
Duran Kalkan
Anasına koşmaya hazır çocuklar yok
- Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi Üyesi Duran Kalkan, Türk hükümetine 11 aylık süreci, tutulmayan sözleri, atılmayan adımları, Komisyon'un misyonunun çarpıtılmasını hatırlatarak, ciddiyete davet etti.
- Duran Kalkan, şunların altını çizdi: "Önder Apo demokratik siyaset yapsın, kursun örgütlenmesini, herkes silahını bırakır koşar yanına. Katılır örgütüne demokratik siyaset yapar. Ben buna güvence veriyorum."
- Önder Apo rehine koşullarında olmasına rağmen silahını atıp anasının-babasının dizinin dibine koşmaya hazır çocuklar yok. Herkes ağzından çıkana dikkat etmeli. Kendimizi zor tutuyoruz, sabır gösteriyoruz."

Sürece stratejik yaklaştıklarını; barış ve demokratik toplum çağrısı ile 12. Kongre kararlarına bağlı olduklarını vurgulayan Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi'nden Duran Kalkan, "Üç maddelik temel kararımızın 3. maddesinin gerekleri yerine getirilirse ilk iki maddenin uygulanması hızla gerçekleşir ama o gerekleri yerine getirilmeden de hiç kimse o iki maddeyi uygulamaya koyamaz. Kimsenin yetkisi de gücü de yoktur" dedi.
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi'nden Duran Kalkan, Medya Haber TV'nin sorularını yanıtladı. Söyleşinin bazı bölümleri özetle şöyle:
Meclis'teki komisyon istendiği gibi olmadı, kanunla kurulmadı fakat yine de partilerin katılımı ve bazı önemli tartışmalar, bir beklenti yaratıyordu. Giderek meselenin özüne girmeyen, adını koymayan, neyle uğraştığı belli olmayan bir duruma geldi. Adı 'Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu' ama demokratikleşme üzerinde durmuyor; zaten demokrasi var, diyor. Kardeşlik, zaten kardeşlik de var; bu Kürtler terslik yapmayıp bize teslim olsalar ne güzel kardeşlik daha da perçinlenir, diyor. O zaman milli dayanışma da güçlenmiş olur. Mantıkları bu. Bu, işin özünü, içini boşaltmak, süreci boşlamak oluyor. Böyle olmaz. Bunun için bir komisyon kurmaya gerek yoktu.
Meclis eski başkanlarının tutumu
Mesela en önemli şeylerden bir tanesi, Meclis eski başkanlarının tutumuydu, konuşmalarıydı. Neredeyse ortak görüş belirttiler. Biz oldukça değerli bulduk. Türkiye kamuoyuna yansıtılmadı yeterince. Komisyon, meselenin adını koysun, kendi tanımını iyi yapsın, hızlı çalışsın, Kürt sorununun ve demokratikleşmenin komisyonu olduğunu ifade etsin, dediler. Türkiye için bir fırsat olduğunu vurguladılar. İktidar çevrelerinden sanki bundan rahatsızlık duyulmuş gibi tepki geldi. Halbuki iktidar, gerçekten niyeti varsa ve süreçten yanaysa bunları birer vesile yapmalıydı. Topluma yansıtmalıydı. Türkiye kamuoyuna yansıtılmadı. Giderek basitleştiriliyor.
Komisyon, Önder Apo ile görüşmedi
Diğer yandan esas muhatap olarak kurulmasını isteyen Önder Apo ile henüz görüşülmedi. Görüşülüp görüşülemeyeceği de belli değil. Komisyon karar alamıyor, çünkü her şey AKP'ye bağlı. AKP hiç kimsenin üzerine yıkamaz bu durumu. Hala bunun tartışılması, akıl alır gibi değil. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis'e gelsin DEM Parti Grubu'nda konuşsun, siyasi partinin başına geçsin, diyordu ve arkasında durduğunu söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun bir devlet politikası olduğunu söyleyerek sahip çıktı. Peki uygulanıyor mu Devlet Bahçeli’nin sözleri? Neden Önder Apo hala bir komisyona gidip konuşma yapacak duruma getirilmiyor? Bunun uzağında tutuluyor.

11 aydır hiçbiri yerine getirilmedi
Önder Apo, 27 Şubat'ta çağrı yaptı. PKK, iki ay 7 gün sonra çağrıya cevap verdi. PKK'nin örgütsel varlığını sona erdiren, silahlı mücadele stratejisini durduran kararlar alan kongre yaptı ve bunu anında bütün kamuoyuna duyurdu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu devlet projesini 22 Ekim 2024’te açıkladı. Neredeyse 11. ay doluyor ama sözlerinin hiçbirisi yerine getirilmedi.
