JustPaste.it

2a9cf39a631860f9d14c3dc3cfb16ddf.png

Kaybedilen Hurmüz Diril’in ailesi: Sivil toplum sahip çıkmadı

 

3edf6bdf35f8adbb06c42a19709634cc.jpg

  • Şimuni Diril ve eşi Hurmüz Diril, 2015 yılında devletin 90’larda yaktığı köylerine geri döndü. Yıllar süren hasretlik ardından topraklarına kavuşan ve organik tarım yaparak yaşamını sürdüren çift, 8 Ocak tarihinde kayboldu. Şimuni Diril’in cenazesi 70 günde sonra dere yatağında bulundu, Hurmüz Diril’den aradan bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen haber yok.

YILMAZ KAYA

Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Keldanilerin yerleşim yeri olan ve defalarca boşaltılan Mehri (Kovankaya) köyünde yaşayan Şimuni Diril (65) ve eşi Hurmüz Diril (71), geçen yıl en son 7 Ocak tarihinde İstanbul'da yaşayan çocukları ile telefonla görüştüler. Sonraki gün, 8 Ocak 2020’de kaçırıldıkları düşünülen çiftten Şimuni Diril’in cansız bedeni, oğlu tarafından 70 gün sonra köy yakınındaki derede bulundu, Hurmüz Diril’den ise 7 Ocak’taki son telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor.

Köyde, Diril çiftine çok yakın bir yerde yaşayan akrabaları ve görgü tanığı Apro Diril, bir gün sonra köye gelen çocuklarına çiftin “3 PKK üyesi tarafından kaçırıldığını” anlattı. Ne var ki bu anlatım, ailenin kendi çabalarıyla ortaya çıkardığı kaybolma hikâyesiyle önemli çelişkiler içeriyordu. Gülcan Diril, ‘’Babamın da öz kuzeni olan, Apro Diril’in çelişkili ifadeleri aramaları yavaşlattı. Böylesi hayati bir olayda Apro Diril, yalan söyleyecek değil diye düşündük. Daha sonra, çelişkili, gayrı ciddi yazılı ifadelerini okuyunca beynimizden vurulmuşa döndük. Bahsettiği örgüt üyelerinin bu bölgede olmadıklarını, uzun zaman önce çekilmiş olduklarını öğrendik’’ dedi. Açılan soruşturmanın dosyasına da hızlı biçimde gizlilik kararı konulması nedeniyle Diril ailesi, soruşturmanın ne aşamada olduğu konusunda yalnızca kısıtlı bilgiye ulaşabiliyor.

 

2011’de kısmi, 

2015’te kalıcı geri dönüş

Köyleri boşaltıldıktan sonra 1995 yılında çocukları ile birlikte İstanbul'a yerleşen Hurmüz ve Şimuni Diril, Şırnak Valiliğine başvurarak en azından bahar ve yaz aylarını köylerinde geçirmek için izin alıp 2011 yılından itibaren 5 ay köylerinde, 7 ay da İstanbul'da yaşamaya başladı.  

"Çözüm süreci" ile birlikte, 2015 yılında ise Diril çifti kalıcı olarak köye yerleşti. Burada ev yaparak arıcılık, hayvancılık ve çiftçilik ile uğraşmaya başladılar. Bu tarihten kaybedildikleri tarihe kadar yaz-kış köyde kalıyorlardı. Yazın İstanbul'da olan çocukları ve torunları da onları ziyarete geliyordu.  

 

‘Anne ve babamla

her gün görüşürdük’

Çiftin çocuklarından Gülcan Diril, köyde yaşayan anne ve babası ile hemen hemen her gün görüştüklerini, son konuşmanın 7 Ocak tarihinde annesi ile gerçekleştiğini belirtti. Bu tarihten sonra anne ve babasına telefonla ulaşamadıklarını belirten Diril, daha sonra yaşananları şu cümlelerle anlattı: "Zaman geçtikçe elbet endişemiz de artıyordu. 12 Ocak 2020’de abim, Fransa’dan iki akraba ile köye gidiyor ve o korkunç, soğuk manzarayı görüyor. Evde her şey yerli yerinde, bir tek annem babam yok. Köyde tek yaşayan Apro Diril, önce 'Bilmiyorum' diyor, daha sonra anne ve babamın bir gün önce köye gelen 3 PKK üyesi tarafından götürüldüğünü söylüyor. Kimseye haber vermemeleri gerektiğini, üç gün içerisinde bırakılacaklarını söylediklerini aktarıyor ve 'Bırakılmışlarsa dahi kurtlar ayılar yemiştir' diye alaylı bir tavırla konuşuyor. Yarattığı güvensizlik üzerine abim yetkililere haber veriyor. Abimler kendi imkânları ile aramaya koyuluyorlar. Abim birden fazla ayak izine rastlıyor ve bu izler dere kenarında son buluyor."

