahını kim çekecek? Çocuklarımıza yazık günah değil mi? Neden biz bu mücadeleyi omuzlamıyoruz. Onlar dört duvar arasında yapabilecek tek bir şey var o da açlık grevine girmek, biz dışarıda her şeyi yapabiliriz. Eylem de yapabilir, her şey de yapabiliriz. Biz dışarıdayız. Artık yeter hiçbir çocuğumuza bir şey olmasını istemiyoruz. Çocuklarımızın tırnağına taş değse bizim yüreğimiz parçalanır. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bu haksızlığa dur diyelim" ifadeleriyle çağrıda bulunuyor.
* * *
Herkes rolünü üstlenmeli
Adalet Nöbeti'ni ziyaret edenlerden biri de TJA aktivisti Aysel Özbek. Özbek de nöbet eylemine dayanışma çağrısında bulunarak şu ifadeleri kullanıyor: "Ziyaretler çok zayıf geçiyor. İki gün anneler tek başına kalmışlar. Bu bizim il yönetimimizin ve ilçelerimizin ayıbıdır, halkımızın, bütün kurumların ayıbıdır. Bizi burada yalnız bırakmamalılar. Bir de vekillerimiz, bir kere bile ziyarete gelmediler. Bir kişi bile gelmedi, bu da onların ayıbıdır. Aslında onlar da nöbetleşe annelerle oturmalı. Anneleri yalnız bırakmamalı. Bu nöbeti sadece annelerin omuzlarına bırakmak büyük eksikliktir. Biz bir şey yapmadığımız için zindandakiler o yükü omuzladı. Dışardakiler de bu yükü omuzlamadığı için anneler devreye girdi ve buna rağmen biz anneleri yalnız bırakıyoruz. Bu tarihi dönemde herkes rolünü üstlenmeli. Gelin hep beraber bu tecridi kıralım."