JustPaste.it

“Kim korkar hain kurttan”

Veysi SARISÖZEN yazdı —

3650cb449fc528c6a7185ba16fbe188c.png

 

  • “Kaos” yönteminin ipliği pazara çoktan çıkarıldı. Siz asıl “kaos çıkarılabilir, kan dökülebilir” diyenlerin, bu kanlı senaryoyla asıl olarak YSK denilen “sivil darbe cuntasını” gözlerden gizlemeye çalıştığına dikkat edin.

İstanbul’dan öteye ayağını atmamış olan bir dostum, Moda’daki evinin telefonundan beni aradı:

“Faşizmin gücünü abartma lütfen, halk korkuyor” dedi. “YSK hakkında yazarken, onun ‘sivil darbe’ yapacağından habire söz ediyorsun ya…Komşum Fıtnat hanım ile eşi Zırtullah Bey okumuş. Karalar bağladılar. ‘YSK’nın kararları kesinmiş, sivil darbeyi hiçbir yere şikayet edemezmişiz, ne diye ayakcıklarımızı yorup sandığa gidelim’ diyorlar da başka bir şey demiyorlar.”

Biraz düşündüm. Canım da sıkıldı. Hoş beni okuyup da “kaybetmese de vermez” sonucuna varacak kaç kişi olabilir ki? Gazetemiz Türkiye’de yasaklı. Gazetemiz kitlesel ama benim topu topu birkaç yüz okurum var. Onlar da ya şehit ailesi ya da kendileri gazi. Birkaç da eski nesil sosyalist. Yani “zararım” pek olmaz diye düşündüm. Çünkü benim okurlarım bırakın sivil darbe cuntasını, faşist darbe cuntalarının iflahını kesmiş kişiler. Ama yine de Fıtnat Hanım ile Zırtullah Bey’i ‘karamsarlığa” düşürmüş olmaktan üzüldüm. De ki, iki oy eksik olduğu için bir adayımız seçilemese ne halt ederim..

Tam YSK’dan söz etmemeye karar verecektim ki, Quto masama bir haber koydu. YSK aldığı bir kararla Millet İttifakı’ndan olup da 16 ilde kendi listeleriyle seçime giren CHP ile İYİ Parti’yi o illerde Millet İttifakı’ndan çıkarmış. Neye dayanarak? Yasalara filan değil. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğüne dayanarak. “İttifak” demek “birden fazla olmak” demekmiş; 16 ilde ise bu partiler “bir” parti olarak seçime giriyorlarmış, o nedenle “İttifak” içinde değillermiş. YSK, Türkiye çapında “ittifak” içinde olanları, 16 İlde ittifak dışına atmış. Kararın kapsamına muhtemelen benzer partiler de giriyor. Önemli değil. YSK kararın dayanağına bakın siz. Anayasa değil, seçim yasası değil, utanmasalar Divan-ı Lügatüt Türk’ü açıp kararlarına gerekçe yapacaklar. Vaktiye böyle kararlara “hükm-ü Karakuşi” denirdi.

CHP’nin YSK’ya rağmen İstanbul seçimini kazandığı doğrudur. Buradan “abartılı iyimserlik” üretmenin alemi yok. Birincisi, İstanbul Türkiye değil. İkincisi, CHP adayı İmamoğlu, bırakın Dadaloğlu’nu, Kılıçdaroğlu bile değil. Üçüncüsü, devrilen AKP’nin İstanbul saltanatı Saray saltanatı değil. Dördüncüsü, devrilen ve adını bile hatırlamadığımız Belediye Başkanı Erdoğan değil. Beşincisi, İstanbul seçimlerinden bu yana dört yıl geçtiği halde, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan yine Erdoğan, yani Kılıçdaroğlu değil.

Buna rağmen YSK bu seçimleri tam bir Karakuşi hükümle iptal etmedi mi? Zarftaki Belediye Meclis üyeleriyle ilgili oyların geçerli, Belediye Başkanı ile ilgili oyların geçersiz olduğunu nasıl anladı? Milyonlarca zarfın içine baktı da öyle mi karar verdi?

O zaman bu kadarını yapabildi. Daha beterini yapsaydı, aradaki sekiz yüz bin farkı da geçersiz ilan etseydi ne olurdu? Şu olurdu: Bu rezillikten sonra Erdoğan YSK’yı harcamış ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılmaz hale getirmiş olurdu. Sonuca mecburen razı oldu ve…Önümüzdeki seçimlere bakalım dedi.