 

6a5357b74cfd86ca869e2e73a4185681.jpg

Cansız bedeni 70 gün sonra dere yatağında bulunan Şimuni Diril, İstanbul’da toprağa verildi.

'Apro Diril hem tek tanık

hem de tek şüpheli’

Abisi ile telefonda görüştüklerini, “Anne ve babamı bulamıyorum” dediğinde bir şeylerin ters gittiğini anladıklarını ancak buna inanmak istemediklerini belirten Gülcan Diril, devam ediyor: "Tek tanık olan kişi ısrarla 'Örgüt kaçırdı' diyor ancak 20 Mart tarihinde annemin cansız bedeni abim tarafından evden yaklaşık 800 metre uzaklıkta bulunduğunda şahıs bu kez 'örgüt elemanlarına benzettim' diyerek söylemini yumuşattı. Olayın tek tanığı olan Apro Diril ile yeniden görüştük, anne ve babam kaçırıldığında bize neden haber vermediğini sorduk, 'Telefonum bozuktu' dedi. 'Neden binek hayvan kullanarak en yakın köye haber vermedin' dedik. Bu kez de 'Dizlerim ağrıyordu' dedi. ‘Hiç mi olağan dışı bir çağırış, bir ses duymadın?’ diye sorduk, ‘Bir kurşun sesi duydum gibi ama kayalardan taş da düşmüş olabilir’ dedi. Annemizi bulduğumuz vaziyet, bulduğumuz kıyafetlerdeki izlerin eşleşmesinde kurşundan bahsetmek mümkün. Adli tıp raporu tatmin edici olmadı, kriminal inceleme sonucu ile beraber nihai kararı bekliyoruz. Anne ve babama ne olduğunu bilen tek kişi Apro Diril’dir. Hem görgü tanığı hem de şüpheli.”

 

Yegane deliller ailenin

çabasıyla ortaya çıktı

Yaptıkları başvurular üzerine Valilik kararı ile 15 Ocak, 28 Nisan ve 15 Ekim tarihlerinde jandarma tarafından bölgede üç kez arama çalışması yapıldığını ancak hiçbir ize rastlanmadığını aktaran Gülcan Diril, “Tüm somut deliller ailemizin kendi çabalarıyla elde edildi. Yeterli desteği görmediğimizi belirtmek isterim” dedi.

 

‘Rahat yaşam varken 

topraklarını terk etmediler’

Babası ve annesinin kendilerini hep Mehri köyüne ve bu topraklara ait hissettiğini belirten Gülcan Diril, "Babam Avrupa’ya gidip rahat bir hayat sürmek yerine Türkiye’de yaşamayı tercih etti. Şehir hayatı onu fazlasıyla sıkıyor, şehirde sağlığını kaybettiğini söylüyordu. Köyümüzü terk ettikten sonra İstanbul’a yerleştik. Köye dönüşlere izin verilmesiyle birlikte babam da Şırnak/Beytüşşebap’ta yetkililere başvurarak köyümüze geri dönmek istediğini söyledi. Önceleri birkaç ay, daha sonra her yıl bahar ve yaz aylarında annemle birlikte köye gidip orada kalıyorlardı” dedi. 

472e845ddc2fb77dd6ea04c1d8b9a908.jpg

Şimuni ve Hurmüz Diril’in kızı Gülcan Diril, tüm delilleri kendi çabalarıyla elde ettiklerini, yeterli desteği görmediklerini belirtiyor.

‘Organik tarım ve 

hayvancılıkla uğraşıyorlardı’

Her yıl yaz aylarında anne ve babasını görmek için kendilerinin de köye gittiğini belirten Gülcan Üzümcü, "Anne ve babam 2015’ten sonra kış aylarını da köyde geçirmeye başladılar, çünkü orada yeni bir hayat kurmuşlardı. Arıcılık yapıyor, keçi besliyorlardı. Meyve ağaçları dikmiş ve kendi imkânları ile orasını cennete çevirmişlerdi adeta. 3 yıl önce ise tatil döneminde geldiğimizde hem bizim kalmamız hem de yurtdışından gelebilecek akrabalarımızı misafir etmek için yeni bir ev inşa etmeye başladı. Yazın kendi yetiştirdiği organik sebze, meyve ve kuru gıdaları bize gönderiyordu. Her yaz tatil zamanı biz çocukları ve torunları onları ziyaret ediyorduk" şeklinde konuştu. 

