JustPaste.it

Efrîn sadece Efrîn değildir

98.gif

akincanolgun@gmail.com | 25 Ocak 2018 Perşembe

AKIN OLGUN

İşgal saldırısı sürüyor. Tüm dünyanın gözü önünde, yalan ve demagoji aygıtları eliyle sürdürülen bu operasyon, Suriye ve bölge halkları için Kürt hareketinin ortaya koyduğu eşit ve birlikte yaşam modelini hedefleyerek hem kendine suç ortakları yaratıyor, hem de halkların özgür iradelerini sahaya yansıtmalarının önü alınmaya çalışılıyor. Önce bu belirlemeyi yaparsak, bu saldırının özünün sadece fiili bir işgal olmadığını, Kürt hareketinin bölge halkları için önerdiği ve hayata geçirerek somutladığı anlayışının da işgal ve saldırı altında olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. 

Bölge üzerinde emperyal politikalarını hâkim kılmak isteyen tüm güçler, bağımsız ve kendi öz gücüne dayalı politika yapan, halkların dikta rejimlerine mahkûm olmadığını somutlayan bir gücün gelişip, büyümesini asla istemiyorlar. Bölgenin tüm statükocu, gerici güçlerini bir araya getiren asıl nedenin bu olduğunu söylemek asla yanlış olmayacaktır. 

Yok edilmek ve haddi bildirilmek istenen, Kürt hareketinin kendi öz gücüne dayalı yürüttüğü anlayışıdır. İdeolojik olarak içi boşaltılan, her türlü kullanıma açık hale getirilen ve veya marjinalleştirilerek etki alanı kırılan yapılar, bu gerici güçler için makbul kabul edilen olmuştur her zaman. Kendisi üzerinde bu operasyonlara izin vermeyenler ise „tehdit“ olarak belirlenmiştir.

Bölgede varlığını sürdüren irili ufaklı birçok yapının arkasını bir veya birçok devlete dayayarak, onların emir komuta zinciri içinde yer alarak varlıklarını sürdürdüklerini biliyoruz. Bağımsız bir hat belirleyenlerin ise tasfiye edilerek veya marjinalleştirilerek sönümlendirildiği gerçeği ise bilinmeyen bir durum değil. Bu yanıyla Kürt hareketi, gerici ve statükocu güçler açısından „tehlike“ çemberine alınarak imha edilmeye, ideolojik olarak da omurgası kırılarak içi boşaltılmaya çalışılıyor. Bu başarıldığında umut kırılacak, her türlü hile ve hizip içeriye sızdırılacak ve müthiş bir değerler yitimi ile kendi kendini imha edecek bir ortam yaratılmış olacak. Arzu ettikleri bu, lakin olmuyor. Omurga, yılların mücadele deneyimi ve tecrübesi ile sürekli kendini yenileyerek, saldırıları boşa çıkartırken, bunun bedelini de en ağır biçimde ödüyor. 

Efrîn (Afrin) sadece Efrîn değildir ve Efrîn sadece Kürtlerin karşı karşıya kaldığı bir saldırı da değildir. Tüm bölge halklarına verilen bir gözdağıdır aynı zamanda. Özgürlük hareketleriyle yan yana duran her kesime yönelik bir tehdit siyasetidir. 

Türkiye’de, HDP ile yan yana gözükmemek için ortalıktan kaybolanlara bakar ve kendisini devletin diline, sözüne, çizgisine atanları izlerseniz, bu daha anlaşılır olur. Türkiye’de bir savunma hattı kurulamadığı ve direnmek sadece belli kesimlerin sırtına yıkıldığı, sağlam bir ideolojik duruş ortaya konulamadığı için, devlet çizgisi adım adım tüm sahaya çökmüştür. 

Kendisini devlet çizgisine atanların ilk yaptığı iş ve verdiği mesaj ise „Kürtlerle yan yana değiliz“ içerikli yazı, haber, manşet ve yorumlardan oluşan hediye paketleri olmuştu. „HDP-AKP anlaştı“ diyerek şoven kesimlerin operasyonel gagalarına su taşıyanlar, bu sefer de Efrîn operasyonu yolunda ortaya çıktılar ve ısrar ve inatla yaptıkları „Kürtler Amerika ile anlaştı, onların askeri oldu“ adlı propaganda çalışmalarını „Anti-Emperyalizm“ sosuyla algılara işlediler. Bilinçli veya bilinçsiz eklenen her yorum, yazı, devletin ve şoven ırkçı kesimlerin Efrîn işgali için toplumsal bir zemin oluşturmasına yaradı. Özetle, ideolojik sallantılar sadece kendileri için bir depreme dönüşmüyor, halkı da o deprem enkazlarının altında bırakıyor. 

Tam bu noktada, Başbakanın medya temsilcilerini toplayarak devlet emirlerini geçmesi ve „barış“ diyenleri kuşatma altına alarak susturulmasına dönük psikolojik operasyonu da başlatmış olması, medyanın önemini bir kez daha hatırlatıyor. Hakikatin her türlü kirli söylemden kurtarılması, yaşananların doğru olarak anında aktarılması, yalan haber ataklarına karşı, gerçeğin duyurulmasına dönük hattın zayıflığı, sahada „savaş“ diyenlerin sesini güçlendiriyor. Yaşanacakları çok önceden görüp harekete geçilmeyiş, baskı altında olmaya sığınılması, klasik olanda ısrar edilmesi, alternatif medya platformlarının oluşturulmamış olması, bir eksiklik olarak kendini hissettiriyor. 

Efrîn’in, Kürtlerin ve bölge halklarının kaderini sadece direnmek değil, Avrupa’da ortaya konacak tepkilerin genişliği ve büyüklüğü de belirleyecek. Savaş karşıtı geniş gösterileri antifaşist kesimlerle buluşturmak, IŞİD’e karşı ortaya konan mücadelenin yarattığı sempatiyi „barış“ kolektivizmine taşımak, bunun yol ve yöntemlerini geliştirmek olmazsa olmaz diyebiliriz. 

Kürtleri Suriye’den söküp atmak mümkün değil, lakin emperyal güçler Kürtleri savunmasız bırakarak, emperyalist politikaların boyunduruğu altına sürüklemek istiyorlar. Bunun yolunun Kürt hareketini geriletmekten, törpülemekten ve tüm onursuz isteklere „olmaz“ diyemeyecek şekilde elini kolunu bağlamaktan geçtiği konusunda hem fikirler, kuşatıyorlar her yandan. Onların hem fikir olması, bunun böyle olacağı anlamına elbette gelmiyor. Eğer her istedikleri olsaydı, dünyada devrim mücadelesi diye bir şey de olmazdı. Rojava doğmazdı örneğin. Tüm kazanımları ortadan kaldırarak, tüm bölge halklarını teslim olmaya çağırmanın yolu olarak, gücünü halkların ortak yaşam mücadelesinden alanları seçmeleri elbette tesadüf değil. Bu nedenle, ortaya konacak ve tarihe geçecek bir direniş, Kürtlerin ve bölge halklarının kaderini de belirleyecek. Halkları gerici, yobaz ve riyakâr örgütlere, yapılara, anlayışlara mahkûm eden bu güçlerin en büyük korkusunun, halkla birleşmiş bir direniş olduğu çok açık. Direnişin, karşıtını „çözen“ o gücü de buradan geliyor sanırım. 

Efrîn, gericiliği temsil edenlerle, aydınlığı temsil edenler arasındaki mücadelenin en keskinleştiği yer şimdi ve her kesimin üzerinde düşünmesi gereken yer de burası. Kimse için saklanacak bir delik yok artık.