Bu iş, böyle olmaz. Doğru yaklaşmak lazım. Oyalama ve hileler varsa bitmeli. Herkes gerçekten ne düşünüyor, ne yapmak istiyorsa alenen tutumunu ortaya koysun. Süreç, yeni bir evreye taşınsın. Buna müzakere evresi deniliyor. Buraya kadar geldi.
PKK ve Kürt tarafı, yapılması gerekenleri en erkenden ve en hızlı bir biçimde yaptı. Şimdi sürecin ilerlemesi, demokratikleşme ve kardeşliğin gelişmesi, Kürt sorununun çözümü için devletin adımlar atması gerekiyor. Kürtlere şu verilsin, bu verilsin, demiyoruz. Türkiye'nin demokrasisi gelişsin. Türkiye kardeş olsun, bütün olsun.
Oyalayıcı tutumun faydası yok
Siyasi tehlike ortada. Ortadoğu'da 3. Dünya Savaşı'nın nereye geldiği ortada. Artık biraz düşünebilen herkes gerçekleri anlayabiliyor, görebiliyor. Böyle bir ortamda hala böyle oyalayıcı, adım atamaz pozisyonda kalmak, ondan sonra da PKK adım atmıyor diye basın üzerinden töhmet altında bırakıcı, insanların algılarını değiştirici, düşüncelerini saptırıcı, zehir diliyle konuşmalar yapmak, propaganda etmek hiç kimseye fayda getirmez.

Baştan beri açık davrandık
Biz tutumumuzu açık koyuyoruz. Baştan beri de hep açık davrandık. Önder Apo çağrılar yaptı. Yapabileceklerimizi de yapamayacaklarımızı da önce Önder Apo’ya, ardından kamuoyuna da açık söyledik. Kongrede üç maddelik karar aldık. Yayınladık. Herkes memnuniyetle karşıladı. Başta Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, birçok çevre olumlu karşıladı, kutladı. Devlet Bahçeli şimdi de gerçeği ifade ediyor; PKK, kurucu önderliğin taleplerini eksiksiz yerine getirdi, diyor.
Tam bir uyum ve bütünlük var. Herhangi bir olumsuz tutum, hile sayılabilecek herhangi bir şey görülmedi.
3. maddenin gerekleri duruyor
Kongre üç temel maddede karar aldı;
* PKK'nin faaliyetlerini durdurma, örgütsel varlığını sona erdirme.
* Silahlı mücadele stratejisini sona erdirme. Demokratik siyaset stratejisine geçme.
* Bu iki kararın uygulanması ancak Önder Apo'nun fiili yönetimiyle olur. Önder Apo da hukuki temelleri oluşursa gerçekleştirebilir.
Burada 3. maddenin gereklerinin yerine getirilmesi lazım fakat hiçbirisi getirilmedi. Bu madde, kararların uygulanmasının yönetiminin Önder Apo’da olduğunu söylüyor. Yönetim Önder Apo'ya devredildi. Önder Apo da tamam ben yapmak istiyorum, hepsini de yapacağım, diyor. Taahhüt ediyor ve buna uygun da çalışıyor. Peki Önder Apo, PKK'nın örgütsel varlığını sona erdirmeyi, silahlı mücadeleye son verme kararını nasıl yönetip yürütecek? Bu, İmralı rehine rejimi içerisinde mümkün değil. Hala PKK şunu yapmıyor, bunu yapmıyor, deniliyor ama PKK yok ki zaten. Gerçekten çözüm istiyorsanız her şey Önder Apo’ya bağlı.
Arabayı atın önüne koşmamak lazım
Demokratik entegrasyonda ortak mutabakat varsa Önder Apo'dan başlamalı. Yönetim ne olacakmış, elinde silahı olan savaşçı ne olacakmış, soruları anlamsız. Arabayı atın önüne koşmamak lazım. Bu biçimde olmaz. Bizimle bir sorun çözülmez. Elinde silahı olan savaşçının ne olacağıyla sorun çözülmez. Oradan başlanmaz. Önder Apo, 27 yıldır tutsak konumda. Hukuki olarak hiç suçu yokken siyaseten verilmiş iki yıllık cezanın da hükmü bitti. O halde görelim demokratik entegrasyon başlasın. Önder Apo demokratik siyaset yapsın, kursun örgütlenmesini, herkes silahını bırakır koşar Önder Apo'nun yanına. Katılır örgütüne demokratik siyaset yapar. Ben buna güvence veriyorum. Bunun aksine Önder Apo rehine koşullarında olmasına rağmen savaşçı silahını atacak, yakacak, halkın içine girecek, anasının yanına gidecek.