Şimdi karşımızda yalnız “polis cuntası”, “yargı cuntası”, SADAT benzeri cuntalar yok. Bir de YSK var.

Seçime hazırlığın bir yönü,  halkı sandığa gitmeye ve muhalefete oy vermeye teşvik etmek ise, diğer yönü, şimdiden, gecikmeden YSK’nın ipliğini pazara çıkarmaktır. MİT biri CHP’ye, diğeri İyi Parti’ye, öteki AKP’ye kurşun sıktırıyor, bir takım AKP’liler Kılıçdaroğlu’na saldırtılıyor. Halk bu numaraların feriştahını yaşamış. Kimse bunları “kaos gelecek, iyisi mi seçimden bir şey beklemeyelim” diye yorumlamıyor. Neden? Çünkü “kaos” yönteminin ipliği pazara çoktan çıkarıldı. Siz asıl “kaos çıkarılabilir, kan dökülebilir” diyenlerin, bu kanlı senaryoyla asıl olarak YSK denilen “sivil darbe cuntasını” gözlerden gizlemeye çalıştığına dikkat edin.

YSK sivil darbe yolunda küçüklü büyüklü adımlar atıyor. Diplomasız Erdoğan’ın ve iki defa aday olan Erdoğan’ın üçüncü defa ve diplomasız olarak adaylığını kabul etmesi sivil darbe hazırlığıdır. Bu hazırlık YSK’yı şimdiden deşifre ederek boşa çıkarılır.

Benim önerim, şudur: Erdoğan artık kaybetti. Muhalefet kesin olarak kazandı. 14 Mayıs bu sonucun sandıkta onaylanmasından başka bir anlam taşımıyor. Önemli olan bu sonucun YSK’ya onaylattırılmasıdır. Seçim gecesi, tüm muhalefet seçim güvenliği sayesinde ıslak imzalı tutanaklarla elde ettiği seçim zaferini gecikmeden duyurmalıdır. Milyonları seçim zaferini kutlamak üzere alanlara çağırmalıdır. Anadolu Ajansı’nın sahte seçim sonuçlarını yayınlamaya başlamasıyla birlikte, muhalefet “AA’ nın YSK tarafından yapacağı seçim darbesine zemin hazırladığını” ilan etmelidir. YSK’ya sert bir ultimatom vermelidir: Seçim darbesine tevessül etme, etmeye kalktığın anda tüm muhalefet olarak sine-i millete çekiliriz, seni iradesini çaldığın milyonlarla baş başa bırakırız…”

14 Mayıs 1950 seçimlerinde Menderes, İnönü Hükümetine böyle bir ultimatom verdi. Seçimi hile ve zorbalıkla çalma durumunda hükümeti sine-i millete çekilme tehdidiyle geriletti. Malum o zamanlar YSK yoktu, hükümet ve devlet vardı. Böyle bir ultimatom koskoca İsmet paşayı “dürüst seçime” razı etmişse, şimdi bacakları titreyen Erdoğan ve onun YSK cuntası böyle bir meydan okuma karşısında panikler. YSK’daki sekiz-on adam, yarın bu darbeden yargılandığında, Erdoğan’ın satışına geleceğini, “ben yapmadım, Anayasal bir kurum olan YSK karar verdi, ben de uydum” diyeceğini bilir.

Erdoğan meydanlarda toplanacak halka karşı silah kullanma imkanını kaybetti. Devlet içinde ayrışma tırmanıyor. Birinin patlattığı silaha diğerinin karşılık verme ihtimalini ne devlet ne de Erdoğan göze alamaz. Aldığı gün ise, Türkiye “seçim” düzleminden çıkar, devrim ve karşı devrim diyalektiği ile temellerinden sarsılır.

Demek ki ben “Fıtnat Hanım ve Zırtullah Beyi korkutmuyorum. Yazdığım her satır Devleti ve Erdoğan’ı huzursuz etmek, onları sivil darbe teşebbüsünden geriletmek içindir. Bir de her seçim bürosunun açılışı mitinge dönüşen Yeşil Sol Parti’nin “korkusuzlar partisi” olduğunu biliyorum da öyle konuşuyorum.