 

‘Sivil toplum kuruluşları

yeterince sahip çıkmadı’

Anne ve babasının kaybedilmesi sonrasında gerek kendi cemaatleri, gerek sivil toplum kuruluşları tarafından kendilerine yeterince sahip çıkılmadığını belirten Gülcan Diril, şunları söyledi: "Ellerini vicdanlarına koysunlar ve sorsunlar. 'Gerçekten elimizden gelenin en iyisini yaptık mı?' Acımızı paylaşanlar var ama bunlar yeteri kadar kamuoyu oluşmasını sağlamadı.

Anne ve babamın kaybedilmesinden hemen sonra ciddi arama çalışması yapılsaydı şayet, anne ve babama çok kısa zamanda ulaşabilir, medyayı da bu denli meşgul etmezdik. Devletin gerekli tüm donanıma sahip olduğunu biliyoruz. Bu kaçırılma olayının baş şüphelisi ve görgü tanığı olmasına rağmen kimse bize 'babanızı bulamadık' demesin. Bu adice işlenmiş cinayeti kabul etmiyor ve her defasında olduğu gibi talebimizi yeniliyoruz, lütfen babamızı, Hurmüz Diril’i bulun.”

 

c97449c94ed010a133296a3b97a8f35a.jpg

Keldanilerin Türkiye sınırları içindeki 9 köyünden biri olan Mehri, Türk devleti tarafından defalarca yakıldı, boşaltıldı.

 

Keldaniler ve Müslümanlar için kutsal köy: Mehri

 

Beytüşşebap ile Eruh sınırları arasında eşsiz doğa güzelliklerine sahip olan Mehri köyü, sayıları her geçen gün azalan Keldanilerin, Hertiv (Ekindüzü), Baznaye (Doğan), İşi (Onbudak), Hesena (Kösreli), Bespin (Görümlü), Herbole (Aksu), Hozi (Ayrım), Mehri (Kovankaya) ve Geznex (Cevizağacı) adlı 9 köyünden biri. Bu köylerden Hozi, Geznex ve Mehri, Beytüşşebap sınırları içinde.

1915 Ermeni Soykırımı sırasında Şırnak bölgesinde yaşayan Keldaniler de bu katliamdan nasibini aldı. Köyleri yakıldı, binlercesi öldürüldü; din değiştirmeye zorlandılar ya da sürgüne gönderildiler. 

 

Avrupa’ya göç dalgası

Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Mehri köyünde yaşayan Keldaniler ise yöredeki ağaların, korucuların ve devletin tüm baskısına rağmen yaşadıkları toprakları 1989 yılına kadar terk etmedi. O yıl, 70-80 kadar hanenin bulunduğu Mehri köyündeki Keldaniler, devletin koruculuk ve göç ettirme baskılarına dayanamayarak köylerini terk etmek zorunda kaldılar. Buradan göç eden Keldani ailelerin tamamına yakını Fransa'ya göç ederken bazı aileler de İstanbul dışında Almanya ve Belçika gibi ülkelere gitti. 

 

Köy 90’larda iki kez boşaltıldı

1991 ve 94 yıllarında köy iki kez daha boşaltıldı ancak sonradan 4-5 aile köye dönüş yasası sonrasında köylerine dönerek yaşamaya başladı. Bahar ve yaz aylarını köyde geçiren Keldaniler, kışın ise yaşadıkları yere dönüyorlardı. 2014 yılından sonra 6-7 hane kesin dönüş yaparak köye yerleşti. Geri dönüş yapan aileler burada yeniden hayat kurdu; yakılıp yıkılan evlerini onarıp yeni evler inşa ettiler, tahrip edilen bağ ve bahçelerini yeniden üretime kazandırdılar. 

Mehri köyünün Türkçe adı Kovankaya. Köy boşaltılmadan önce burada arıcılık yapılırdı. Kovanlar köyün hemen yanındaki dağın içindeki mağaralara bırakılır ve buradan karakovan balı elde edilirdi.  

 

Müslümanlar için de kutsal

Mehri köyü, Meryem Ana adlı kiliseye ve bölgede oldukça ünlü olan Marta Şimoni adında dağın içine oyulmuş bir manastıra sahip. Söz konusu manastır, Keldaniler için büyük bir öneme sahip. Bu manastır sadece Keldaniler için değil, yöredeki Müslümanlar için de kutsal. Manastırın civar Müslüman Kürt köyleri için de çok değerli ve kutsal kabul edildiği ve bazı Kürt ailelerin hastalarını bu manastıra getirerek, Marta Şimoni’nin ona şifa vermesi için dua ettikleri biliniyor. 

Keldaniler ve Müslümanlar için kutsal sayılan Marta Şimoni Kilisesi, 1993 yılında askerlerin roket atışı ile tahrip edildi.