JustPaste.it

Elçi cinayetinin tanığı YPS'li Yakışır: Japon Pasajı civarındaki suikastçı ateş açıyordu

 

 

22 Kasım 2016 Salı 07:01
BEHDİNAN / ANF - DOĞAN ÇETİN

 

 

Amed Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin 28 Kasım 2015’te katledilişinin üzerinden 1 yıl geçti. ANF’ye konuşan cinayetin tanığı Uğur Yakışır’ın anlatımları Elçi’nin devlet güçleri tarafından katledildiğini gözler önüne seriyor.

YPS’li Uğur Yakışır ile amcasının oğlu Mahsun Gürkan, Balıkçılarbaşı mevkiinde polisle girdikleri çatışma sonrası yoğun ateş altında Dört Ayaklı Minare yönüne koşarken görüntülere yansımış ve olayın zanlısı olarak medyada yansıtılmak istemişti.

Uğur Yakışır ile Mahsun Gürkan, olay ardından yaklaşık 4 ay süren Sur direnişinde yer aldı. Mahsun Gürkan direniş sürecinde şehit düşerken Uğur Yakışır ise Tahir Elçi katliamının tek tanığı olarak hayatta kaldı. Sur ablukasından kurtulup öz yönetim alanlarına ulaşan Yakışır’ın anlattıkları olayın sorumlusunun AKP polisi olduğunu ve Elçi’nin özel olarak hedeflendiği gerçekliğini açığa çıkarıyor.

‘YUKARI ÇIKMAYIN, BEN AŞAĞI GELİYORUM’

Olay, Uğur Yakışır ile amcasının oğlu Mahsun Gürkan, Diyarbakır Doğum Hastanesi önünde düzenlenen bir YPS eyleminde şehit düşen amcalarının oğlu Süleyman Yakışır’ın cenaze töreninden dönerken başladı.

Amcaoğlu Süleyman Yakışır’ın cenaze töreni ardandan Yenikapı Mezarlığı önünde bekleyen taksiye bindiklerini söyleyen Yakışır, “Taksi şoförüne ‘İşin var mı, boş musun, bizi Gaziler mahallesine götürebilir misin?’ diye sorduk.

Şoför ‘İşim yok götürebilirim’ dedi. Biz taksiye binip Gazi mahallesine doğru ilerlerken taksicinin polis olduğunu, polise ait cihaz sesinin arabadan gelmesiyle fark ettik.

Bunun üzerine müsait bir yerde inmek istediğimizi söyleyip arabadan indik. Arkadan gelen bir başka taksiye bindik. Bu taksiciye Balıkçılarbaşı’na gideceğimizi söyledik. Bir süre ilerledikten sonra yeni bindiğimiz taksinin şoförünün telefon açarak, ‘Yukarı çıkmayın ben aşağı geliyorum’ dedi. Biz o görüşmeden durumu tam çakamamıştık. İlk taksiciye Gaziler’e gideceğimizi söylediğimiz için bizi Gaziler’de bekliyorlardı” diye anlattı.

İkinci bindikleri taksinin şoförünün de Gaziler’de bekleyen polise yeni randevu yerini şifre ile aktardığını söyleyen Yakışır, Balıkçılarbaşı’na yaklaşınca Kervansaray’ın önünde inmek istediklerini belirtti. Kervansaray’ın önüne geldiklerinde taksi şoförüne parayı uzattığını vurgulayan Yakışır anlatımını şöyle sürdürdü: “Yanlış hatırlamıyorsam 100 liraydı. Taksici ‘daha ilerde inmeyecek misiniz?’ dedi. Biz ‘yok, burada ineceğiz’ dedik. Tabi bu sırada arabayı sürmeye, Balıkçılarbaşı’na doğru gitmeye devam ediyordu. Biz de durmasını istedik. Bu kez elini ceplerine koyarak, sağa sola bakıyor ‘bozuk param yok ilerde bir bakkalda para bozacağım’ diyerek oyalanmaya çalışıyordu. Böylece Balıkçılarbaşı’na vardık. Araç durur durmaz bize doğru üç polisin yaklaştığını gördüm. Birinin elinde kalaşnikof vardı. Ben de bu sırada silahımı hazırladım. Bir polis kapıyı açar açmaz bana silahını uzatmaya kalkışınca o polise ateş ettim. Ardından önümde duran polise de ateş ettim. Ben önde oturuyordum zaten. Bu sırada elinde kalaşnikof olan polis kaçtı. Şoförün de kaçtığını gördüm. Bu sırada arka koltukta oturan Mahsun arkadaş da silahını hazırlarken şarjörünü arabaya düşürmüştü, o şarjörünü bulmaya fırsat bulamadı ve hiç bir şekilde silahını kullanamadı. Sonra Dört Ayaklı Minare’ye giden sokağa doğru ilerlemek istedik. Bu sokağın sağ tarafında bir yer daha var. Ben oraya doğru kaçacaktım. Orada üç polis daha karşıma çıkınca onlara doğru da ateş ettim. Bu polislerin de vurulduğunu gördüm.”