Sabır gösteriyoruz
Ciddi olmak lazım. Kendimizi zor tutuyoruz, sabır gösteriyoruz.
* Önder Apo'ya doğru yaklaşılmalı. 60 milyon Kürt'ün önderi, siyasi temsilcisi, başmüzakerecisi olarak orada. Herhangi bir kişi değil. Doğru yaklaşılacak.
* Dağda silahını atıp anasının-babasının dizinin dibine koşmaya hazır çocuklar yok.
Siz kimden ne bekliyorsunuz?
Herkes ağzından çıkana dikkat etmeli. Dağda öyle eve koşmaya hazırlanmış çocuk falan yok. Özgürlük ve demokrasi için silah kuşanıp dağa çıkmış ve binlerce şehit vermiş fedai özgürlük savaşçıları var. Siz kimden ne bekliyorsunuz? Önder Apo o koşullarda olacak, savaşçı ise silahını bırakıp gidecek halkın içerisine... Ne diyecek bu halka? Farz edelim ki anasının yanına gitti ve anası 'niye geldin evladım, ne değişti de geldin' derse ne diyecek? Çocuk oyuncağı değil ki bu. Büyük bir sorun, büyük bir mücadele olmazsa bu olabilir miydi?
Önder Apo, yüce davalar olmasa bir damla kan dökmek cinayettir, dedi. Bu anlayış ve felsefeyle bu insanlar silah kuşanıp dağa çıktı; öyle birileri bizi çağırırsa bırakıp gidelim diye değil. Dolayısıyla birçok tutum ve davranış hakaret içeriyor. Biz kimseye hakaret etmek istemiyoruz ama öyle kimsenin hakaretine de boyun eğecek durumda değiliz. Kimse bunu böyle beklememeli. Böyle anlamamalı yani buradan.
10 yıl geçse de boşuna beklerler
Süreçten söz ediliyor. İkide bir zaman geçiriliyor, sonra niye koşup evlerine gelmiyorlar, diye bekliyorlar. Bunu bekleyenler, 10 yıl geçse bile böyle boşuna bekler. Bu durum, öyle sürmez. Böyle bir yaklaşımla herhangi bir sorun filan çözülmez. Komisyon süreyi böyle götürürse güven de biter, itibarı da kalmaz.
İktidar ne yapmak istiyor?
Gerçekten Türkiye'nin, özellikle mevcut iktidarın ne yapmak istediğini anlamak istiyoruz. Devlet bu iktidarın şeylerini onaylıyor mu? Gerçekten Kürt'e 'Kürt' diyor mu? Kürt halkının varlığını kabul ediyor mu? Meclis Başkanı açılışta Türk ve Kürt kardeşliği olacak, dedi ama açılış konuşmasıyla mı sınırlı kalacaktı ? Haydi görelim; kardeşlik hukuku oluşsun, Komisyon kardeşlik hukuku üzerinde çalışsın ama bunların hiçbirisi olmuyor. Hiçbirisi gerçekleşmiyor.
Ondan sonra da böyle süreç tıkatılmış, kamuoyu oyalanıyor. Özellikle Türkiye kamuoyu aldatılıyor. Çeşitli sahte gündemler ve iktidar çatışmalarıyla toplumun bilinci karartılıyor. Böyle olmaz. Bu kadar tarihi işlerin yapıldığı, yılların sisteminin, ilişki düzeninin oluşturulmaya çalışıldığı ve geleceğin şekillendirilmek istendiği bir ortamda, bunu gerçekleştirmekle mükellef siyaset böyle mi davranır? Siyasetçi böyle mi yaklaşır? Bu ne kadar basit ve gerçeklerden uzak bir siyasi yaklaşım. Kabul edilecek hiçbir yanı yok.

Çözümün anahtarı orada
Bir şeyler yapalım; barış ve demokratik toplum sürecini işletelim, bu şansı ilerletelim diyen varsa ilerleyecek yer Önder Apo’nun koşullarının değişmesidir. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün adım adım hızla gerçekleştirilmesidir. Çözümün anahtarı orada. Yeni gelişmenin anahtarı orada. Kürt tarafında yeni adımlar atabilmenin anahtarı orada. Kardeşlik hukuku, demokratik sistem belirlenecek. Meclis'te heyetler var. Bir tarafta Kürtler adına Önder Apo başmüzakereci. Kürt Özgürlük Hareketi mücadelesi olmuş. Bunların da yani bu sürece katılmaları gerekiyor. Peki nasıl katılacaklar? Başmüzakereci nasıl müzakere edecek? Hani özgür, eşit müzakere etmenin koşulları var mı? Böyle olmazsa müzakere olur mu? İmralı'daki mevcut koşullarda yapılana müzakere denir mi? Böyle müzakere olur mu? Var mı dünyada bir örneğin? Önder Apo yalnız başına mı? 60 milyonluk halkın önderi. Bu kadar mücadele etmiş, dünya birleşmiş, üzerine saldırmış, yenilgiye uğratamamış bir örgütlenmenin yaratıcısı. Mücadelenin sahibi. Bu işler gerçekten böyle olmaz. Böyle savaşçı ne olacak, niye gelinmiyor, niye silahlar bırakılmadı, denilince şaşırıyoruz. Bunun ciddiye alınacak hiçbir yanı yok.
