JustPaste.it

aab748360dbdb3ed042235d30a9348ef.jpg

Katliamlar, hukuk ve mücadele

Ziya ULUSOY yazdı —

11 Ekim 2025 Cumartesi - 08:30

 

  • 10 Ekim’in 10. yıldönümü. Suruç, HDP mitingi ve 10 Ekim katliamları bugünkü faşizmin kurucu terörünün kilometre taşları ve simgeleri.

Faşizmin katliamlarına karşı mücadeleyi kitleselleştirme çalışması da, hukuk alanında çaba da sürekli kılındı.

Fakat diğer yerlerdeki gibi Türkiye’de iktidar, emrindeki yargıyı kullanarak katliamları gerçekleştiren ve yöneten örgütlü mekanizmayı korudu. Sadece intihar bombacılarının sıradan yardımcılarını yargılamayla sınırlandırdı.

 

Faşizm, burjuva devletlerin geleneksel yöntemini kullanarak, kitlesel katliamlarını, ya resmi devlet uzantısı/yardımcısı gerici örgütleri kullanarak gerçekleştirir. Bu durumda çok sınırlı sayıda tetikçiye göstermelik adli yargılama uygular.

 

Ya da devlet içindeki gizli mekanizmalarına katliamları yaptırır. Bu durumda tetikçileri ve yöneten örgütlü devlet mekanizmasını korur. Yargılamak zorunda kaldığında cezasızlıkla sonuçlandırır.

 

Bu gelenek, NATO’yla Nazi artıklarını görevlendirerek, kontgerillayla doruğuna ulaştırıldı. Merkezi ve çevre kapitalist maskelenmiş “demokratik”, maskesiz askeri faşist darbeci devletler, emperyalist işgalci ordu ve polis mekanizmaları tarafından uygulanageldi. Sınırlılıktan sayısız ve ölçüsüz dereceye değin kullanıldı. Son 80 yıllık sürecin süper devleti ABD ve işbirlikçisi devletleri katliamcılığın ve kontrgerilla mekanizması geleneğinin dünya çapında ustaları oldular.

 

Erdoğan-Bahçeli iktidarı, evrensel ve Türkiye’deki seleflerinin geleneğinde çok hızlı ‘ustalaştılar.’ Bahçeli’nin temsil ettiği camia, devlette ve sivil alandaki örgütlülüğü, bu geleneğin içindeydi. 12 Eylül travmasıyla biraz çekindiyseler de, sonra Kürt ulusal devrimine karşı devlet içinde resmi mekanizma zırhı içinde işlevli kılındılar.

Erdoğan camiası ise, acemilikten ustalığa hızla geçiş yaptı. Politik islamcı mekanizma başlangıçta katıldığı (kanlıpazar) bu suçları kitlesel gelişme için bir dönem bıraktıktan sonra iktidarda geliştirerek uyguladı. Roboskî-HDP mitingi-Suruç-10 Ekim, Cizre-Sur vahşeti, ‘ustalaşma’ sürecinin pratikleri oldu.

 

Yayılmacı alanda ise onbinlerce politik islamcı çeteyi himayesine/yönetimi altına alarak ustalaştı. İşgal alanlarında MİT ve askeri yöneticiler, SMO ve diğer islamcıları savaşta ve sivil katliamlarda pervasızca kullanarak ustalaştılar. Şengal ve Kobanê’den başlayarak, son olarak Alevi ve Dürzi katliamlarına uzanan bir ustalaşma!

 

2015’te içerde, ayrıca Avrupa kentlerindeki katliamlarda da bu çeteleri kulanma imkanına sahip oldular ve kullandılar.

 

Bu camianın diğerlerinden bir farklılığı, halkta algı yaratan ajitasyon-propaganda yeteneği ile kitle desteği oldu. Fakat güç kazandıkça kibirden, diktatöre şartsız itaatten şimdi yaptıklarını açıkça savunmaya geçtikçe, kitle desteğini kaybetmeyi her türden baskıyla gidermeye çalıştıkça, dünya kapitalizminin güçlü liderlerine itaatini sergiledikçe halk desteğini daha çok kaybediyorlar.

 

Bu durumu değerlendirmek devrimci ve demokratik güçlerin işi olmalı. İşçi sınıfı ve halkın güncel talepleriyle, kitlesel eylemleri geliştirmeye yoğunlaşmalı. 10 Ekim, Suruç, Roboskî ve Cizre-Sur katliamlarını protesto çalışma/kampanyaları ile kitle mücadelelerinde bu içerikli talep/şiarları yükseltme yoluyla halkın hesap sorma bilincini geliştirmeli.

 

Erdoğan-Bahçeli iktidarı, katliamcıları hukuken korurken, örgütlü ve birey olarak demokratik güçlere ise elindeki yargı giyotinini işletmeye devam ediyor. Burjuva muhalefete bile hapis sopasını ölçüsüzce sallıyor. Binlerce insanı basit sözlerden veya uyduruk gerekçeyle zindanda tutuyor. Zindan sopasını, sözümona yargı eliyle halkı kitlesel korkutma ve sindirmede kullanıyor.

 

Müzakere sürecinde bile umut hakkını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamıyor. Bu demokratik hukuk hakları için kitlesel eylemler ile katliamlara karşı kitlesel mücadeleler, faşizmi geriletme direnişinin bileşenleridir.

 

Bugün faşizmi geliştirmek kapitalist emperyalist dünyanın gündeminde. Erdoğan-Bahçeli kendi ustalığından sınıf kardeşlerini, hatta efendilerini yararlandırabilirler.

 

Fakat bütün faşistler unutmasınlar ki, Netanyahu’nın soykırımına karşı gecikerek de olsa şimdi alanlara akmakta olduklarına benzer biçimde, işçi sınıfı ve halklar, demokrasi ve toplumsal özlemleri için de ayağa kaldırılabilirler. Ayağa kalkarak sonuçta faşizmi püskürterek katliamların hesabını sorabilirler. Halk yararına hukuku da yapılandırabilirler.