‘ELİMDEN, ENSEMDEN VE AYAĞIMDAN YARALANDIM’

Mahsun Gürkan’ın kendisinden önce Dört Ayaklı Minare’ye doğru giden sokağa girdiğini belirten Yakışır, “Bana doğru bağırıyordu ve sesini duydum. Silah seslerinden ne dediğini anlayamıyordum. Sokağa doğru onun arkasından koşmaya başladım. İlerlerken silahımda mermi bittiği için cebimden yedek şarjörümü çıkarmak istedim. Elimi arka cebime atıp şarjörümü çıkardığımı sandım. Meğerse cebimdeki telefonumu çıkarmışım. Silahımın mermisi bitmiş halde Dört Ayaklı Minare’ye doğru koşmaya devam ediyordum. Diğer elimde de cep telefonumu tutmuştum.

Zaten görüntülerde de elimde cep telefonumu tuttuğum görülüyor. Bu biçimde koşarken hem karşıdan hem de arkadan yoğun atış altındaydım. Bana ateş eden polislere doğru yaklaşınca mermim bittiği için elimdeki silahı polislere doğru fırlattım. Bu sırada koşmaya devam ediyordum. Ben geçerken Dört Ayaklı Minare’nin orada birinin yerde yattığını fark ettim. Tabi kim olduğunu bilmiyordum. Mahsun arkadaş da zaten benim önümden koşup geçmişti. Ben koşarak, Kilise sokağına doğru geçtim” diye devam etti.

Biraz ilerledikten sonra, YPS’nin kontrolü altındaki alanlara ulaştığını da sözlerine ekleyen Yakışır, orada Mahsun Gürkan ile karşılaştığını da sözlerine ekledi.

“O da Dört Ayaklı Minare mevzisi dediğimiz mevziyi geçip yukarıdan bana bakmak için geri dönmüştü. Ben atışlar altında elimden, ensemden ve ayağımdan yaralanmıştım. Mahsun arkadaş hiçbir mermi almamıştı, sağlamdı. Zaten burada bana arabada şarjörünü düşürdüğünü hiçbir mermi sıkamadığını anlattı” diyen Yakışır, Mahsun Gürkan’ın koşarken birinin yanında düştüğünü gördüğünü söylediğini de aktardı.

Gürkan’ın da katledilenin Tahir Elçi olduğunu bilmediğini belirten Yakışır, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz biraz konuştuktan sonra YPS güçlerimizin tuttuğu alanların içine doğru ilerleyerek arkadaşlarımızın yanına gittik. Burada arkadaşlar Tahir Elçi’nin katledildiğini söyledi. Zaten bu olayın hemen ardından sokağa çıkma yasağı gündeme geldi.”

JAPON PASAJI CİVARINDAKİ SUİKASTÇI…

Uğur Yakışır ve Mahsun Gürkan YPS alanlarına geçerek Sur direnişine katılır. Mahsun Gürkan, direniş sürecinde şehit düşerken, Elçi cinayetinin tek tanığı olan Uğur Yakışır ise o bölgeye taksici ve polisin planıyla bilinçli bir şekilde getirildiğini sözlerine ekliyor. Yakışır, Tahir Elçi’nin katledilmesinde kendisine de ateş edip yaralayan ve Japon pasajı civarına konumlanmış olan bir suikastçı olduğunu söyledi.

“Biz o ana kadar orada herhangi bir basın açıklaması olduğunu, bir grubun orada açıklama yaptığını, Tahir Elçi’nin de orada bulunduğu ve yaşamını yitirdiğini bilmiyorduk. Yine biz sokağa yöneldikten sonra tek mermi bile atamadık, çatışmaya giremedik. Zaten Mahsun arkadaşın silahı şarjörsüzdü. Ben de araçta ve araçtan indikten hemen sonra polislerle yaşanan çatışmada ilk şarjörümü boşaltmıştım. İkinci şarjörümü de bahsettiğim gibi doldurmaya fırsat bulamamıştım” diyen Yakışır, Elçi’nin bir suikastla öldürülmüş olabileceğini belirtti.

Kaçarken, sokağa hakim olan Japon pasajı yönünden suikast edilmeye çalışıldığını da sözlerine ekleyen Yakışır, “O yönden bana doğru hem tek tek atış yapılıyordu, hem de silahın sesi farklıydı. Bize verilen eğitimlerden bu sesin bir suikast silahı sesi olduğunu tahmin edebildim. Zaten bu suikast atışlarından biriyle ensemden yaralanmıştım. Tahir Elçi’nin buradan suikast ile öldürülmüş olma ihtimali var. Bizi Yenikapı Mezarlığı’ndayken ya da yolda farklı noktalarda da durdurup gözaltına alabilir ya da müdahale edebilirlerdi. Sonradan görüntülerden de gördüğümüz kadarıyla hem önümüzde hem de arkamızda araçlarla takip altındaymışız. Yine şoförün ısrarı, bizi oyalaması sokağın başına doğru yaklaştırması kuşku vericiydi. O sokağın başına o bölgeye istenerek ve bilinçli getirildik” dedi.

 

★  https://www.facebook.com/muradamed