Zihniyeti değiştirme istemi yok
Bu insanlar bu işi bilmiyor, anlamıyor, bundan dolayı böyle oluyor, dersek hakaret olur. Herkesin çok akıllı olduğunun, dersine iyi çalıştığının, görevinin başında olduğunun bilincindeyiz. O zaman geriye ne kalıyor? Demek ki bir zihniyet/siyaset değişimi yok. Değişme istemi yok. Önder Apo’nun siyaset yapmasının önü açılsın, özgür siyaset yapabilir hale gelsin, demokratik siyasi çalışma yürütür hale gelsin her şey değişir. Çözüm Önder Apo’da olur yani. Bu savaşçıyla ya da yöneticiyle uğraşarak herhangi bir çözüm bulunmaz.

Toplumu hazırlama çabası da yok
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 11 ay önce Meclis'te DEM Parti'nin başına geçebileceğini; demokratik siyaset yapabileceğini söyledi. İşte 5-7 Mayıs arasında toplanan PKK 12. Kongresi'nin aldığı kararların hemen ardından yeni gelişmeler olabilirdi. Gerçekten böyle düşünülse örneğin toplum buna hazırlanır. Böyle bir çaba göremiyoruz. İktidar kanadında topluma dönük böyle bir yaklaşım görmüyoruz. Toplumun Kürtler ile barışa, Türkiye'nin demokratikleşmesine hazırlandığı bir durumu göremiyoruz. Böyle bir çaba, yaklaşım yok.
Pişmanlık yasası mı hazırlanıyor?
İşte Meclis, 15 gün sonra açılacak; Komisyon'a ne yaptın, diye soracak. Komisyon da çeşitli kişiler geldi, konuştuk, uğraştık, oyaladık, zaman geçirdik, diyecek. Belki de el altından gizli şeyler yapılıyor ve onları çıkaracaklar. Olabilir mi? Olabilir. Bu iktidardan her şey çıkabilir. Geçmişin pişmanlık kanunları vardı; teslim ol kanunları. Onlara benzer şeyler yapmak hazırlığı içinde olabilirler. Bilemiyoruz ama yani herhalde boş durmuyorlar.
Önder Apo'nun zaten hukuki olarak da artık tutsak olmaması lazım. Tutsaklık süresini iki senedir bitirdi. Bu durumu değiştirmek çok mu zor? Yok. Hukuki olarak rahatlıkla yapabilirlerdi. Avrupa normlarını da gözeterek serbest siyaset yapmasının fizik özgürlüğünün önünü açabilirlerdi. Daha ötesi Cumhurbaşkanı'nın yetkisi var. Bir günde yapabilir, rahatlıkla takdir hakkını kullanabilir; bir kararnameyle Önder Apo'nun fiziki özgürlüğünü sağlayabilir. Bu yetkisini kullanmıyor. Burada oyalama oluyor. Böyle olmaz. Böyle deyince de rahatsızlık duyuluyor. Böyle olmaz.
Biz stratejik yaklaşıyoruz
Bir kere daha net ifade edeyim; birçok çevre, boş tartışıyor. Toplumu zehirliyorlar. Dilleri zehir gibi. Toplum hala ırkçı, şoven, Kürt düşmanı sözlerle zehirlenmeye çalışılıyor. Kardeşlik değil, düşmanlıklar, karşıtlıklar geliştiriliyor. Bu kötü bir durum. Biz bunu istemiyoruz. Biz gerçekten de sürece stratejik yaklaşıyoruz. Barış ve demokratik toplum çağrısına ve 12. Kongre’de aldığımız kararlara bağlıyız. Bunun gerekleri, örneğin işte üç maddelik temel kararımızın 3. maddesinin gerekleri yerine getirilirse ilk iki maddenin uygulanması hızla gerçekleşir ama o gerekleri yerine getirilmeden de hiç kimse o iki maddeyi uygulamaya koyamaz. Kimsenin yetkisi de gücü de yoktur. HABER MERKEZİ